Rutubet kokan eski harabe binanın koridorlarını genç kızın topuk sesleri dolduruyordu. Bir eli karnındayken endişeyle dostunu ona yardım edebilecek tek kişiyi bekliyordu.
Titreyen elleriyle gözyaşlarını sildi. Dışardan duyduğu sesle bakışlarını ora...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Şarkı: Pinhani- Yıldızlar 🪷
Kız yatağında cenin pozisyonunda uzanmış, gözyaşlarının ince yollar çizerek yanaklarından kaymasına izin veriyordu. Bu sefer silmiyordu. yaşları dudaklarından içeri girip damağında tuzlu bir tad bırakması hoşuna gidiyordu. Alnına yapışan kısa saçlarını geriye itti. Bir damla daha firar etti kızaran gözlerinden.
Saçları toplanmıyordu bu yüzden sürekli önüne geliyor onu sinir ediyordu. Tel tokalar ise bir süre sonra çıkıyor canını acıtıyordu. Oflayarak pozisyonunu bozdu ve yatağın yanında duran komodine uzandı. Daha rahat uzanmak için çıkardığı tel tokayı yerine taktı. Dolabın aynalı kapağına bakmayı inatla red ediyordu çünkü hâlâ 3 hafta önce annesinin kestiği saçları ile barışamamıştı.
Başta okuldakilerin dalga geçeceğinden korkmuştu ama kimse yüzüne birşey söylememişti büyük ihtimalle arkasından erkeğe benzediğine hatta yönelim değiştirdiğine dair dedikodular yayılmıştı. Açıkçası kimin ne dediği veya düşündüğü umrunda değildi. Onun umrunda olan tek bir kişi vardı ve günlerdir ondan kaçıyordu. Onunla buluştuğu o günün akşamı saçları kesilmişti. Babasının çok sevdiği saçları. Çınar'ın çok sevdiği saçları.
Bir damla daha düştü ve dudaklarına karıştı. Üst dudağını yalayarak tuzlu gözyaşının tadına baktı. Kafasını iki yana salladı birazdan arkadaşı Melek ile görüntülü konuşacaktı ve eğer onun bu halini görürse üzülürdü. Meleğin üzülmesini istemezdi zaten üzülecek yeterince derdi vardı.
Telefonunu eline aldığında bir sürü arama ve mesajla karşılaştı. Bir kaç tanesi Zehra'ya aitti. Proje ile ilgili birşeyler sormuştu. Melekten iki tane mesaj vardı. Akşam eğtimi olduğundan o yüzden başka zaman konuşmalarından bahsetmişti. Diğer bildirimlere baktığında kalbi yerinden çıkacak kadar hızlı atmaya başlamıştı. Ondan mesaj vardı ve bir sürü arama çoğu onu merak ettiğinden ve eğer cevap vermezse evlerine geleceğinden bahsediyordu ama Mısra'nın dikkatini çeken sondaki iki mesaj olmuştu.
Çınar: Sana bir sürprizim var Ay ışığı.
Çınar: Bence hemen pencereye çıkmalısın yoksa ben Edward Cullen gibi odana girerim.
Son mesaj 1 dakika önce atılmıştı. Panikle bir kaç dakika önce bakmayı red ettiği aynaya baktı gözleri ve burnu kızarmıştı. Göz altları şişmiş ve saçları birbirine girmişti. Kısacası oldukça çirkindi. Koşarak banyoya girdi ve kendine çeki düzen vermeye çalıştı. Pencereye doğru ilerlerken heycanını bastırmaya çalışıyordu ama bu bulunduğu konumda pek de mümkün değildi. Ondan ne kadar kaçmaya çalışsada gece gözlerinin önüne gelen simâ onunkiydi. Çınar'ı çok özlemişti.
Tül perdeyi yavaşça araladıktan sonra pencereyi açıp bedenini aşağıya sarkıttı. Ama kimse görünmüyordu. Karnı pencerenin kenarına geliyor ve ağrımasına sebep oluyordu. Bedenini geri çekeceği sıra duyduğu sesle bakışlarını karşıdaki büfeye çevirdi. Çınar havaya rağmen kısa kollu giyinmiş, elinde siyah bir poşet tutuyordu. Elini kızın onu fark edebilmesi için kaldırdı ve hafifçe salladı." Sana seranat yapmak isterdim Ay ışığı ama sesim kötü." Kız hafifçe güldü ama bu içten bir gülümseme değildi.
