17

40 13 113
                                    

Hava oldukça sıcak. Sen de evde durmak istemedin zaten sevgili eşim. Elimizde birkaç parça eşyayla Seonjan'a getirdin bizi. Doğrusu hâlâ dışarıya çıkmak tuhaf geliyor ancak "Değişiklik olur gökyüzüm." dedin. Kıramadım seni, değil seni kırmak sana itiraz etmek bile ne mümkün.

Nehrin kenarına geldiğimizde genişçe bir ağacın altına oturduk. Daha doğrusu ilk sen oturdun. Ağaca sırtını yaslar yaslamaz "Gel bakalım evine." demiştin. Bazen benimle gerçekten çocuk gibi uğraşıyorsun Chuuya. Bir gün kızacağım sana, evet.

İtiraz etmedim ama yüz ifademi görmenle gülümsemen bir olmuştu. Kollarımdan yavaşça tutup beni kendine çekmiştin. Sana firsat vermeden sırtımı göğsüne yaslamış bacaklarının arasına oturmuştum. Yaptığımdan memnun olmuştun ki ellerini hemencecik belimde birleştirip omzuma başını yaslamıştın.

"Ellerimden kayıp gitmezsin değil mi?" ne demek istediğini anlamamıştım, başımı senden yana çevirecektim ki engel oldun ben de karşı çıkmadım. Oyuncu bir sesle devam ettim "Ne demek istiyorsunuz sevgili kocam? Bazen gerçekten anlayamıyorum sizi." Bir süre düşünür gibi ses çıkartıp "Ah, bilmiyorum Bay Nakahara. Acaba diyorum ki bu belinizin inceliğiyle kişiliğiniz neden bu kadar benziyor?" demiştin ki gülmeden edemedim o an. "İnanamıyorum bir de gülüyor musunuz? Size bundan sonra zorla yemek yedireceğim Bay Nakahara." demiştin. "Ama Chuuya! Zaten zorla yemek yediriyorsun ki." diyerek yüzümü sana dönmüştüm. "Öyleyse güzel beslen Ryuunosuke Nakahara" demiş ve yanağımı öpmüştün.

Sonraki birkaç saatimizde getirdiğimiz atıştırmalıkları yemiştik. Hava gerçekten sıcaktı ancak sen üzerindeki yarım kolluyu çıkaracağım dediğin andan itibaren nedense daha sıcak olmuştu çünkü seni kovalayacağım diye koşuştururken sıcaklamıştık bir şekilde.

Zaman zaman gözüm dalıyor yine uzaklara. İyileştiğimi düşünüyorum Chuuya. Bir yıl geçti acımın üstünden, kabuk bağladı. Alıştım zihnimdeki boşluğa. Fırsatını buldukça inanmadığım Tanrı'ya dua ediyorum. Belki yeryüzünde göstermediği cömertliği gökyüzünde gösterir kardeşime.

Artık onun yerine de yaşıyorum. Korkmuyorum dışarıya çıkarken. Atımızı doya doya sürüyorum. Rüzgâr uysal bana karşı, saçlarımın arasından merhametle geçiyor. Gün batımlarında bilinmeze koşar gibi sürüyorum. Yetişemediği tüm yılların acısını çıkarırcasına seviyorum bu adrenalin duygusunu, En çok da Chuuya'yla yarışmayı seviyorum. Genelde ben kazanıyorum yarışı. Chuuya yeteneğim olduğunu söylüyor bu konuda.

Aşk mı insanı kör ediyor, yoksa insan kör olmaya meyilli mi bu noktada?

Varı yoğu ben olan bir adamın sevgisini iliklerimde hissetmenin ağırlığı çöküyor yüreğime. Çok düşünüyorum. Ne yaptım da bu sevgiyi hak ettim? Sevilmek için kendilerini feda eden insanlar varken ben ne yaptım da bunca sevgisini bana verdi ve hayatını bana adadı?

Düşünüyorum Chuuya. Yirmi yaşıma geldim. Bir ömür sığdırdım birkaç yılıma. Bir ömür feda ettim bir yılıma. Sahip olacağım her şeye sahip oldum. Görmek istediğim her şeyi gördüm. Şimdi ölsem ne olurdu diye çok düşündüm. Pişman olmazdım. Hiçbir şeyden pişmanlık duymazdım. Gin'in mezarına çiçeklerimi de ektim. Tuttum sözümü. Gözüm arkada kalmayacak. Delicesine sevdim, delicesine sevildim.

Sonsuza kadar yaşayacakmışız gibi yaşayalım. Belki bir gün sonsuz oluruz. Tek isteğim bu; sen, ben ve bize ait olan her şeyle birlikte sonsuz olalım.

- Ryuunosuke Nakahara

.

.

.

Not: Bu bölüm çiçek gibi kadının toprağa tutunduğu günü anısına yazılmıştır.

Diğer bölüm final, iki bölüme ayırdım finali. Bir yanım üzülüyor bu yüzden, Carmen bir hikâyeden çok fazlası oldu benim için. Umarım siz de kendinizden bir şeyler bulmuşsunuzdur.

Finalde görüşmek üzere, sağlıcakla kalın.

-Lord

Carmen | ChuuakuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin