Acı Getiren Geçmiş

8 1 0
                                    


Sizi yıllar önce terkedip gitmiş birini karşınız da tekrar gördüğünüz de ne tepki verirdiniz? Şaşırırdınız hatta belki bazılarınız ağlardı. Peki ben ne yaptım? Onu ilk gördüğümde hiç bir tepki vermedim çünkü yapamadım. Bu onu unuttuğum için veya duygusuz olduğumdan değil, hissetiğim duygu karmaşıklığının içinde ona kırılmaya veya üzülmeye vakit ayıramadığımdandı. Psikoljik olarak iyi bir dönmeden geçmiyordum. Gerçi ne zaman iyi bir dönemim olmuştu ki? Ben çocukken bile iyi bir ruh haline sahip değildim. Mesela diğer kız çocukları gibi çizgi film izlemeyi severdim. Ama bu zevk aldığımdan değil ordaki karakterleri analiz etmeyi sevdiğimdendi. Evimizin önünde ki köpek suya düşüp öldüğünde ağlamıştım ama bu ona üzüldüğüm için değil saçma sapan bir nedenden dolayı bu dünyaya veda ettiği içindi. Hatta o gece yatmadan önce acaba bende mi böyle saçma bir nedenden ölücem diye düşünmüştüm. Oysa o yaş gurubunda ki bir çocuğun boğularak ölmeyi saçma bulmaması gerekirdi. Veya nasıl öleceğini düşünmemesi.

O beni bırakıp gittiğinde onu aramamıştım çünkü gittiğini biliyordum. Ama yine de ne yapmıştım biliyormusunuz? On beş yaşında olmama rağmen geçtiğim her mezarlığın önünde mezar taşlarının üstünde onun adının olup olmadığını kontrol ettim. Gerçi ölseydi ve ben onun mezarını bulsaydım da o olduğunu anlayamazdım çünkü aslında tanıdığım kişi değildi o. Bambaşka bir kimliği vardı, bana anlattığı gibi kız kardeşi yoktu mesela bir abisi vardı. Hemde benim can borcumun olduğu bir abisi vardı. Ablamla tanışıyorlardı, intikam almak istediğim adamın yanında büyümüştü ve bunlar sadece benim bildiğim kısımdı birde görünmeyen kısım vardı.

Sokak lambasının aydınlattığı yüzüne baktığımda aklımdan iki seçenek geçiyordu. Ya onu hatırlamamış gibi yapacak bir daha bu konuyu açmamak üzere kapatacaktım yada hatırladığımı söyleyecek geçmişe bütün kapılarımı açacak, ve onu içeri buyur edecektim.

"Hatırlıyorum." İkinci seçeneği seçmiştim. Geçmişin tozlu kapıları büyük bir gürültü ile açıldı ve o eşikten ilk adımını attı." Biliyorum Ay ışığı." Yutkunarak önüme döndüm. Konuşacak çok şeyimiz vardı ama biz sessizliği seçmiştik. Her zaman ki gibi sesizlik bizim en kadim dostumuz olmuştu.

Aracı tekrar çalıştırdığımda ortak apartmana varana kadar ikimizde konuşmamıştık. O sadece camdan dışarı seyretmiş bende arada sırada ona baksam da genellikle bakışlarım yoldaydı.

Apartmanın girişine geldiğimiz de kontağı kapattım. Çantamı ve kutuyu alıp onu beklemeden aşağı indim. Hava soğumuştu ve ben üstümde ki mini askılı elbiseyle donmak üzereydim. Ama bozuntuya vermeden anahtarı ona verip kapıdan içeri girdim. Apartmanın içi sıcak sayılırdı.

Asansöre bindiğimiz de yine dayımın evine gideceğimizi sandım ama o dördüncü katın tuşuna bastığında kaşlarımı çattım." Kimin dairesine gidiyoruz bu sefer?" Yüzüme bakmadan cevapladı beni." Kayra."

Dördüncü kata geldiğimizi belirten sesin ardından kapı açıldı ve bizi koridor karşıladı. Uzun koridora adımı attığımda Arın eli ile sağ tarafta ki daire gösterdi." Bu taraftan." Onu başımla onayladım ve gösterdiği yöne doğru ilerledim. Yanıma geldiğinde onun yerine ben zile bastım. Bir kaç saniye sonra kapı hızla açıldı ve bizi Simay karşıladı.

Üstünde turuncu bir sweat ve gri bir eşofman vardı saçlarını tepede gevşek bir şekilde toplamıştı. Onu bu şekilde özensiz görmek beni şaşırtmıştı çünkü görünüşüne önem veren biri gibi duruyordu. Bakışlarımı fark etmiş olacak ki dişlerini göstererek sırıttı." Kusura bakma normalde böyle değilimdir ama evden aceleyle çıktım." Dedi geçmemiz için kenara çekilirken. Önemli olmadığını belirtmek için kafamı salladım ve ayakkabılarımı çıkarmadan içeri girdim çünkü Simay'ın ayaklarında da ayakkabı vardı. Simay kollarını Arının boynuna sardı ve kulağına birşeyler fısıldadı. Fark etmeyeceğimi mi düşündü yoksa fark etmem umrunda değilmiydi bilmiyordum ama benim hakkımda konuştuğu çok barizdi.

Lotus Çiçeği Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin