Merhabaa. Aylar sonra yine benn. Umuyorum ki kitabı unutmamışsınızdır ve aynı hevesiniz vardır. Uzun zamandır olmadığım için hepinizden özür dilerim ama okul zamanları kendime bile vakit ayıracak zamanım olmuyor. Yine de ne yapıp edip birkaç bölüm biriktirdim.Aslında bundan önce bir ara bölüm yayınlayacaktım. Ama uzun zaman sonra bölüm attığım için onu yayınlamayım da bunu yayınlayayım dedim. Bir sorun olmazsa her hafta pazartesi bu saatlerde bölüm atmayı düşünüyorum. Ama hazır olda olun çünkü çat kapı bölüm de atabilirim.
Neyse sizi çok tutmayayım. Uzun zaman sonra keyifli okumalarrr.
Karadeniz'e neden arabayla gidiyorduk bilmiyorum ama saatlerdir aynı yerde oturmaktan belim ağrımaya başlamıştı.
"Anne sanarım kusacağım, valla." Araf son bir kaç saattir aynı şeyi söylüyordu. Aksel bıkmış bir şekilde nefesini verirken konuştum. "Daha ne kadar var?"
"Kızım daha yeni yola çıktık yarın oradayız. Uyumaya çalışın hadi."
"Ama daha sabah?" Israr edince bir sessizlik çöktü. Toparlanmak adına "Teşekkür ederim uyumayı denerim." dedim.
Taner Bey elini sürücü koltuğundan arkaya uzatarak "Bizimle resmi konuşmana gerek yok Laçinim. Ne söylemek istersen söyleyebilirsin."
"Baba bana hiç böyle bir şey demiyorsunuz, üvey miyim ben?" Tam gülümseyeceğim zaman Adin konuşmuştu lakin bu gülüşümü durduramadı. Seviyordum onu.
"Sen otur oturduğun yerde hiç konuşma."
"Gerçekten çok ayıp baba. Sana yakışıyor mu? Koskoca Akyel ailesinin ağası, oğluna emir verip onu kardeşlerinin yanında azarlıyor mu dedirteceksin millete?"
"Banane milletten ne zıkkımları varsa görsünler."
Adin bize döndü. "Babam diye demiyorum bazenleri çok kral adam oluyor." Aksel, Adin'i ensesinden tutarken "Susacak mısın yoksa ben mi susturayım Adin?"
"Nasıl susturacakmışsın beni Aksel kocişkom, yoksa öpecek misin?" Sonlara doğru şaşkınlıkla bağırırken. Aksel'in suratı yüzünden kahkaha atmamak için kendimi sıkıyordum.
"Aynen kardeşim öpeceğim, gel öpeyim bir seni."
"Yok kalsı-" Sözüni bitirmeden bağırmaya başladı. Aksel hızlıca Adin'in ensesine bi' tokat yapıştırınca bana doğru gelmeye başladı. Üstüme doğru düşen Adin ile gözlerim kocaman açıldı.
Ağzımdan yüksek sesle küfür kaçarken Adin üstüme düşmesiyle yere savrulmuştu. Dar alan olduğu için sadece kalçası yerde, ayakları ve elleri havada duruyordu.
"Lan manyak mısın niye üstüme atlıyorsun?" O anın siniriyle ne dediğimi seçemedim, kelimeler hızlıca ağzımdan dökülüyordu.
"A-aa! Öyle deme Laçin aşkım. Ne güzel seninle romantik bir an yaşadık."
Bir daha sinirle bağıracağım zaman sustum. Sinirle kalkıp zararla oturmayacaktım.
"Oğlum ne diyorsun sen, toparlanın hadi. Düzgün otur Adin." Güneş Hanım araya girdi ve devam etti. "Kızım iyi misin sen?"
"Evet evet, bir sorun yok." diye mırıldandım.
"Nasıl yok, üstüne atladı resmen." Aksel'in bu aralar neden bana yakın davranmaya çalıştığını anlamıyordum.
"Gerçekten bir sorun yok." Önce bana uzunca baktı sonrada arkasını döndü ve camı seyretmeye başladı.
Bende önüme döndüm ve sessizlik kaplayan arabada Arel ile göz göze geldim. Sürekli onunla göz göze geliyordum ve hep bana bir şeyler anlatmak istermiş gibi bakıyordu. Bakışları o kadar tanıdık geliyordu ki...