Balo salonuna girdiğimiz anda orada bulunan en gizemli yabancı olarak atfedildiğimin bilincindeydim.
Hayatımdaki en boğucu, havasız ve kalabalık yerlerden biriydi bu eski balo salonu, içim daraldı. Ayrıca kim olduğumun ne denli hızlı çözümlenmesi de tüyler ürperticiydi. Arkamdan konuşulanları işitmediğimi sanıyorlar ise yanılıyorlardı, zira yakınından geçtiğim birkaç hanımefendinin "O Mr. Darcy, Pemberley'den. Duyduğuma göre yıllık on binlik geliri varmış!" dediğini işitmek zorunda kaldım.
İnsanların gelirime bu denli dikkat etmesi ve benim hakkımda hikâyeler uydurmaya çalışması midemi bulandırmıştı. Cahil bir nezaketle hiç sahip olmadığım unvanlarla bana seslenerek beni utandırıyor, sonra tepkisizliğimden bozuluyorlardı.
Sinirlerim oldukça bozulmuştu, yine de soğukkanlılığımı ve ifadesizliğimi muhafaza ediyordum.
Öte yandan benim haricimde neredeyse herkes, bu boğucu halka açık balodan keyif alıyor gibiydi. İçeriye girmemizden kısa bir süre sonra Sir William, kızları Miss Lucas'lar ile gelmişti. Peşinden gelen Mr. Bennet, evvela eşi Mrs. Bennet'ı takdim etmişti ki hanımefendinin bizi süzüş tarzı beklediğim üzere tüyler ürperticiydi. Arkalarındaki Miss Bennet'ların heyecanı da dikkate şayandı, lakin aralarında ikinci Miss Bennet'ın kız kardeşlerinin aksine daha ağırbaşlı olduğunu fark etmemek imkânsızdı.
Buraya geldiğimizden beri haklarında çok şey duyduğumuz Bennet'lar kalabalık bir aileydi. En büyük Miss Bennet'ın adı Jane idi ve sahiden de söylendiği kadar güzeldi. Belki de söylentilerden daha güzel ve alımlı olduğunu kabul etmeliyim. Badem biçimli ela gözleri, yuvarlak burnu, bembeyaz tenini aydınlatan pembe yanakları ve kalın dudakları ile bir heykeltraşın başyapıtıymışçasına kusursuzdu, davranışları zarif ve ölçülüydü. Soğukkanlı gözükse de heyecanını bastırmaya çalıştığı barizdi ki bu yüzden onu zinhar kınamıyorum. Yeni insanlarla tanışmak, hele ki bu insanlar farklı bir sosyal tabakadan ise, onun için garip bir gerginlik sebebi olabilirdi.
İkinci Miss Bennet'ın adı Elizabeth idi. Ablasının yanında çok solgun dursa da güzel olduğu gerçeğini inkar edemeyeceğim. Burnu ufak ve ucu sivriydi, hafif çilliydi ve küçük bir ağzı vardı. Onun kusuru, neredeyse bir ölü kadar solgun bir tene sahip olmasıydı. Lakin öte yandansa gösterişli gözlere sahip olduğunu da inkar edemeyeceğim. İri gözleri karaydı ve hafif çekikti, çok uzun kirpikleri vardı ve dikkatimi bir mıknatıs gibi ona çekiyordu.
Belki de bu yüzden, en büyük Bennet kız kardeşlerden sonra küçük kardeşlerine dikkat edemediğimi söylemek zorundayım. Onlar da güzeldi elbet, lakin Jane Bennet ve Elizabeth Bennet kadar dikkatimi çekmemişlerdi.
Bennet'ların takdiminin ardından birkaç aile daha kızları ile birlikte karşımıza geldiler ki bu, bu civarda yaşayan insanların kızlarını varlıklı adamlarla evlendirme yarışı gütmekten gayrı bir emelleri olmadığına beni ikna etmeye yetmişti. Hele ki mal varlığımla ilgili onca lafın söylendiği bu korkunç ortamda, hiçbir hanımefendi ile ilgilenmemeye ve bana kızından bahsetme cüretinde bulunan hiçbir beyefendiye ehemmiyet vermemeye karar kıldım. Israrları üzerine sadece iki kez dans ettim ki iki partnerim de Bingley'in kız kardeşleri idi:
Mrs. Hurst ve Miss Bingley.Öte yandan dostum Charles Bingley, benim aksime, kısa sürede kendisini salonun bütün önde gelenlerin tanıtmıştı; canlı ve içtendi, her dansa katıldı. İlk dansı Miss Charlotte Lucas ileydi, sonra Miss Jane Bennet'a teklif etti. Sonra Miss King, Miss Maria Lucas, Miss Jane Bennet, Miss Elizabeth Bennet...
Bingley, hayatında ilk defa balo görüyor ve dans ediyor gibiydi, onu anlamlandıramıyordum. Aralıksız süren on dansın sonunda nefes nefese yanıma geldi.
"Haydi Darcy," dedi Charles, "dans etmen lazım. Yalnız başına kös kös dikilip durduğunu görmekten nefret ediyorum. Dans et hadi!"
"Asla olmaz," diye çıkıştım. "Hoşlanmadığımı bilirsin, eşimi iyi tanımadan dans etmem." Elimde değildi, burun kıvırarak salona baktım. "Böyle bir kalabalıkta imkânsız. Kız kardeşlerin dolu, salonda da bana eziyet olmadan dansa kaldırabileceğim başka kadın yok."
Charles durdu, beni hayretle süzdü. "Dünyayı verseler," diye haykırdı, "senin kadar müşkülpesent olmam! Doğrusu, bunca güzel kızı ömrümde bir arada görmedim; hele birkaç tanesi var ki olağanüstü alımlılar."
Charles'ın Bennet kardeşleri ima ettiğini anlamamak imkânsızdı. Gözlerim Jane Bennet'a kaydı, sahiden de bir Rönesans tablosunu aydınlatan güzel kadın tasviri gibiydi. "Tabii," dedim. "Sen odadaki en güzel kızla dans ediyorsun."
Arkadaşım heyecanla güldü. "Gördüğüm en güzel yaratık!" dedi coşkuyla. Sonra gözleri benim arkama kaydı, çok yakınımda duran biriyle göz göze gelmiş gibiydi. "Ama hemen arkanda oturan bir kız kardeşi var, o da çok güzel ve çok sevimli. Eşime söyleyeyim seni tanıştırsın."
Onun bir Bennet'ı ima ettiğinin bilincinde gözlerimi kısarak "Hangisini kastediyorsun?" diye arkamı döndüğümde Miss Elizabeth Bennet'la çok kısa bir süreliğine göz göze geldim. İvedilikle gözlerimi ondan çekmek zorunda kaldım; zira nedense kendimi suçlu hissetmiş, ömrümün o anına değin hissetmediğim bir göğüs sıkışmasıyla bunalmıştım.
"Eh işte," dedim pek soğukça, anlamlandıramadığım ve pek tuhaf karşıladığım bu yeni ve yabancı histen duyduğum rahatsızlıkla. Belki de bu yüzden biraz aceleyle ve keskin cümlelerle konuşmamı sürdürdüm. "Ama beni baştan çıkaracak kadar güzel değil; hem şu an başka erkeklerin dudak büktüğü kızlara önem verecek değilim. Bence eşine dön ve gülücüklerinin keyfini çıkar, çünkü benimle zamanını harcıyorsun."
Bingley, gözlerini devirerek uzaklaştı yanımdan ve beni bir başıma bıraktı o kalabalıkta. Benimse göğsüme taş oturmuştu sanki, Elizabeth Bennet'ın bakışları altında terlemiş ve garip bir bunalımın esiri olmuştum.
Bana o an ne olduğunu bilmiyordum. Tek bildiğim, Elizabeth Bennet'ın üzerimde böyle bir etki bırakabilmiş ilk kadın olmasıydı ve işin vahim tarafı, onu tanımıyor oluşum bu garip hâlimi benim nazarımda manasız kılıyordu.
Sonrasında benim için sonsuzlukmuş gibi gelen balo bittiğinde Charles, eğlencenin neden erken bittiği hakkında tüm gece söylendi. Yetmedi, Netherfield'e kendisinin bir balo vereceğini söz verme cömertliğini esirgemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Darcy: Pemberley'in Efendisi
FanfictionJane Austen'in ölümsüz eseri "Gurur ve Önyargı"yı neredeyse herkes bilir. Hikâyeyi Elizabeth'in gözlerinden görür, onun hisleriyle olaylara bakarız. Peki ya Mr. Darcy? Tüm bu hikâye, onun tarafından nasıl gerçekleşmişti? Mr. Darcy'nin tüm hikâyesi...