Bölüm 17

11.1K 492 42
                                    

*DÜZENLENDİ*

Bölüm 17

Mira'dan;

"Çağlar?"

"Hmm?”

"Kusura bakma ama kendimi seviyorum. O yüzden çek şunu kafamdan."

"Sen demedin mi kızım 'Saçımı düzleştir' diyen? Katlan biraz!"

"Beynim yandı be! Biraz daha tutsan kafamdan alev çıkacak!"

"Eh! Al be!"

Elindeki düzleştiriciyi masaya fırlattıktan sonra kendini yatağıma attı.

Sinirle puflayıp düzleştiriciyi aldım ve saçlarımın üstünden geçmeye başladım.

Tabi siz ne olduğunu bilmiyorsunuz. Durun, anlatayım.

Sabah kahvaltıda Çağlar'la kavga etmiştik. Daha doğrusu ufak bir tartışmaydı. Çağlar da bana kızıp düzleştirdiğim saçlarımı bozunca ceza olarak saçımı yapmasını söylemiştim. Ama sağolsun kafamda yanmadık yer bırakmamıştı.

Çıktığımızı annemden sonra abimle babam da öğrenmişti. Abim ilk başta bağırıp çağırmıştı ama en sonunda çenesini kapatıp oturmuştu. Babam bağırmasa bile kızdığını belli etmişti. Fakat hepsi Çağlar'a güvendikleri için artık seslerini çıkarmıyorlardı.

Yanına uzanıp ne yaptığına baktım. Araba yarışı oynuyordu. Gözlerimi devirdim. Erkekler ve araba tutkuları...

Sonunda oyunda yandığında telefonu kapattı ve sırt üstü yatıp kafamı göğsüne yasladı. Ben de kollarımı beline dolayıp kokusunu içime çektim. Onu gerçekten çok seviyordum.

Odanın kapısı hayvan gibi açıldığında yattığım yerden fırlayıp şaşkınlıkla kapıya baktım. Abim odaya dalmış, arkasından da emekleyerek Mirel geliyordu. Babasının dibinden ayrılamıyordu mübarek.

“N'oluyor abi ya?”

“Napıyorsunuz bakayım siz burada?”

Gözlerimi devirdim ve abimin duyamayacağı bir sesle mırıldandım.

“Mahmut Tuncer misali halay çekiyoruz.”

Abim duymasa da Çağlar duymuştu ve kahkahasını saklamaya çalışırken domuz sesleri çıkartıyordu resmen. Kendi düşünceme sırıttım.

“Her neyse. Ben kızımı da alıp aşağıya iniyorum. İki dakika içinde geldiniz geldiniz, gelmezseniz ben gelirim ve iyi şeyler olmaz.”

Bir fesuphanallah çekip yere oturmuş bizi izleyen Mirel'i kucağıma aldım ve aşağıya inmeye başladım. Annem ve babam masaya oturmuş bizim gelmemizi bekliyorlardı.

Yanlarına yaklaştım ve Mirel'i mama sandalyesine oturup yerime geçtim. Çok geçmeden Çağlar'la abim masaya gelmişti.

Hizmetlinin uzattığı mamayı alıp Mirel'e yedirmeye başladım. Annem her ne kadar Mirel'e bakıcı tutmak istese de;abim,ben ve babam itiraz etmiştik. Yeğenimi bakıcıların eline bırakmaya niyetim yoktu. Hem onun sayesinde bir sürü şey öğrenmiştim. Bez bağlama, mama hazırlama, bebek tutma falan.

Yemeğimiz bittiğinde Mirel'i kucağıma aldım ve bahçeye çıkarak gazını çıkartmaya çalıştım. Bunu her gün yapıyordum ve benim için rutin haline gelmişti. Ama sıkıldığım söylenemezdi.

Gazı çıktığında çimlere yatırdım ve tepesinde dikilip şebeklikler yapmaya başladım. Her hareketime gülüyordu. Halbuki pek komik bi şey yaptığımda yoktu. Sadece suratımı şekilden şekle sokuyordum.

Bebekleri seviyordum. Bana göre dünyanın en saf varlıklarıydı onlar. Hiçbir kötülükten haberleri yoktu.

Edebiyatçıl düşüncelerimi Mirel'i yerden kaldıran Çağlar böldü. Yeğenimi kucağına almış havaya atıyordu. Gülümsedim. Çağlar'dan iyi bir baba olacağına emindim. O da benim kadar Mirel'le ilgileniyordu.

"Hani eniştesinin bir tanesi neredeymiş?”

Onları bahçede bırakıp salona döndüm. Annemle babam sarmaş dolaş oturmuş film izliyorlardı. Abim görünürlerde yoktu.

Annemle babamı rahatsız etmeden abimin odasına çıktım. Tahmin ettiğim gibi buradaydı. Yatağına uzanmış tavanı izliyordu.

“Abi.” diye seslendiğimde başını yastıktan kaldırıp bana baktı.

“Gelebilir miyim?”

Başını salladığında yanına gidip uzandım ve ben de tavanı izlemeye başladım. Bembeyaz tavanda ben hiçbir şey göremesem de, abimin bir şeyler düşündüğünü tahmin edebiliyordum ve bu bir şeyin Ecem olmasını istemiyordum. Sürekli onda takılı kalıyordu. Ve bu iyi bir şey değildi.

“Onu mu düşünüyorsun?”

Uzun bir süre yüzümü inceledikten sonra hiçbir şey demeden önüne döndü. Pufladım. İçimden 'yetti gari' demek gelse de sesimi çıkarmadım. Duvara fırlatırdı falan. Maazallah.

Ayağa kalkıp odadan çıktım. Kendi odama girip telefonumu elime alarak annemi aradım. Yani Esma annemi.

“Alo?”

“Annecim benim, Mira.”

“Kuzum. Çok özledik seni. Hiç arayıp sormuyorsun. Hayırsız.”

“Biliyorsun anne. Dersler falan pek fırsatım olmuyor.”

“Olsun kızım. Sakın derslerini aksatma, çok çalış.”

“Tamam annecim. Aslında ben seni başka bir şey için aramıştım.”

“Söyle kuzum.”

“Sizi çok özledim de. Mirel'le beraber ziyaretinize gelebilir miyim?”

“Soru mu o kızım? Tabi buyur gel.”

“Tamam annecim. Bir saate geliriz. Görüşürüz.”

“Görüşürüz bebeğim.”

***

Arabadan inip çantayı koluna taktım ve Mirel'i kucağıma alıp eve yöneldim. Kapıyı açıp bahçeye girdikten sonra merdivenleri tırmanmaya başladım. Kucağımdaki Mirel düşmesin diye sıkı sıkı trabzanları tutuyordum.

Kapıya ulaştığımda zile bastım. Anında içerden gelen ayak seslerini duymuştum. Güldüm.

Kapı açılınca görüş alanıma önce annem,sonra ablam en son da babam girmişti. Hepsi bana gülümseyerek bakıyordu. Mirel'i kucağıma yaslayıp hepsine sıkı sıkı sarıldım. Ablamın yardımıyla Mirel'i annemlerin yatağına yatırdım.

Salona geçtiğimde  sorular da başlamıştı.

“Ee kızım nasılsın?”

“Okul nasıl gidiyor?”

“Sınavlar başladı mı?”

“Abin nasıl oldu?” vesaire vesaire. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Bu kadar soru birikmesi normaldi.

Akşama kadar annemlerde oturdum. Mirel ağlayıp zırlayıp babasını isteyince mecbur kalkmak zorunda kalmıştık. Annemlerle vedalaşıp evin yolunu tuttum. Yarın sınavlarla dolu bir gün beni bekliyordu.

Abim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin