4

82 23 4
                                    

Aynı yıl beni yıllarca kullanan (sözde) arkadaşım seni sevdiğimi söylemişti sana. Sonra benden gizlediği için pişman olduğunu ve sadece iyiliğimi istediğini söylemişti. Ben de inanmıştım yine aptal gibi. Ve beni sevmeyi deneyeceğini de söyledi, ona da inandım. Sen bir tepki göstermeyince beni sevmeye çalışıyorsun sanıp beklemiştim. Hatta o sıralar notların biraz düşmüştü ve benim yüzümden olduğunu sanmıştım. Ne kadar salak olduğumu düşünüp gülüyorsun şuan değil mi? Haklısın yani beni niye sevesin ki, çok saçmaydı düşüncem. Sanırım aynı şey bana olsaydı ben sevmeyi deneyeceğim için seni de kendim gibi düşündüm. İşte aklımda benim yüzünden derslerinin etkilendiği düşüncesiyle yanına geldim bir ay sonra, beni sevmemeni söyleyecektim çünkü hayatını kötü etkilemektense bunu tercih ederdim, ben zaten alışkındım.

Senle konuştuktan sonra gerçekten o kadar aptal hissettim ki. Bırak derslerini etkilemeyi bir kere bile düşünmemiştin benim hislerimi. Hiç anlamaya çalışmamıştın. O kadar umrunda değildi ki sonrasında gerçekten hiçbir şey olmamış gibiydik. Eskisi gibi birbiriyle sadece dersler aracılığıyla konuşan, onun dışında birbirleri için pek önemli olmayan arkadaşlar. Ben eskisi gibi olalım derken bunu kastetmemiştim ki.

Sonra okul bitti, liseye giriş sınavlarının sonuçları açıklandı. Tabii beni seninle birdaha görüşememe korkusu sarmıştı. Senin sonucun çok iyiydi, istediğin okula girebilirdin. Benimse sadece bulunduğumuz şehirdeki fen lisesine yetiyordu puanım. Şehir dışındaki istediğimiz okula gidersen diye ödüm kopuyordu, bir yandan da iyiliğin için oraya gitmen gerektiğini söylüyordum kendime. Sonunda ailenden uzak kalmak istemediğin için benimle aynı okula kayıt olmuştun.

Okulun başladığı gün çok heyecanlıydım, bizim tanıdığımız sadece iki kişi vardı Jimin ve Namjoon. Sen o gün Namjoon ve sınıftaki diğer kişilerle konuşmaya başlamıştın hemen. Bense Jimin'in gelmesini bekliyordum. Sizin yanınıza gelmeye çalıştım biraz ama benimle konuşmadınız, belki farketmemişsindir beni bilmiyorum. Yanınızda boş boş durmayı istemedi canım, uzaklaştım ben de sonra. Biliyorsun insanlarla iletişim kurmaktan çekindim her zaman o yüzden uzaktan sizi izledim işte. Yanlış anlama lütfen seni suçlamaya çalışmıyorum, ben bu mektubu içimi döküp kurtulmak için yazıyorum. Yani kırgınlıklarımı, kızgınlıklarımı ve sana olan sevgimi yazıyorum. Ve kendini kötü hissetmeni de istemiyorum, sonuçta beni bilerek üzmedin. Gerçi bunlara üzülür müsün bilmiyorum çünkü genelde çoğu şeyi takmıyorsun. Bunu da takma yani önemli değil benim için zaten sen hayatımdan çıkınca her şey düzelecek. Neyse bu da böyle aklımda kalmış bi anıydı yani çok da bir şey yok.

Bundan sonraki günlerde aramızda çok bir şey olmadı birkaç kere bana değer verdiğini söyledin sonra kimseye değer vermediğini, okul bitince bile benimle konuşmaya devam edeceğini söyledin sonra arkadaş grubumuzda konuşurken belli olmaz dedin. Ben de bu tür belirsizliklerle baş etmeye çalışıyordum işte.

Bir kere aşka inanmadığını söyledin çünkü arkadaşların hep sevgililerinin arkasından onları kötülüyor ve yanlarındayken çok iyi davranıyorlarmış, sen de bunlar yüzünden kimseye güvenemem dedin. Ben düşündüm o gün arkandan kötü bir şey dedim mi diye, sanırım söylediğim en kötü şey "dengesiz"di onu da demeye hakkım var bence.

Bir gün edebiyat öğretmeni şiir yazmamızı istemişti hatırlıyor musun? Ben o şiiri sana yazmıştım, sanırım şiiri hatırlamazsın. Pek dinliyor gibi görünmüyordun. Halbuki ben gözlerinin içine bakarak okumak istemiştim. Okurken her yerim titriyordu zaten heyecandan, yerime geçtiğimde nefes nefeseydim. Sosyal anksiyetemin de etkisi vardı sanırım. Ama sonuçta güzel yazmışım ve okumuşum diye düşünüyorum çünkü öğretmen benim yazdığıma inanmamıştı. Şiiri şimdi buraya yazmak istemiyorum çünkü ben onu sana kırgınken yazmıştım o yüzden seni biraz suçlar gibi olmuş. Ama ben seni suçlamak istemiyorum yani şiiri hiçbir zaman görmeyeceksin. Zaten pek umrunda olmaz herhalde.

Ben sana doğum gününde bir kitap vermiştim ya, bir gün onu yan sınıftan bir kıza ödünç vermek istediğini söylemiştin bana. Aslında gelip bana sorman çok inceydi ama ben o an daha çok kıza vermene takılmıştım. Çünkü senin bana verdiğin hediyeleri ben yıllardır saklıyorum, eskiden günlüğümün anahtarını verdiğin kitabın arasında saklıyordum, hediyelerin üstüne yapıştırdığın notları da atmadım, ikinci sınıfta verdiğin çocuk kitabı duruyor hala ki sen onu hatırlamıyorsundur bile. Yani benim için senden gelen basit bir şey bile bu kadar önemliyken senin o kıza vermek istemen beni çok üzmüştü. Ama yine de belli etmedim gülerek verebileceğini söyledim sana.

Sonra sen kitapla geri geldin, kız kitabı çok kalın bulmuş okumam demiş. Almamasına mı sevineyim, benim o kadar değer verdiğim şeyi kestirip atmasına mı güleyim bilemedim. Herhangi bir şeyi bana versen hayatımdaki en önemli şeymiş gibi bakarım ben ona. Seni böyle seven biri varken daha birkaç aydır tanıdığın, sadece can sıkıntısından yanında kalan o kızla olman gerçekten nasıl ağır geliyor kalbime bilemezsin.

Fall In Love With You Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin