13/Küçük Ada

21 9 8
                                    

Medya: Dolabın içindeki küçük Ada

İyi okumalar

13

Küçük Ada

-1 hafta sonra-

Rüyalarım hala aynı olsa bile kafama takmıyordum. Daha doğrusu kafama taksam delireceğimi bildiğim için takmıyordum. Belki evet, o küçük kız ben olabilirdim ama neden hatırlamıyordum? Ve Kayra ile benim aramda 6 yaş varken o kızla Kayra'nın arasında 3 yaş vardı. 

Hem benim o zamanlarım yetimhanede Aden ve Polen ile geçmişti. Hem benim hiç ailem olmamıştı. Kimse beni isteyip almamıştı. Aden'in ailesi vardı. Polen'i ise istemişlerdi ama Polen beni yalnız bırakmak istememişti. O evde ben ve ailem yaşaması gerekiyordu. 

Hem Mert Kıran olayı vardı. Eğer gerçekten üvey abimse beni bir aile gerçektende evlat edinmişti. Mert Kıran zaten başlı başına bir kaostu. Peki benim soy ismim neden Güzel olarak kalmıştı da Kıran olmamıştı. Peki neden o anılarda ben olmasam bile o anıları görüyordum. Her şey bir düğüme bağlıydı. O düğüm çözülürse her şey çözülürdü. O düğüm ise;

Ben o küçük kız mıydım?

Gözlerimi açıp tavana baktım. Bir elimi karnımdan çekip başımın altına koydum. Kulağımdaki kulaklıktan sürekli şarkı değişiyordu. Kulaklığımın bir tanesi kulağımdan çekildi. Gözlerimi o tarafa çevirdiğimde ise Uzay'ı gördüm.

"Bakmasını bilene tavanlar çok şey anlatır. Peki senin tavanın sana ne anlatıyor?" diye sordu komidine otururken.

"Beynimdeki fırtınaları" dedim ve doğrulup ona döndüm "Gerçi sen nasıl fırtınalar koptuğunu tahmin ediyorsundur" dedim ve burukça güldüm. O da bana burukça gülümsedi.

"Sana bir sır vereyim mi?" diye fısıldadı kulağıma, ona kafamı salladım "O fırtınaların dinmesine ve düğümün çözülmesine çok az kaldı" dedi ve sanki birileri varmış gibi etrafa baktı "Ve bir şey daha. Sen 23 yaşında değilsin Ada" diye fısıldadı ve yanımdan kalkıp gitti.

Açık açık söylemek yerine beni daha çok düğüme sokuyordu. Bunun farkındaydı. Puşt. Kulaklığımın diğerini de taktım ve geri yattım. 

"Söylese tavan, düğümlerim ne zaman çözülür" diye mırıldandım ve gözlerimi tekrar kapattım. Gözlerimin önüne bir anı geldi.

Bir evdeydim. Yüksek ihtimal o küçük kızın evidir -Kayra'nın beni götürdüğü-. Evin içine girdim. Her yer cıvıl cıvıldı. Beni götürdüğü gibi değildi. Hayat vardı burada, yaşam. Mutfaktan o kadın çıktı. Tablodaki kadın. Üstünde önlüğü vardı. Elleri köpüklüydü. Açık kapıya baktı ve bağırdı.

"Hadi çocuklar gelin elinizi yıkayın. Sonra direkt yemeğe" dedi ve mutfağa geri gitti. Küçük kız koşarak içeriye girdi. Üstünde yeşil bir tişört, altında ise kot şort. Şortun açıkta bıraktığı yerler yara izleri ile doluydu. Arkasından koşarak o girdi, Kayra'nın küçüklüğü. O ise beyaz bir tişört ve siyah bir eşofman. İkisi koşarak banyoya gittiler.

"İlk yıkama sırası bende Kayıkçık" dedi kız, yukarıdan sesi geliyordu. Onların arkasından merdivenleri çıktım. İkisi ellerini yıkamak için dövüşüyorlardı.

"Ama sıra bendeydi Kayıkçık. Banane" dedi omuzlarını silkerken.

"Senin boyun yetmiyor ki" dedi Kayra ise gülerek.

Karanlık OrmanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin