Zaman.
İnsanların yaralarını iyileştirdiğini düşündüğümüz kavram. Oysaki yalandan ibaret sadece. İnsanı iyileştiren zaman değildir; bizi üzen, kıran, geçmeyeceğini sandığımız her ne varsa bunları unutmayız, unuttuğumuzu sanırız. Hep bir yerde iz bırakır yaşadıklarımız. Zaman örter üstünü, yalandan mutluluklar ise çiçekler serpiştirir üstüne. Aldanırız, kendimizi aldatırız ve devam ederiz; hiçbir şey olmamış gibi, her şey dört dörtlük olmak zorundaymış gibi. Çünkü biliriz ki hayat devam ediyor. Tüm rezaletiyle, acımasızlığıyla ve duygusuzluğuyla.
Ölen biriyle mezara giremezsiniz. Ölüm döşeğindeki biriyle aynı şeyleri düşünemezsiniz. Bir şeyi yaşamadan o hissiyatı tam olarak bilemezsiniz. Sadece bildiğinizi sanırsınız. Beni anlayabilir mi bir insanoğlu? Kim benim yaşadıklarımın aynısını yaşadı ki? Anlayamazsınız. Ben de sizi anlayamam. Tarifi olmayan şeyleri kabullenirmiş insan. İnkâr yaramaz, değiştirmez hiçbir şeyi.
Dilimiz ruhani hangi duyguyu eksiksiz anlatabilir? Kutsal kitaplarda yazıyor mu? Sahi bir bileniniz var mı? Dünyada cehennemi yaşayan onlarca insan kime soracak yaşadıklarının hesabını?
Alışıyoruz. İsteyerek ya da istemeyerek. Kabulleniyoruz, lanetler okuyarak; bazen de konuşacak mecalimiz bile kalmadığı halde...
İlk günkü gibi değil vicdan azabım. Sırf bu yüzden bile acı duyuyorum. Nasıl alıştım? Nasıl da aldandım? İnsanoğlu ne kadar nankör. "Bittim ben." dediğimiz yerden nasıl da devam ediyoruz. "Dayanamam." dediğimiz şeye nasıl da dayanıyoruz. "Yapmam, asla." dediğimiz şeyi ne de güzel yapıyoruz.
Zayıf varlıklarız. İnsanların kendini mükemmel, güzel, zengin diye tanımlamaları gülünç. Toprak en güzel insanı bile un ufak ediyor. Bir kıvılcım bile o zenginliği kül ediyor. Bir hata bile yıllarca çabaladığınız o mevkiyi yitirmemize sebep oluyor. Ancak biz ısrarcıyız. Vücudumuz yılların yorgunluğuyla yüzümüze yeni çizgiler çizerken hiç ölmeyecek gibi yaşamakta fazlasıyla ısrarcıyız.
Bilirsin Chuuya. Elimdekilerin değerini vaktinde bilmeyi iyi bilirim. "Ah! Vah!" demem. Ancak Tanrı güvendiğimiz yanımıza oynamaktan zevk alır, bunu da çok iyi bilirim.
Kardeşimin ellerimden kayışı gibi...
Aklımızdan bile geçirmediğimiz şeylerin başımıza gelişi de Tanrı'nın küçük eğlencelerinden biri sanırım. Umarım eğleniyordur çünkü ben zerre eğlenmedim.
Gin. Özür dilemek gibi bir hataya düşmeyeceğim. "Mutlu ol Ryuunosuke. Gözün arkada kalmasın. Mutluluğun, mutluluğumdur. Gidişin ise bencillik değil. Huzurun peşinden gitmek ne zamandan beri bencillik olmuş? Eğer bilsem ki burada yaşayamadan yaşlanıp öleceksin, gidip de genç yaşında yaşayarak ölmeni yeğlerim. Chuuya ağabeyime güvenmeseydim şayet ilk ben taş koyardım yoluna. Ancak git Ryuunosuke, gönül rahatlığıyla git, arkana bakmadan git. Mesafeler olur da boğazına düğüm olursa hatırla; canını, yüreğini, en çok da seni seven bir kardeşin var buradan öte. Yol dediğin nedir ki? Gidersin biter. Kalpte olan nereye gider? Seni seviyorum kardeşim. Uzak değilsin; daima buradasın, kalbimdesin Ryuunosuke." son sözlerin buydu bana. Beni yaşadığım azaptan çekip çıkaran, ruhuma az da olsa rahatlık veren sözlerindi.
Bildiğim bir şey varsa şayet o da benim daima mutluluğumu istediğindir. Senden büyüktüm oysaki. Sana ağabey olamadım ancak sen bana abla oldun, dost aramadım hiçbir zaman, sen her zaman dost oldun. Eğer Tanrı izin verir de yaşarsam bir süre daha; mezarına çiçekler ekeceğim kardeşim, en azından bir kere olsun sana ağabey olacağım.
Chuuya, can sızım. Ruhsuz bir bitkiyi yaşatmaya çalıştın. Vazgeçmedin, çünkü biliyordun. Bitkiler güneş ışığına muhtaçtır. İyileşiyorum Chuuya. Seninle iyileşiyorum. Elimden her tutuşunda, her gülüşünde, her kucaklamanda biraz daha iyileşiyorum. Yazın ortasındayız ve beni ısıtan kavurucu sıcak değil, elimin altında hızlanan güzel kalbin. Tebessüm ediyorum, daha çok gülüyorsun. Gözlerin parlıyor. Kollarını açıyorsun. Farkındayım, bu can bu bedenden ayrılmadığı sürece unutamam zaten; şayet Tanrı beni duyuyorsa maalesef üzgün değilim. Ben onu, can sızımı, Tanrı'm bilmeyi son nefesimi verene kadar sürdüreceğim.
- Ryuunosuke Nakahara
.
.
.
Sağlıcakla kalın, Chuuaku'yla kalın.
-Lord

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Carmen | Chuuaku
Historical Fiction"Sonsuza kadar yaşayacakmışız gibi yaşalım. Belki bir gün sonsuz oluruz. Tek isteğim bu; sen, ben ve bize ait olan her şeyle birlikte sonsuz olalım." edgaronepoe'ya ithafımdır. 05.08.23