8

72 20 11
                                    

Jungkook

Taehyung gittiği gibi mektubu açıp okumuştum ve şimdi kalbimdeki ağrıyla yatakta oturuyordum. Onu bu kadar kırmışken ben hiçbir şeyin farkında değildim.

2 yıl önce konuştuğumuzda gerçekten de aşka inanmıyordum. Etrafımdaki her şey beni fazlasıyla etkilemişti ve kimseye güvenim yoktu. Ama Taehyung'un düşündüğünün aksine aylarca bu konuyu düşünmüştüm. Çünkü Taehyung'un etrafımdaki diğer insanlardan farklı olduğunu biliyordum. Birkaç ay onun davranışlarını gözlemleyip gerçekten beni sevdiğinden emin olmuştum. Sonrasında ise ondan hoşlanmam zor olmamıştı ama bunu kabullenmem çok uzun sürmüştü.

Onu sevdiğimden kesinlikle emin olduğumda ise neredeyse bir buçuk yıl geçmişti konuşmamızdan ve Taehyung hislerini bitirmeye çalışacağını söylediği için çoktan beni unuttuğunu düşünüyordum. Taehyung küçüklüğümüzden beri bana hep ilgili davrandığı için tavrı değişmese bile hala beni sevebileceğini düşünmemiştim. Mektuptaki kadar olduğunu düşünmesem bile onu kırdığımı da çok iyi biliyordum. Beni sevmemesi gerekiyordu, onun için en iyisi buydu. Zaten gayet de mutlu görünüyordu. Ama o güzel gülüşünün kırıklarını saklayan maskesi olduğunu düşünememiştim işte.

Peki şimdi napacaktım? Okul bitmek üzereydi ve gerçekten de birbirimizden uzak kalmamız gerekebilirdi. Yine de onu sevdiğimi söylemeli miydim? Söylediğimde beni öylece affedecek miydi ki? Yine de en iyisi yarın evine gidip konuşmaktı, onu uçurumdan kurtarmak için hala vaktim vardı.

Taehyung

Kafam dolu bir şekilde otururken annemin "boş boş oturuyorsun" gibi söylenmeleri üzerine biraz dolaşmaya karar verip dışarı çıkacaktım. Merdivenlerden inip apartmanın kapısını açtığım gibi stresle apartmanlara bakan Jungkook'u görmek ise beklediğim son şeydi.

"Hangisiydi ki onun evi? Off nasıl bulucam? Arasam mı?"

Kendi kendine konuşurken beni farketmesiyle sustu. Ben hala şaşkın şaşkın bakarken yaklaşıp selam verdi.

"Ne işin var burada? Bir şey mi oldu? Hasta değil miydin sen?"

Dünkü hali aklıma gelince endişeyle konuşmuştum fakat o benim aksine gülümsüyordu.

"Çok daha iyiyim merak etme. Seninle mektup hakkında konuşmam gerek."

Şaşkınlıktan unuttuğum mektup tekrar aklıma gelince oldukça gerilmiştim. Ne konuşmak istiyordu ki?

"Nerede konuşalım?"

"Bir kafeye gidebiliriz istersen, böyle sokak ortasında konuşmak için uzun bir konu."

"Tamam, gidelim o zaman."

~

Yakındaki bir kafeye oturup kahve istemiştik ve şimdi onun konuşmasını bekliyordum. Çok düşünceli gözüküyordu, sanırım ne diyeceğine karar vermeye çalışıyordu ama ben bekledikçe daha da geriliyordum ve sabrım kalmamıştı.

"Mektubu okumuşsun anlaşılan."

Beklentiyle yüzüne bakıyordum, ne söyleyeceğini gerçekten çok merak ediyordum ama iyi bir şey değildi büyük ihtimalle.

"Evet, mektubu okudum. Belki söylediğime inanmazsın belki de bana kızarsın ama söyleyeceğim artık saklamanın anlamı kalmadı."

Ne diyecekti de bu kadar gerilmişti bilmiyordum ama hemen söylese iyi olacaktı yoksa meraktan çatlayacaktım.

"Ben seni seviyorum, yaklaşık bir yıldır."

En son söylemesini beklediğim şey buydu. Beyninden vurulmuşa dönmüştüm resmen. Ne hissedeceğimi şaşırmıştım. Sinir bozukluğuyla bir anda kahkaha atmaya başladım, deli gibi gülüyordum o ise şaşkınlıkla bana bakıyordu. Sakinleşip ciddileştim ve konuşmaya başladım.

"Jungkook böyle bir şey olmadığını biliyorum. Vicdan mı yaptın okuyunca noldu bilmiyorum ama ne kendini ne de beni böyle kandırmaya çalışma. Ben kabullendim zaten beni sevmediğini, gerek yok buna. Lütfen konuşmayalım artık bu konuda."

"Ama ben gerçekten seni seviyorum Taehyung."

"Aşka inanmadığını söyledin kaç kere, kazıdın bunu aklıma. Şimdi çıkıp seni seviyorum diyip anında buna inanacağımı mı düşündün? Beni sevdiğinin hayalini bile kurmadım yıllardır, o kadar imkansız hale getirdin ki. Şimdi beni yok yere umutlandıramazsın, beni sevmeni bekleyemem ben. Yıllarca bekledim daha fazla bekleyemem. Hayatımı daha da mahvedemem. Tekrar o belirsizliğe düşemem."

"O uçurumdan yuvarlanıyorum hala demedin mi sen mektupta. Henüz düşmedin Taehyung. Elini tuttum işte izin çekeyim seni yukarı. Gerçekten seni seviyorum, izin ver açıklayayım kendimi."

Çok ciddi gözüküyordu. Kararsız değildi, düşündüğüm gibi vicdan yapıp beni sevmeyi denemeyecekti. Cidden beni seviyor muydu?

~

Düşünüyordum. Jungkook her şeyi anlatmıştı ve ben bunların gerçekliğine inanmaya çalışıyordum. İkimiz de sessizdik. Konuşurken inanmam için iki cümlede bir seni seviyorum demişti. Kalbim çok hızlı atıyordu, neredeyse sesini duyacaktım. Kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Çok değişik bakıyordu. Pişmanlık, umut, korku, sevgi... Sanki hepsi gözlerindeydi. O kadar yoğundu ki bakışları.

Gözlerimden yaşlar akmasına daha fazla engel olamadım. Artık bittiğini hissediyordum, daha fazla kırılmayacaktım, beni seviyordu, mutlu olacaktım. Aniden elimi tutmasıyla ağlamam daha da arttı. Başımı birleşmiş ellerimize yasladım. Artık her şey daha güzel olacaktı.

*

Güzel miydi bilmiyorum ama attım işte bunu da. Yorumlarda fikirlerinizi belirtir misiniz? Umarım sevmişsinizdir.
Görüşmek üzere 💜

Fall In Love With You Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin