Selamm!
Geçen bölüm de söylediğim gibi mektup bölümü bitti, bundan sonra da günümüzden devam edeceğim o yüzden tarih yazmıyorum.
Keyifli okumalar!💜*
Bugün içimde tuttuğum bütün yorucu duygularımdan kurtulma günümdü. Jungkook'a söylemek istediğim her şeyi yapmıştım ve günün sonunda ona mektubu verecektim. Herkes sırasında oturmuş test çözerek hocanın gelmesini bekliyordu. Bense neden Jungkook'un hala gelmediğini düşünüyordum. Normalde de okula geç gelirdi ama bu kadar sürmezdi. Acaba gelmeyecek miydi? Gelmezse napardım? Mektubu vermek için daha fazla beklemek istemiyordum. En önemlisi de neden gelmiyordu? Başına bir şey mi gelmişti yoksa canı mı istememişti? Ben bunları düşünürken hoca sınıfa girdi. Sanırım derse odaklanmalıydım, neden gelmediğini teneffüste Namjoon'a sorabilirdim.
~
Teneffüs zili çaldığı gibi Namjoon'un yanına gitmiştim. En yakın arkadaşı olduğu için o bilirdi.
"Namjoon, Jungkook niye gelmedi bugün biliyor musun?"
"Hasta olduğunu söyledi."
"Ama onun ailesi şehir dışında değil mi? Nasıl idare edecek tek başına?"
"Bilmiyorum, ben çıkışta yanına gitmeyi teklif ettim ama istemedi."
Jungkook çoğunlukla hastalığını kötü geçirirdi. Tek başına kalmasını istemiyordum.
"Ben giderim yanına, zaten onunla konuşmam gerekiyordu."
"Yine de soralım istersen, belki gerek yoktur."
"Yok, bir şey deme sen ona. Ben çıkışta gideceğim."
"Peki, sen bilirsin."
Onu yalnız bırakırsam tüm gün düşünür dururdum. Yanında olursam en azından içim biraz daha rahat olurdu. Gidince de herhalde kapıdan kovmazdı beni.
~
Elimde çorba yapmak için aldığım malzemelerle Jungkook'un kapıyı açmasını bekliyordum. Birkaç saniye sonra kapı açıldığında Jungkook'un düşündüğümden de kötü görüntüsüyle daha çok endişelenmiştim.
"Şey, Namjoon hasta olduğunu söyledi de ben yalnız kalmanı istemedim çünkü genelde ağır geçiriyorsun hastalığı." Söylediklerimle yüzünde bir gülümseme oluştu. Hasta haliyle bile nasıl bu kadar tatlı olabiliyordu? "Hoşgeldin, o zaman geç içeri." Evini en son dördüncü sınıftaki doğum gününde görmüştüm. Heyecanla arkasından yürüyordum.
"Elindekileri almamı ister misin?"
"Hayır hayır! Ağır bunlar şimdi hastasın, yorulma."
"Yorulmazdım ama neyse."
Mutfağa girip elimdekileri bıraktık ve onun odasına gittik.
"Sen yatıp dinlen ben de sana çorba yapayım olur mu?"
Başını sallayıp yatağa girdi ve ben de odadan çıktım. Annemin verdiği tarife bakarak çorbayı hazırladığımda hemen tepsiye koyup odaya girdim. Jungkook bebek gibi uyuyordu. Tepsiyi komodinin üstüne bırakıp yatağa oturdum. O bu kadar güzel uyurken nasıl uyandıracaktım ki? Elimi alnına koyup ateşine baktım, neyseki çok fazla ateşi yoktu.
"Jungkook, çorba hazır. Soğumadan içsem iyi olacak."
Biraz yerinde kıpırdanıp gözlerini açtı. Beni farkettiğinde tekrar gülümsedi. Keşke tek bana böyle gülse dedim içimden. Yavaşça kalkıp oturur pozisyona geldi. Çorbadan bir kaşık alıp ona doğru uzatırken şaşkın bakışlarını görünce ne yaptığımın farkına vardım.
"Şey, yorulma diye yani ben içirebilirim istersen." Gerginlikle konuştuğumda gülüp başını salladı. Çorbanın neredeyse yarısına gelmişti.
"Geldiğin için teşekkür ederim, sayende daha iyi hissediyorum."
"Teşekkür edilecek bir şey değil ki, tek başına olduğunu bilerek endişelenip duracağıma yanında olayım dedim sadece."
Çorbayı bitirdiğinde ateşini bir daha kontrol edip mutfağa gittim. Döndüğümde Jungkook öylece uzanıyordu.
"Neden uyumadın?"
"Canım uyumak istemiyor."
"O zaman napabilirim senin için? Ahh nerdeyse unutuyordum, okulda yazdığım notları defterine geçireyim ben."
"Hayır hayır, uğraşma hiç ben hallederim sonra."
"Olmaz çok fazla var. Nerde defterlerin?"
Ayağa kalkıp çantamdan defterimi çıkardım ve tarif ettiği yerden onunkini de alıp masasına oturdum.
"Sen dinlen, ben bunları halledeceğim tamam mı?" Başını sallayıp gözlerini kapattı ben de notları geçirmeye başladım.
Yaklaşık 3 saat sonra kapı çaldı. Açmaya gittiğimde Jungkook'un annesini gördüm. Beni gördüğüne çok şaşırmış gibiydi doğal olarak.
"Hoşgeldiniz, ben Jungkook'un hasta olduğunu duyunca yanında olmak istedim de o yüzden gelmiştim. Nasılsınız?" Zaten beni tanıdığı için açıklayınca şaşkınlığı geçmişti ve gülerek iyi olduğunu söyledi, biraz daha konuştuktan sonra da odasına gitti. Ben de Jungkook'un yanına gittim ve uyanmış olduğunu gördüm.
"Bir an gittiğini sanmıştım."
"Gitmemiştim ama birazdan gitmem gerek, annen de geldi şimdi."
"Saat kaç ki?" Telefonuna bakıp geç olduğunu görünce şaşırdı. Çantamdan mektubu çıkarıp yatağına oturdum.
"İyi hissettiğin zaman bunu okur musun? Benim için önemli bir mektup bu. Ve sonra da yazdıklarımı anlayabildin mi, bu konuda empati kurabildin mi diye bana haber vermeni istiyorum. Bunlar dışında mektup hakkında konuşmayalım, olur mu?" Şaşkınca mektuba bakıp düşündü.
"Şimdi açabilir miyim?"
"Hayır, ben gidince aç lütfen. Zaten çıkıyorum şimdi de. Yine yalnız kalırsan veya bir şey olursa çağır beni tamam mı? Sorun olur mu diye düşünme, hemen gelirim ben."
Vedalaşıp evden çıktığımda kalbim çok hızlı atıyordu. Acaba okuduktan sonra ne yapacaktı?
*
Beğendiniz mi bölümü? Umarım beğenmişsinizdir.
Düşüncelerinizi yorumlarda belirtir misiniz?
Bir sonraki bölümü Jungkook'un gözünden yazabilirim belki bilmiyorum.
Görüşmek üzeree!💜
![](https://img.wattpad.com/cover/318435652-288-k847210.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fall In Love With You
Fiksi PenggemarTaehyung 12 yıldır sevdiği çocukluk arkadaşı Jungkook'a olan hislerini daha fazla içinde tutamaz ve ona mektup yazmaya karar verir.