Bölüm 12|

2.4K 57 18
                                    

BU GECE BAŞUCUMDA
Bölüm 12

Etrafta yokluğum fark edilmeden içeri geri dönme çabasındaydım fakat aklım Dinçer'deydi. Olamayız dedim, aslında yalandı. Olurduk. Çokta güzel olurduk ama, ben yapamazdım. Daha Ozan'ı bile adam akıllı atlatamamışken, hâlâ hayatımdayken ve ben onu çıkartmak için bile zorlanırken Dinçer'e destek olamazdım. Yüreği yanardı ve ben sadece onu daha fazla yakmakla kalırdım. Bunu istemiyordum, ben beraber yanmak istiyordum. Onun gibi, beraber yanmak.

Ben aşkından kaçıp savunamayacak kadar güçsüz değildim. Tek de değildim, biliyordum. Dinçer'in de öyle olduğuna emindim. Ki, bugün söyledikleriyle de yanılmadığımı anlamıştım. O, biz için savaşmaya hazırdı. Elini tutsam herkesi karşısına alacak bir ateş vardı içinde. Gözlerine yansıyordu. Yanıyordu, yakıyordum. O da yakacaktı; önce beni, sonra bize karşı gelen herkesi. Ancak, ben ona bu süreçte sadece köstek olurdum. Daha kendime sevdiğimi bile adam akıllı itiraf edememişken nasıl savaşacaktım hem? Önce kabullenmeliydim. Beklemeliydik. Çok hızlı gidiyordu her şey. Aklımın algılayamadığı bir hızda hem de.

İçeriye geldiğimde bizimkiler oturuyordu. Yanlarına gidip yerime oturduğumda pistte birçok insan vardı. Dans ediyorlardı. Oturduktan sonra babamla bakıştık, hayırdır der gibi göz kırptı. Güldüm. "Yok bir şey, allah allah!" diye terslediğimde babamda fazla üstelemedi ama şüpheleniyordu. Dinçer'den mi şüpheleniyordu bilemezdim ama şüphelendiği gerçeği kesinlikle benim yanılgım değildi. Bunları düşünmemek adına etrafa bakındım, başımı Soykan'ların masasına çevirdiğimde de onun bakışları çoktandır üzerimdeydi. Hareleri bedenimi delip geçti sanki. Bedenimi talan ederken aklından geçen binbir düşünce vardı. Yüzü sisli gözüküyordu. Yüzüne bakmaya çekinmedim, onca şeyi söylememe rağmen çekinmedim. Anlaşılmamak üzere daha fazla bakmadan gözlerimi çektiğimde arkamdaki gölgeyle irkilmiştim. Başımı hafifçe arkama çevirdiğimde gelen Ozan'dan başkası değildi. Yeter ama bu çocuk!

Ne var dercesine baktığımda elini uzattı. "Bu dansı bana lütfeder misiniz sayın meslektaşım?" dedi. Etmem. Cevap vermeden öylece baktığımda o cevabını almıştı. Fakat bu, ona yeterli olmadı. "Tatsızlık çıksın istemeyiz değil mi Leyla'm?" diye soru yöneltti. Soru da denmezdi aslında, tehditti bu çünkü. Bas baya benimle dans etmezsen tatsızlık çıkarırım demekti. Aklım almıyordu, bu adam nasıl hukukçuydu? İstemiyorum diyorum işte. Başımı oldukça net bir ifadeyle salladım. "İstemiyorum." dedim. Sesimde, en az yüzüm kadar net ve keskindi. Oturduğum sandalye, bacağımı sallamamla sallanmaya başladığında Ozan sinirle konuştu. Yüz ifadesinden anlaşılan kadarıyla sabır da diliyordu. "Leyla tatsızlık-..." diyebildi sadece. Lafını bitiremedi zira ben onu böldüm. "Çıkarsa çıksın, istemiyorum!" dedim. Az öncekinden daha yüksek ve keskindi sesim, fakat bağırmıyordum.

Çevremizdeki birkaç masa bize bakarken Ozan yine pes etmedi. "Leyla, zorluyorsun." dedi. Histerik bir şekilde gülerek baktım. Başımı alayla salladığımda konuştum. "İstemiyorum, bu yeterli olmalıydı Ozan." Söylediklerimle kaldım muhtemelen, çünkü beni ciddiye dahi almadı. Bir şey demeden gitmesini bekledim fakat yapmadı. Beklediğimden çok başka bir şey oldu. Önüme bir el daha uzandı. Elin sahibine baktığımda Dinçer'den başkası değildi. Ne yapmaya çalışıyorsun? Bakışlarım bu sefer onu hedef almıştı. Sorgulayarak baktım. "Bu dansı bana lütfeder misiniz Küçük Hanım?" diye sordu. Uzattığı eline baktım önce. Gözleri gelmemi bağırırken vücudu aksini iddia ediyordu. Napacağımı bilemez bir şekilde avuç içine elimi bıraktım. Yavaşça ayaklandım, birlikte diğer çiftlerin yanına doğru adımlarken Dinçer'in bakışları hâlâ kaskatıydı.

Ozan öylece bize bakarken Dinçer onu yok saydı. Birkaç adımda vardığımızda tuttuğu elimi bırakmadan diğer elini de elime koydu. Benim de boşta kalan elim omzuna yerleştiğinde şarkı ritmiyle salınmaya başladık. Dans etmeye başladığımızda içimdeki sesi durduramadım. "Uzak durmayacak mıydın benden?" diye sordum. Sorumla önce öylece bakmıştı. Bir süre sonra dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı. "Müsaade ediyor musun ki?" diye mırıldandı ağzında. Duymuştum ve bunun farkındaydı ama, daha yüksek bir sesle başka bir cevap verdi. "Öyle bir söz mü vermiştim?" dedi. Bir şey demek istemedim ama yine durduramadım kendimi. "Haklısın, uzak durması gereken benim." dedim imayla.

Bu Gece Başucumda +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin