Miss Elizabeth'in o geceyi Netherfield'ta geçireceğinin kesinleşmesinden iki saat sonra, saat tam beşte, Charles'ın kız kardeşleri yemek için farklı bir elbise giyinmek üzere müsaade istediler ki bu onlar için büyük bir mevzuydu ve yemek ne kadar önemsiz olursa olsun giydikleri elbisenin özel olmasına önem veriyorlardı. Biz beyefendilere gelince, yeniden bir başımıza kaldığımızda Charles, saat altı buçuk gibi, çalışanlarından birine Miss Elizabeth'i de akşam yemeğinde beklediğimizi iletmesini istedi. Miss Elizabeth o esnada kız kardeşi Miss Jane'nin odasındaydı ve Tanrı bilir ne hakkında konuşuyorlardı...
Miss Jane, yataktan kalkamayacak kadar kötü olduğundan akşam yemeği için bize katılmadı ve bu, bizlere tüm gece Charles'ı hüzünlü ifadesini izleme eziyetini yaşattı. Onun gibi doğal mizacı neşeyle dolup taşan bir centilmene üzülmek sahiden de yakışmamaktaydı.
Yemek boyunca Mrs. Hurst ve Miss Bingley bilhassa Miss Jane Bennet ile ilgili konulardan kaçındılar, Charles'ın Miss Elizabeth'e kız kardeşi ile her türlü soru sorma girişimini mükemmel bir şekilde imkânsız kıldılar. Yemeğe oldukça keyifli başlayan ve gün içindeki hoş sohbetleri sebebiyle arkadaş olabileceklerini düşünen Miss Elizabeth için bu sıkıcı olsa gerek, her dakika daha ciddi ve mesafeli bir hâle geldi. Bingley'nin kız kardeşlerinin iki yüzlülüğünü, öyle sanıyordum ki, o da sezmeye başlamıştı.
Yine de Miss Elizabeth'in masamızda hâlâ daha sempati beslediği birisi bulunuyordu: Mr. Charles Bingley. Charles'ın yüce gönüllülüğü ve Miss Jane'e hayranlığı sahiden de genç kadının yüreğini okşuyordu; bundan olacak yemek boyunca Miss Elizabeth gerçek tebessümlerini sadece Charles'a gösterdi.
İçimi garip bir karıncalanma hissi kaplamasına sebep olmuştu bu.Öte yandan Miss Caroline Bingley, kaşığı tutuşumdan bile bir konu bulmaya çalışıyordu benimle sohbet edebilmek için. Yorulmuştum. Tek istediğim sükunet içinde yemeğimi yemekti, lakin hanımefendi beni geçenlerde okuduğu bir makaleye istinaden Hume'nin pratik amprizmine dayanan ahlak felsefesi hususundaki yorumlarımı paylaşmaya zorluyordu. Zaman zaman Mrs. Louisa Hurst da konuşmamıza dahil olmaya çalışıyor, yetersiz bilgisi ile sorduğu saçma denebilecek sorularla beni sıkıyordu.
Bu ne kadar sürdu bilmiyorum, Mrs. Hurst ve Miss Bingley kıskacından çıkmakta güçlük çekiyordum. Gözlerim sürekli hemen karşımda oturan Miss Elizabeth'e kayıyordu ve ben, çaresizce onun Charles ve Mr. Hurst ile ne konuştuğunu da kaçırmamaya çalışıyordum.
Yakalayabildiğim tek şey, Mr. Hurst'ün Fransız usulü türlü yerine çok daha sadece ve masrafsız bir yemeğin çok daha lezzetli olduğunu savunan Miss Elizabeth'e veryansınları ve Charles'ın onların sohbeti ile dalga geçme çabası olmuştu.
Ve nihayet akşam yemeği bittiğinde hissettiğim hayal kırıklığını birkaç aciz sözle izah edemem. Miss Elizabeth ile tek kelime konuşamamıştık ve kendisi, kız kardeşini kontrol etmeye gitmişti.
Miss Elizabeth'in odadan çıkması ile hiç de şaşırmayacağım bir şey oldu ve Miss Caroline Bingley, hep yaptığı gibi, Miss Elizabeth'in arkasından konuşmaya başladı. Onun - bence kıskançlıktan kaynaklanan - düşüncelerine göre Miss Elizabeth'in davranışları berbattı, fazla gururlu ve kaba bir fıtratı vardı ve sohbeti üslupsuz, zevksiz ve cazibesizdi.
İçten içe güldüm buna, her ne kadar ifadesiz görünsem de. Zira Miss Bingley böyle düşünse dahi ben, Miss Elizabeth'in en can sıkıcı sohbetini Miss Bingley'in sahteliğine tercih ederdim.
Miss Bingley konuşurken Mrs. Hurst beni apaçık süzdü, aklından her ne geçiyorsa hayra alamet değildi şüphesiz. Sonra kız kardeşi Miss Bingley'i tasdikleyecek cümleler kurmaya başladı:
"Kısaca kızın hanesine yazacak hiçbir şeyi yok, müthiş bir yürüyüşçü olmasını saymazsak." Güldü. "Bu sabahki hâlini hiç unutmayacağım. O ne yabanilikti öyle!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mr. Darcy: Pemberley'in Efendisi
Fiksi PenggemarJane Austen'in ölümsüz eseri "Gurur ve Önyargı"yı neredeyse herkes bilir. Hikâyeyi Elizabeth'in gözlerinden görür, onun hisleriyle olaylara bakarız. Peki ya Mr. Darcy? Tüm bu hikâye, onun tarafından nasıl gerçekleşmişti? Mr. Darcy'nin tüm hikâyesi...