"Jimin gitmek zorunda"✓

102 10 9
                                    

Yazım yanlışlarım olursa kusura bakmayın.

İyi okumalarr.

Sabah bacak aramda tatlı bir sızıyla uyanmıştım. Ağzımı şappırdatarak yüzüme gelen saçlarımı kenara çekmeye çalıştım. Ama nasıl olmuşsa baya vücuma sarılmıştı. Yapışan kipriklerimi zorlukla aralayıp etrafı algılamaya çalıştım. Başımı  sıcak yerden kaldırdım. Dün gece yaşananlar aklıma gelince yüzüme şapşal bir gülümseme yerleşti. Bakışlarımı yüzüne odaklayıp en sevdiyim rutinimi yapmaya, yüzünü izlemeye koyulmuştum.

Uyurken nasıl bu kadar masum ola bildiğini anlamaya çalışıyordum. Şu an kim görse melek gibi saf olduğunu söylerdi. Ama yok ne saflığı ya. Dünkü hali gözlerimin önüne geldiğinde saf kelimesi anında yok oluyordu. Dün demişken ne yaşandı dünn. Çok utanıyorum ben nasıl bakıcam yüzüne. Yavaşça yana geçip 3 tane çift kişilik yatağa beraber olan baya büyük yatağın boş olan kısmında tepinmeye başladım. Kafamı yastığa gömüp sessiz çığlıklar atıyordum. Ayaklarımı ise yatağa vuruyordum.

İki saniye içinde kendimi çevrilmiş ve Yoongi'nin altında bulmuştum. Bu atik haraketine nefesim kesilirken o pişkince sırıtıyordu. "Bakıyorumda haraket ede biliyorsun hmm?" diye sormuştu. Neyi ima ettiğini anladığımda yüzüm kıp kırmızı kızarmıştı. Kızardığımı gördüğünde diş etleri gözükecek şekilde gülmüş ve "Gerçekten dünki halinden sonra utanıyormusun?" dedi. Beni sinir etmek amacıyla dahada üzerime gelirken yumruğumu omzuna vurdum. "Sus ya, konuşma" dedim kaşlarımı çatıp.

Anında ciddileşmişti. Kaşlarını çatıp sinirle bana bakmaya başladı.
"Benimle böyle konuşmaya nasıl cüret edersin! Kelleni alıcam senin!" diye çıkıştığında gözlerimi olabilince açmıştım. Duyduklarımla alt dudağımı ısırmaya başlamıştım. "Ben ben özür di-" kelimemi bitirmeme izin vermeyip yeniden kahkahasını basmıştı. Ağzımın ortasına sert bir öpücük kondurup geri şekildi. Öpücüğün sertliğiyle vücudum mayışmıştı. "Şaka yapıyorum bebeğim sana kıyarmıyım hiç" demişti. Bende cevap olarak "Vayyy tarihe gaddar Kral olarak geçen Min Yoongi şaka yapıyor" demiştim. "Gerçekten öylemi geçtim tarihe" demişti. Ardındansa "Benim hakkımda ne düşünüyor insanlar. Daha doğrusu gelecek nasıl anlatsana"diyerek yerinde biraz hopladı. Bebeğe benziyo adeta bu. Gülüp"Tam bir bebeksin Yoongi. Masal dinlemek isteyen bir bebek gibi hopluyorsun" değip gülmüştüm.

Anında aramızda kalan birkaç santimetreyi kapatıp bakışlarını gözlerimin içine dikdi ve "Şimdi seni üzerimde öyle hoplatırım ki, bebekmiyim değil miyim  görürsün Jimin-ahh" dedi. Ahh o kadar haşindiki şuracıkta boşala bilirim. "Tch tch böyle olmaz ama Min anca laf, anca laf" diyerek gıcıklandırmıştım.

"Anca laf öylemi" dedi ve kendini belli edermiş gibi kasıklarıma bastırmıştı. Kendisini çıplak bir şekilde hissetdiğimde dudaklarımdan bir inilti kopmuştu.

Ardından dudaklarıma sertçe yapışmıştı.Karşılık vermeye çalıştıkca baskınlığını belli etmek ister gibi daha da hırçınlaşıyordu. Ağzıma metal tatı geldiğinde yüzümü buruşturarak dudaklarımızı ayırdım. Eliyle ısırıp kanattığı dudağımı silmişti. Ben nefes nefese kalırken o birşey olmamış gibi normal şekilde nefes alıyordu.

"Seni öyle bir becericemki götünün üzerine oturamıyıcaksın Park"

*******

"Hmm öylemi" diye keyiflice sormuştu. Sarı saçlarıyla oynamaya devam ederken kafamı onaylar bir şekilde sallamıştım. Sabah sabah sevişmemizden sonra ben kıpırdayamaz radeye gelmiştim. Bu yüzeden de ikimizde tüm günümüzü dinlenerek geçiriyorduk. Şimdiyse gelecekde hayatın nasıl olduğu hakkında konuşuyordum.

"İşte herkesin büyük evleri var. Telefon, televizyon, bilgisayar gibi cihazlar çıktı. Şimdiki gibi zorunluklar yok. Savaşlarda kılınçlar yerine büyük silahlar kullanıyor. Artık herkes okullarda okuyor. Yani herşey değişti" demiştim. Aklıma gelen her şeyi anlatmıştım. "Ama bir şey daha var. Ne kadar gelişse bile artık gök yüzü mavi değil veya yeşil ormanlar yok. Her yer binalar" dedim üzülerek. Neden üzüldüğümü ben bile bilmiyordum. "Telefon demiş-" dediğinde gözlerimi bereltdim ve sözünü keserek karşısına atladım. Ama bir anda kalktığım için bacak arama sancı girmiş ve inleyerek geri oturmalı olmuştum.

Yoongi kenarda durup kırırdarken sinirle ona doğru döndüm. "Komik mi ya" demiştim. Oysa gülerek "Evet baya komik dedi". Beni gıcık ediyorda bende gıcık edicem. "Bekle sen Park Jimin altta kalmaz" diye kendi kendime fısıldadım. Yoongi kaşlarını kaldırıp "Duymadım?" dedi. Bende cevap olarak "Hiiç birşey göstericektim ama şansını itirdin kral Min" dedim ve arkamı dönüp yattım. "Ne göstericektin?" dedi ama ben umursamadan yerimde uzanmaya devam etmiştim.

Bir anda üzerime çıktığında nefesimi tutmuştum. "Demin Park Jimin altta kalmaz diyordun galiba hmm?" diye homurdandı. Siktir ya duymuşmuydu onu. "Yoo ben öyle birşey söylediğimi hatırlamıyorum" dedim. Dudağımın kenarına küçük buse kondurup kendini üstümden attı.

"Telefonum şu anda burda var" dedim. Bakışları hızlıca yüzüme döndüğünde bu seferde ben gülmüştüm bu haline. "Göster" demişti. Baş parmağımı kaldırıp yerimden kalktım. Zorla peltek peltek kapıya yürürken Yoongi "Hey nereye böyle!" diyerek adeta kükredi. Anında arkama dönerken beni gösterdi. Kafamı eğip kendime baktığımda üzerimde sadece boxer olduğunu gördüm.

Az kala bu halde dışarı çıkmıştım. Rezillik tamamile. "Ha doğru" diyerek yatağın içinr girdim yeniden. "Bizim kaldığımız odada böyle siyah renkte pantalon var onun cebindeydi ama" dedim. Beni kolları arasına alırken bir yandan da dışarıda duran mühafezekarlardan birisine seslendi. Kapı açılınca Yoongi'den uzaklaşmak istedim ama o izin vermeyip daha sıkı sarılmıştı.

"Hürmetlerimi sunarım hükmüdarım. Emrinizi buyurun" diye karşısında baş eğildi. Yoongi yüzünde tamamiyle gaddar bir ifadeyle karşısında diz çöken adama bakıyordu. Off çok seksiydi. Ay tamam sus ya bir.

"İlk olarak Jimin'in odasında olan pantalonunu getir. Eşyalarını karıştırma odada olan birisi versin. Tüm eşyaları yarın bu odada olsun." diye tek nefeste konuşmuştu.

"Baş üstüne majesteleri. Başka bir emriniz yoksa izninizle çeki-"

"Dışarı!" konuşmasını tamamlamasına bile izin vermeden odadan kovmuştu. Muhafazakar çıkar çıkmaz yüzündeki sert imaj yok olmuştu.

"Niye öyle bakıyorsun?" diye sormuştum sakince. "Nasıl bakıyormuşum?" soruma soruyla cevap vermişti. "Hmm aşık gibi" diye heyecanla cevap vermiştim. Durnunu yanağıma hafifce sürtüp "Öylemi? Aşığım belki ondandır?

Bir kaç dakika sonra pantalonumu getirmiştiler. Ben içerisinden telefonumi çıkarırken Yoongi merakla brni izliyordu.

"Bak şimdi böyle oluyor" Telefonumu aldığımda baya şaşırmıştı. O yüz bu yüz incelediklen sonra yatak başlığına vurmaya bile kalkmıştı ama son anda elinden alıp kurtarmıştım telefonumu.  Ekranı açtığımda demir parçasından ışık çıktığı için baya şaşırmıştı. O kadar şaşırmıştıki yüz ifadesi fazla komik hale gelmişti.

"Bak bunlar sosial media. Burda insanlar videolar fotoraflar paylaşıyor" diyerek Instagram, tiktok vb. Görsterdim.

"Çok garip birşey" diyerek dikkatlice izlemeye devam etti. Ardındansa oyunları nasıl işlendiğini kısaca her şeyi anlatmıştım. En son telefonu ona vermiştim. Yeni başlayan birine göre gayet güzel gidiyordu. En son telefon söndüğünde suratımı asmıştım."Noldu buna?" dediğinde ekranını gösterip "Şarjı bitti şarj aletim benimle ama enerji ala bilinicek yer yok demiştim". Elini çenesine koyarak biraz düşündü ardındansa "Sen Krallığın bilgeleriyle komuşursun nasıl birşeyler olduğunu anlatırsın onlar düşünür birşeyler" dediğinde kafamı salladım.

Biraz zaman geçtikten sonra kalkmış ve yemek yemiştik. Birden odanın kapısı aceleyle tıklanmıştı. "Ben demedim mi kimse içeri girmesin diye" sert şekilde konuşmuştu. Ama içeri giren Sana ablaydı. Kral'ın önünde diz çöküp biraz yakınlaştı ve "Size acil söylemem gereken birşey var." demişti. Yoongi kaşlarını çatarak. "Kısa kes!" demişti.

"Jimin gitmek zorunda"


Sizce nereye gitmek zorunda Jimin?

Cruel king || yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin