Selammmm.
Şimdi bu bölum hakkında birkaç bir şey demek istiyorum.
Öncelikle şimdi okuyacağınız normal zaman akışı değil. Akyel ailesinin kızlarının üvey olduğu anı ele alıyor. Yani geçmiş zaman. Aslında bu bölüm fazlasıyla hoşuma gitti. Özlemişim böyle şeyler yazmayı.
Neyse sizi çok tutmayayımm. Keyifli okumalarrr.
Araf
Ben Araf Akyel.
Bazı şeyleri abartmayı sevmem ama bugün benim cehennemimdi.
Aksel
Karşımda duran anneme bakarken hayal kırıklığı ve o an ki çaresizliğim kalbime ağır basıyordu. Yalnızca dolu gözlerle aile üyelerine bakarken karnıma giren kramplar daha da streslenmeme sebep oluyordu. Kız kardeşime bakışlarım kayarken elimden hiçbir şey gelemediği için utanıyordum.
Alin. Güzel kızım. Özür diliyorum ki kardeşim, kanımdan değilmişsin. Bu cümlelerin altında ruhum sendelerken ıslak bakışlarım babama kaydı.
"Nasıl olur böyle bir şey?" Alin'imin sesi titrerken, içimde yıkılmaya yüz tutmuş ruhumun külleri parçalara ayrıldı.
Ona adımlamaya çalıştım lakin ağlayarak geri çekildi. Ağlaması ve haykırışları çoğalırken dizleri büküldü. Yere düşeceğini düşünüp bir adım daha attığımda öylece yere oturan bedeni tekrardan durdurdu beni.
Tenine iğneler batarken ben bırak sarmayı, yaralarını göremiyordum bile.
Ağlaması çoğalırken gergince dudaklarını birbirine bastıran ama rahatça arkasına yaslanan Aral gözüme battı. Kardeşimin böyle bir durumda bu kadar rahat olması beni sinirlenmeye iterken derin bir nefes aldım.
Şimdi sırası değil.
Babam ağlayarak Alin'in adını sayıklıyor, aynı zamanda anneme de destek çıkabilmek için elini sarıyordu.
Hepimiz dağılmıştık. Nasıl toparlayacaktık bilmiyorum ama bundan sonraki günler o olmayacaktı, biliyordum.
Adin yavaşca Alin'e adımlamaya çalıştı. Ama koca salonda "Gelme!" diye ses yükselince Adin geri çekildi.
Alinim, benim kardeşim değilmiş. Benim kanımdan değilmiş. Annemin karnında 9 ay boyunca sevdiğim değilmiş o kız.
Gözyaşlarım artarken ondan alamıyordum bakışlarımı. Ne hale gelmiştik bir haberle, yıkılmış ve dağılmıştık.
Düşünmek istemiyordum ama aile üyelerimi gördükçe aklım anılarımız ile doluşuyordu. Eskisi gibi olamayacaktık. Eskisi gibi gülemeyecektik.
"Lütfen!" diye yalvaran sesi duyup da iç çekmemek imkansızdı. "Lütfen her şeyin şaka olduğunu söyleyin." Ağlayarak titreyen bir sesle yalvarıyordu.
Alinim... Özür dilerim kardeşim.
Kimseden ses çıkmayınca daha çok ağlamaya başladı. Bakışları bana kayarken dudakları aralandı. "Abi. Sen söyle bari, şaka değil mi bunlar? Olamaz öyle bir şey." Titrek bir nefes aldı. "Sizlersiniz benim ailem!" Anneme döndü. "Anne bir şey söyle nolur. Sensin benim annem. Lütfen, sensin benim annem." Gözlerinde yaşlar birikmiş, acıyla bakıyordu her birimize.