Peşinden gidip dışarı çıktığımda... Bir süre donakaldım. Şehir buradan mükemmel görünüyordu.
"Sen de büyülendin değil mi? Gelip buraya oturmalısın..." deyip başını arkaya götürdü ve derin bir nefes aldı.
Başta biraz korksam da rahat tavrından dolayı ortama alıştım. Yavaş yavaş yaklaşıp yanına oturdum.Ayaklarımı uzatınca tekrar korkmaya başladığım için bacağını tuttum. "Hey, kalkmama yardım et yoksa kalp krizi geçireceğim."
"Dikkatini dağıtmaya çalış ve anın tadını çıkar, güneş 15-20 dakikaya batacak zaten."
Dediğiyle ikna olmadan panik halime devam ettim. "HAYIR HAYIR HAYIR KALKMAK İSTİYORUM BURADAN-"
Gözlerini devirdi ve çenemi tutup beni kendisine çevirdi. "Sus yoksa seni başka bir şekilde susturacağım."
Sakinleşirken gözlerine bakmaya devam ettim. "Şimdi derin bir nefes al ve gözlerini benden ayır. Manzaranın güzelliğine bak, tamam mı?"
Başımla onayladıktan sonra yavaşça manzaraya döndüm. Gün batımına yaklaştığımız için şehir ışıkları bazı yerlerde yanmaya başlamıştı. Şimdi tamamen odaklanmıştım. Her detayını beynime kazıdım, eve gidince burayı çizecektim.
"Bu çok güzel..."
"Değil mi... Şehir buradan ne kadar sakin görünüyor. Oysa içi tam bir kaos."
Pes edermişçesine güldüm ve ekledim: "Herkes bir yerlere koşturuyor; işine, evine yetişiyor. 'Huzur' için para kazanmaya çalışıyorlar ama günün sonunda sadece ruhsuz bir şekilde eve dönüyorlar."
Heyecanla bana dönüp dediğime katıldı. "Evet! Kendilerine vakit ayırmıyorlar ve hayattan zevk aldıkları falan da yok."
"Çoğu zaman babamı görmüyorum. Sabah erkenden çıkmış oluyor, gece de geç geliyor."
Bir süre düşüncelere daldıktan sonra konuşmaya döndü. "Ne iş yapıyor?"
"Cerrah."
"Ooo havalı. Ben de insanları kesip biçmek isterdim..."
Sesini kısarak söylediği bu cümleyle ürktüm, gözlerimi kocaman açarak ona çevirdim.
Bu tepkimi görünce kahkaha attı ve devam etti: "Yani insanların hayatını kurtarmak çok güzel bir şey, öyle değil mi? Ben babamı 4 yıl önce kaybettim. Çok fazla sigara içerdi, sonunda akciğer kanseri oldu."
Bu dediğiyle kendimi kötü hissetmiştim. Hâlâ elimin altında duran bacağı hafifçe okşadım.
İkimiz de sessizleşip gün batımını izledik. Düşündüm de, yanımdaki kişi hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Adını bile. Ama yanında çok rahattım, en az Jisung ile olduğum kadar rahattım.
Güneş kaybolunca ellerini başının arkasında buluşturdu ve uzandı. "Adın ne?"
"Hyunjin. Hwang Hyunjin. Senin?"
"Bana Felix diyebilirsin. Lee Felix."
"Yabancı mısın?"
"Hayır Koreliyim. İki adım var ama diğerini kullanmayı sevmiyorum."
Elimi uzatarak gülümsedim.
"Tanıştığımıza memnun oldum."Uzandığı yerden bir elini çekti ve elimi sıktı. "Ben de." dedikten sonra tekrar başının altına koydu.
Bir süre sonra kalktık, aşağı inmeye başladık. Çıkışa göre çok daha kolay ve hızlıydı. Kapıya vardığımızda keyifli bir ses tonuyla vedalaştı. "Artık yoluma gitmeliyim, kendine iyi bak Hyunjin!"
Ona el salladıktan sonra ben de eve dönmenin yolunu tuttum. Yürürken onunla konuştuğumuz şeyleri düşündüm ve caddeyi izledim. Gerçekten etraf hayattan zevk almayan insanlarla doluydu. Her köşede ayrı bir kaos görüyordum.
Eve vardığımda direkt duşa girdim. Sıcak suyla birlikte gevşemiş bacaklarımda hissettiğim ağrıdan hamlandığımı fark ettim. Resmen spor yapmıştık, önce koşu sonra merdivenler...
Hızlıca bu geceki derslerimi çalışıp yatağa girdim. Yorgun olduğum için kısa sürede uykuya daldım.
🦋🦋🦋
"Sus yoksa seni başka bir şekilde susturacağım." dedikten sonra panik yapmaya devam ettiğim için diğer elini saçlarıma götürdü ve başımı destekledi.
Dudaklarıma yaklaştığında aslında bunu istediğimi fark ettim, geri çekilmedim ve gözlerimi kapattım. Aramızda birkaç milim kalmıştı ki...
BİP BİP BİP BİP
Sıçrayarak yerimden kalktım. Alarmımı kapatıp iç çektim. "Hah, sadece rüyaymış..."
Giyinip okul için hazırlandım. Çantamı kitaplarla doldurdum, kahvaltımı yapıp evden ayrıldım. Okula yakın bir yerlerde Jisung ile buluştuk.
-Günaydın Hyunjin!
-Günaydın Hannie.Kafeteryaya çıktıktan sonra Jisung kahve aldı. "Neyin var, durgun görünüyorsun?"
"Ben birini rüyamda gördüm..."
Jisung'un içtiği boğazına kaçtı ve öksürmeye başladı. "Ne?"
"Geçen bahsettiğim çocuk vardı ya, onu işte..."
Jisung bardağını kenara koyup bana döndü. "Hyunjin, aseksüel olduğundan emin misin sen?"
"Hayır, değilim. Kafam karıştı..."
Omzuma birkaç kez hafifçe vurdu ve beni teselli etmeye başladı: "Olabilir, yönelimini daha tam çözememiş olabilirsin. Bunun için kendini kötü hissetme. Ben hep senin yanındayım, tamam mı?"
Başımla onayladıktan sonra tombik yanağını sıktım. "Teşekkür ederim Hannie, bir tanesin sen."
Kalkıp sınıfa geçtik. Hızlıca derse oturdum. Bu hafta bütün işlerimi okulda halletmeliydim, akşamları evde sadece resmimle ilgilenmek istiyordum. O günkü manzarayı çizecektim...
🦋🦋🦋
"SONUNDA BİTİRDİM!"
Oturmaktan boynum ve belim ağrımaya başlamıştı. Hafta sonu gelmişti. Resmin başından kalkıp yürüyüşe çıktım.
Dürüst olmak gerekirse, onu görmek istiyordum. Hatta sırf bunun için hiç bilmediğim ara sokakları bile gezdim. Karşılaşmayacağımızı anlayınca umudumu kesip eve geri döndüm. Yine de farklı yollarda yürümek iyi gelmişti.
Pazartesi kahvaltımı yapmadan çıkmıştım. Sabah okulda bir şeyler yedim, Jisung da konu yemek olduğunda beni asla yalnız bırakmazdı.
-Senin çocuktan naber?
-Onu bir süredir görmedim. Nereden aklına geldi birden?
-Bir daha denkleşirseniz ona ulaşabileceğin bir şey almalısın.
-Ne?
-Onu özlemeye başlamışsın Hyunjin... Farkında değilsin ama sürekli ondan bahsediyorsun.
Dediğini düşünmeye başladım. Daha önce kimse için bir şey hissetmemiştim. Özlemek neydi? Hoşlanmak? Öpmek istemek? Bunların ne ifade ettiğini bilmiyorum.
"Bir dahakine iletişim kurabileceğiniz bir şey iste ondan. KakaoTalk olur, Instagram olur, ne bileyim. Öyle bir şeyler."
Umutsuzca krakerimi ağzıma attım ve uzaklara daldım: "Onun böyle şeylerle ilglendiğini sanmıyorum..."
🦋🦋🦋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek ve Kelebek | Hyunlix
FanfictionDeli dolu bir hayat süren sokak serserisi Felix, yolda rastlaştığı Hyunjin'i yasadışı bir şey yaparken yakalar ve iyilik borcu karşılığında onu polislerden kurtarmaya karar verir. Peki bu borcu nasıl geri isteyecektir? ❗️Smut içermektedir❗️ Yan çif...