Ani Öpücük

927 24 36
                                    

Sabah yine telefonumun çalmasıyla uyandım. Yok ya bir rahat yok yemin ederim sinirden delircem.

Saate baktığıma 11 olduğunu gördüm of daha uyuyacaktım ben ya. Telefonu elime alıp arayan kişiye baktım. Tabiki Hazar arıyordu. Adam salmıyor beni Allahım ne istiyorsun benden be adam.

Sinirle açıp kulağıma koydum. "Ne var Hazar sabahın köründe yine?"
"Sabahın kötü mü? Saat 11 mehir." Sesi sinirli geliyordu bir de her şey bana yapılmasına rağmen o sinirleniyordu paşama bak.

"Olabilir ben genelde 12 ye kadar uyurum ve daha bir saat var. Gece geç uyudum hem, ve bu seni ilgilendirmez." Nefes sesini duydum. "Mehir dünden beri yüz kez aradım niye cevap vermiyorsun?" Allah Allah niye acaba?

"Hazar senin kafanda bir sorun mu var? hiç bir şey olmamış gibi davranmakta çok iyisin ama ben öyle yapamam kusura bakma ya."

"Mehir, tamam haklısın haksızsın demiyorum ama babaannemin böyle biri olduğunu söylemiştim."

"Onu haklı bulup bana sus demedi gerektirmezdi beni savunsaydın böyle olamazdı Hazar. Şu an seninle çok bile konuştum muhattap olmak istemiyorum görüşmeyelim." Diyerek telefonu yüzüne kapattım, az bile demiştim Haketmişti.

Telefonu tekrar uçak moduna alıp komidine geri koydum. Şimdi asla geri uyuyamazdım. Söylenerek yataktan kalkıp üstümü değiştirdim.
Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım parmağıma diş macunu sıkıp fırçalayabildiğim kadar dişlerimi fırçalayıp aşağı indim.

Mutfağa girdiğimde gördüğüm manzara çok tatlıydı Diana ocağın başında bir şeyler pişiriyordu, Atlas da arkadan ona yaslanıp kollarını beline dolamıştı. Ay ben bir kıskandım..
Masanın yanındaki sandalyeye oturdum.
"Good morning love birds."
(Günaydın aşk kuşları.)

İkisi birden arkasını dönüp bana baktı. Diana gülümsedi. "Good morning mehir." Atlas Dianadan ayrılıp karşıma oturdu. "Günaydın iyi uydun mu?" Kafamı salladım. "Çok iyi uyudum teşekkür ederim daha uyurdum aslında da bırakmadılar." Kaşlarını kaldırdı. "Kim bırakmadı?" Ayağa kalkıp kendime su doldurdum. "Hazar tabiki."

"Ne istiyormuş?" Gözlerimi devirdim. "Dünden beri arıyorum niye açmıyorsun diyor." Atlas yüzünü buruşturdu. "Sanki bilmiyor orospu çocuğu." Suyu içerken kafamı iki yana salladım. "Yok annesine laf etme kadın tatlı." Omuz silkti.
"Neyse ne." Güldüm.

Diana krepleri masaya koyunca açlığımı fark etmiştim. Dün sabahtan beri Hazar yüzünden hiç bir şey yiyemediğimi yeni fark ediyordum, sinirden açlığımı unutturdu adam ya.

"health to your hands." (ellerine sağlık.) gülümseyerek Atlasın yanına oturdu.
"Enjoy your meal." (Afiyet olsun.)

Sessizce kahvaltımızı yaptık, Şişene kadar yedim.
Nasıl acıkmışsam artık. "Maşallah bu kadar aç olduğumu söyleseydin daha erken yapardık ya." Diyerek güldü Atlas.

Arkama yaslanıp karnımı tuttum. "Valla çok acıkmıştım dün sabahtan beri hiç bir şey yemedim, kahveyle duruyorum." Gözlerini devirdi. "Kızım söyleseydin ya hazırlardım dün."
Kafamı iki yana salladım.

"Bende hissetmedim ki o an, adam sinirden bana açlığımı unutturdu." Güldü. "Dövmek lazım bu adamı." Onu onaylar bir şekilde kafamı salladım. "Kesinlikle iyi bir dayak lazım."

Sofrayı toplamada Dianaya yardım ettikten sonra birlikte salona geçip oturduk. Televizyonu açıp izlemeye başladım Diana da Atlasın kucağına oturup kafasını göğsüne yaslayarak benimle birlikte televizyona baktı.

Atlas da elindeki telefonla uğraşıyordu. Sıkılıp ayağa kalktım. "Kahve isteyen?" Diana bana döndü. "if you don't mind you can do it to me."
(Sakıncası yoksa bana yapabilirsin.) ne sakıncası olacak canım bu kız da aşırı nazik.

"no problem of course i will."
(Sorun değil yaparım tabiki.)

"Thank you" ona gülümseyerek içeri gittim. Kahveleri yapıp geri salona geçtim Dianaya kahvesini uzattıktan sonra yerime oturdum.

Ben televizyona bakıp kahvemi içiyordum. Diana da kahvesini arada Atlas'a uzatıyor birlikte içiyorlardı. Ne zaman baba ne zaman..

Kapının çaldığını duyunca ayağa kalktım. Kapıyı açtığımda karşımda Hazar'ı görünce ufak çaplı bir şok geçirdim. "Ne işin var senin burada?" Çok sinirli duruyordu. Geber inşallah pislik.

"Ne işim olabilir sence?" Omuzlumu indirip kaldırım. "Bilmem ben bir sebep göremiyorum?"
Sinirle soludu. "Mehir daha fazla inat etme babaannem gitti zaten gel artık."

"Gelmiyorum Hazar gelmeyeceğim." Atlasın içeriden bana seslendiğini duydum.
"Mehir kim geldi?" Hazarın kaşarı çatıldı.
"Kim o?"

"Seni ilgilendirmez Hazar git buradan." Ardından  Atlasa seslendim. "Önemsiz, bir şey yok." Hazar kaşlarını kaldırdı. "Önemsiz öyle mi?" Kafamı salladım. "Aynen öyle." Birbirimizde öldürücü bakışlar atıyorduk.

Atlas bir süre daha gelmediğim için yanımıza gelmişti. "Bu kim?" Kapıyı biraz ittirdim.
"Hiç kimse benim için önemsiz biri." Atlas Hazara baktı. "Sen Hazar mısın?" Hazar kaşları çatık bir şekilde Atlasa bakarken kafasını salladı.

"Hala ne yüzle geliyorsun bu kızın yanına yetmedi mi lan pezevenk." Atlası sevmemin ikinci sebeblerinden biri; benim sevmediğim insana direkt nefret beslerdi.

Hazar yumruklarını sıktı. "Sana ne lan sen kimsin?" Obaa fena olay çıkacaktı. "Benim kim olduğum seni ilgilendirmez, ve bu kız da artık seni ilgilendirmez. Şimdi siktir git." Diyerek kapıyı yüzüne kapatacaktı ki Hazar kapıyı omzuma ittirip sonuna kadar açtı ve Atlasın yakasına yapıştı.

Ben şok içinde onları izlerken Hazar, Atlasın yüzüne kafa atmıştı bile. Benim bile canım acımıştı. Atlas acıyla yüzünü buruşturup burunumu tuttu. Ama çok durmadan o da hazarın yüzünü sert bir yumruk attı. Ne durdurabiliyorum ne bir şey diyebiliyordum dilim tutulmuştu.

Diana sesleri duyup yanımıza geldi, Atlas ile Hazar'ı birbirine girmiş görünce çığlık atarak durmalarını söylemeye başladı.

Atlas da güçlüydü ama Hazar öldürmek ister gibi dövüyordu ve durmazsa gerçekten yapacaktı.
Kendime gelip aralarına girdim ve Hazar'ı tüm gücümle ittirdim tabi çok bir etkisi olmadı ama benim araya girdiğimi görünce biraz geriledi.

"Hazar ne yaptığını sanıyorsun sen? hem suçlu hem güçlüsün ya! git buradan görmek istemiyorum seni." Bir süre yüzüme baktı. O sırada da Diana Atlasa sarılmış ağlıyordu.

"Gideceğim, ama sende benimle geleceksin."

"Hazar anla artık gelmeyeceğim istersen beni tık içeri gelmek istemiyorum." Ama o beni dinlemeden ve ben daha ne olduğunu bile anlamadan kolumdan tutarak dışarı çıkardı.

Kolumu ondan kurtarmaya çalışarak bağırmaya başladım. "Hazar ne yapıyorsun bırak kolumu!"
Asla beni duymuyordu sert yüz ifadesiyle sadece yürüyor ve beni de peşinden sürüklüyordu.

"Hazar istemiyorum bırak beni imdat!" Arabasının kapısını açtığı gibi beni arabaya bindirdi ve kapıyı sertçe kapattı. Hızlıca kendi koltukta geçip arabayı çalıştırdı.

Kapıyı açmaya çalışmam tabiki anlamsızdı ama kapıyı kıracak gibi kolu çekiştirmeye devam ettim. "Hazar aç şu kapıyı gelmek istemiyorum, sen polis değil misin? yaptığına bak adam kaçırmaya giriyor bu yaptığın!"

Asla beni dinlemiyordu arabayı sürmeye devam ederek yolu izliyordu. Bende susmadan söylememeye devam ettim.

"Hazar bu yaptığına gerçekten inanamıyorum. senden nefret ediyorum nefret!" Bu dediklerime bile hiç bir şey söylememişti.

Yaklaşık on dakikadır yoldaydık ve ben asla susmamış ona saydırıp durmuştum. Hazar direksiyonu hızlıca sağa kırdı ve Araba ani bir frenle durdu.

Bu ani durmayla tabi kemerim de olmadığı için öne doğru savrulmuştum. "Ne yaptığını sanıyorsun ölebilirdik niye durdun şimdi bura-"

Sözümü kesen şey Hazarın beni sertçe ensemden tutup, dudaklarını dudaklarıma bastırması olmuştu.



Ayayayay  yandı buralarrrr

Bölüm nasıldııııı?

Oy vermeyi unutmayın .

Diğer bölümde görüşürüz.

HAYATIMIN ANLAŞMASI (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin