Bölüm 12

14.4K 669 69
                                    

*DÜZENLENDİ*

Bölüm 12

Ateş'ten;


''Nereye gidiyorsun?''

''Mira'nın gönlünü almam lazım. Dün çok kızdı.''

Başını salladı ve kapının önünden çekilerek çıkmama izin verdi. Açık kapıdan çıkarak deri montumu üzerime geçirdim ve arabaya ilerledim. Sürücü koltuğuna oturduktan sonra sürmeye başladım.

Yol üzerinde gördüğüm oyuncak dükkanıyla hızlıca arabayı durdurup indim. Dükkana girerek oyuncakların arasında dolaşmaya başladım. Tam bir şey bulamayacağımı düşünerek dükkandan çıkacakken, sağ tarafımda kalan yere atılmış ayıcıkla olduğum yerde durdum. Yere atıldığından anlayamıyordum ama boyu yaklaşık benim kadar olmalıydı. Mira'ya bunu alsam kız taşıyamaz devrilirdi.

Kendi düşünceme gülerek ayının olduğu yere ilerledim ve eskimiş rafların arasından çıkardım. Benden bir 5 santim falan kısaydı ama ağırdı.

''Buyrun nasıl yardımcı olabilirim?''

Gökten zembille inmiş gibi birden arkamda beliren kadına döndüm ve ayıcığı gösterdim.

''Bunu almak istiyorum.''

''Fakat o ayıcık 400 lira. Zaten bu yüzden bugüne kadar satamadım.''

Başımı belli belirsiz salladım ve cüzdanımdan 400 lira çıkarıp kadına uzattım. Ayıcığı kucağıma alarak dükkandan çıktım. Arabaya binerek evin yolunu tuttum.

**************

Mira'dan;

Kapının çaldığını duyduğumda uyuşuk hareketlerle oturduğum yerden kalktım ve kapıya ilerledim. Annem sağolsun evdeki çalışanlara izin vermişti ve evde bir tek biz vardık. Ben salonda oturuyordum, annem de yukarıda tasarım yapıyordu. Tabi sizin haberiniz yok,benim annem moda tasarımcısı. Aslında çok zenginler ama annem canı istediği için hobi olarak yapıyormuş.

Kapıyı açtığımda karşımda bana sırıtan bir ayı görmeyi beklemiyordum açıkçası. Bu ayı tek başına buraya nasıl gelmişti ve...

''Benim bi'tanecik kardeşim.''

Ayının arkasından çıkan abimi gördüğümde gözlerimi devirdim. Kapının kulpunu bırakarak salona doğru ilerlerken konuştum.

''Ayılığını ayının arkasına saklayamazsın.''

Arkamdan homurdanarak geldiğinde laf sokmuş olmanın verdiği zaferle sırıttım.

''Bana bak çocuk, buraya kendimi affettirmeye geldim. O yüzden bu ayıyı alıyorsun ve beni affediyorsun.''

Hızla arkama dönerek ellerimi belime koydum ve işaret parmağımı tehdit edercesine salladım. Onu taklit ederek;

''Bana bak çocuk, buraya kendini affettirmeye geldin. O yüzden o ayıyı bana veriyorsun ve af diliyorsun.''

Şaşkınlıkla açılan ağzını ve gözlerini keyifle izledim.

''Ağzını kapat,sinek kaçar.''

Ağzını ve gözlerini kapatıp ayıcığı koltuğa fırlattı. Karşıma geçip kollarını açtı.

“Ne yapayım Mira? Beni affetmen için ne yapmam gerek?”

Koltuğa oturdum ve yarım bıraktığım kitabı elime aldım.

“Bilemeyeceğim Ateş Bey. Kendiniz bulun.”

Bir süre ayakta dikildikten sonra aklına bir şey gelmiş olacak ki yanıma gelip kitabı elimden aldı ve kolumdan tutup koltuktan kaldırdı.

“Buldum Mira Hanım. Benimle geliyorsunuz.”

Arkasından ne kadar söylensem de beni takmadan sürüklemeye başladı. Arabaya binince eğilip kemerimi bağlamak istedi ama engel oldum.

“Anneme haber vermedik.”

Umursamadan kemeri bağladı.

“Gerek yok ben onu sonra ararım.”

Başka bir şey demeden önüme döndüm. Beni nereye götürdüğünü bilmiyordum ama sormayacaktım da. Dün beni kırmıştı ve cezasını böyle ödeyecekti.

Arabayı kulübe tarzı bir evin önünde durdurdu. Bu sefer onu beklemeden kemerimi çözüp arabadan indim. Buraya neden geldiğimizi ve buranın kime ait olduğunu anlamamıştım. Ama beni buraya getirdiğine göre bizimkilerden birinin olduğunu tahmin ediyordum.

Abim yanıma gelip kolunu omzuma attığında kendimi geri çektim. Cezası bitti sanıyorsa yanılıyordu.

Beraber eve girdik. Henüz akşam üstü olmasına rağmen evin içi oldukça karanlıktı ve göz gözü görmüyordu.

Prizlerin nerede olduğunu bilmediğim için abimin ışığı açmasını bekledim ama hala açmamıştı.

“Abi artık ışıkları açar mısın?”

Abimden ses çıkmayınca duvarı bulup elimi gezdirmeye başladım. Hiç bilmediğim bir evde hiç bilmediğim ışıkları nasıl bulacağımı düşünmüyor muydu? Ayrıca neredeydi bu çocuk?

Sonunda elim prize değdiğinde vakit kaybetmeden ışığı açtım. Gözüm ışığa alışırken birden başımda patlayan konfetilerle neye uğradığımı şaşırdım.

“İyi ki doğdun Mira! İyi ki doğdun Mira!”

Gülümseyerek karşımdaki aileme baktım. Tanıdığım, tanımadığım herkes vardı. Ve en önemlisi, beni büyüten ailem de buradaydı.

Annem yanıma gelip yanaklarımı öptükten sonra sırtımdan itekleyerek pastanın olduğu masaya ilerletti. Masanın arkasında duran babama ve abime gülümsedikten sonra içimden bir dilek dileyip mumları üfledim.

Başta annem olmak üzere tek tek herkese sarıldım. İyi bir şekilde ayrılamasak da beni büyüten ailemin üzerimde emeği çoktu ve burada olmaları beni mutlu etmişti.

Güzel geçen bir akşamın ardından kulübenin salonunda ailecek oturmuş gelen hediyelere bakıyorduk. Herkes hediye getirmişti ve salondaki büyük sehpanın üstü hediye paketleriyle dolmuştu.

Elime aldığım altın bilekliği incelerken abim uzatıp elimden aldı. Bu arada; abimi de affetmiştim.

Bilekliği ağzına götürüp gerçek mi diye kontrol ederken az kalsın dişini kırıyordu. Gülüp bilekliği elinden alıp kutuya geri koydum. Diğer paketleri poşetlerin içine üst üste koydum. Şimdi hepsine bakmak zor geliyordu. Evde yerleştirirken hepsine bakardım.

Saat 11'i gösterirken kulübeden çıkıp kendi evimize gelmiştik. Gerçi anneme kalsa orada kalacaktık da babam istememişti.

Sonunda günün yorgunluğu ile yatağıma atlayabildiğimde abimin aldığı ayıcığa sarılıp uykuya daldım.

Abim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin