9. Çıplak

839 123 42
                                    

Üstü çıplak olduğu için odaklanamıyordum. "Bir şey mi lazım sana?"

"Evet, altıma giyecek rahat bir şey verir misin? Bu gece burada uyumayı planlamıyordum ama tişörtüm hâlâ kurumadı ve geç oldu."

"Tamam, dur getireyim." deyip Hyunjin'in odasına gittim. Dolabından bir şort bulup elime aldıktan sonra gözüm masa başında uyuyakalmış ikiliye takıldı.

Hyunjin'in yatak örtüsünü kaldırıp onları dürttüm. "Hey, burada boynunuz ağrıyacak. Uyansanıza-"

Minho Hyunjin'in belinden tutup kaldırdıktan sonra yatağa yürüttü. Ben de Felix'in kolunu boynuma dolayıp arkadaşımın yanına yatırdım. Hyunjin rüyasında bir şeyler söyleniyordu, sevgilisi de hareketlenip ona döndü ve karnına sarıldı.

İkimiz birbirimize bakıp sessizce bu ikiliye güldük. Üstlerini örttükten sonra odadan çıktık. "Çocuk gibiler."

"Evet gerçekten... Sana bunu getirdim, al."

Teşekkür ettikten sonra içeri gidip giydi. Döndüğünde biraz çekinerek bir şey sordu. "Acaba bu kanepe dışında uyuyabileceğim başka bir yer var mı? Açıkçası bu çok sert."

"Hmm Jeongin'in odası var, ben onun yatağında kalıyorum. İstersen birlikte uyuyabiliriz."

"Gerçekten mi? Rahatsız olmaz mısın?"

Başımı hayır anlamında sallayıp odaya gittim. Yatağa girdiğimde o da peşimden geldi. Hâlâ çıplak olduğunu görünce "Şey, giyinmeyecek misin?" dedim.

Geri adım atıp cevap verdi. "Rahatsız oluyorsan o tişörtü giyebilirim."

Tam kapıya yöneliyordu ki durdurdum: "Hayır, rahatsız olmuyorum."

Bununla gülümseyip yanıma yaklaştıktan sonra hemen yatağa girdi. "Oh be yumuşacık, şimdi huzurla uyuyabilirim."

O uyuyabilirdi de ben uyuyamazdım. Yanımda böyle bir vücut varken nasıl uyuyabilirdim ki?

Sırtını dönüp sessizce konuşmaya başladı. "Bu gece için teşekkür ederim, bana çok yardımcı oldun ve yemeğini paylaştın. İyi geceler..."

Nefeslerinin derinleştiğini fark edince uykuya daldığını anladım, üşümemesi için yorganı üstüne tam örttüm. Bir süre sonra benim gözlerim de kapandı.


🦋🦋🦋


-Felix'in ağzından-

Gözlerimi açtığımda Hyunjin uyanmıştı, mutfakta bir şeyler yapıyordu. İçeri gidip uykulu uykulu başımı duvara yasladım.

"Özür dilerim Felix, benim sesimle mi uyandın?"

"Hayır, senin yanımda olmadığını fark edince uyandım."

Gülümseyerek "Eksikliğim hissediliyor, değil mi?" dedi.

Gözlerim kapalı bir şekilde onayladım. "Hıhım..."

Yanıma yaklaşıp yanağımı sıktı. "Ayakta uyuyorsun. Yatağa geri dön, ben kahvaltı hazır olunca seni kaldırırım."

Başımla onayladıktan sonra gözlerim kapalı bir şekilde yürümeye başladım. Odaya vardığımda kapı kolunun tersime geldiğini düşündüm ama çok takmadan kapıyı açtım.

"BU NE-"
Yanlışlıkla Jeongin'in odasına girmiştim. Ve gördüğüm manzara biraz şok ediciydi.

Minho çıplak bir şekilde Jisung'a sarılmıştı, Jisung da başını göğsüne yaslamıştı. Benim sesimle ikisinin gözleri yavaşça açıldı. Sarıldıklarını fark edince korktular ve birbirlerini iterek yere düştüler.

"Felix, iyi misin?" deyip peşimden gelen Hyunjin bağırmasını durduramadı: "NE YAPTINIZ SİZ? HEM DE KARDEŞİMİN ODASINDA?!?!"

Minho örtüyle üzerini kapatıyordu. İkisi de savunmaya geçti. "GERÇEKTEN BİR ŞEY YAPMADIK, AÇIKLAYABİLİRİZ."

Uykum tamamen kaçmıştı ve kahkaha atıyordum. Hyunjin'in ise sinirleri bozulmuştu. Elindeki krep hamurunu daha hızlı çırpıp mutfağa giderken kendi kendine söylenmeye devam etti: "Resmen dün gece tanıştınız ve sabah sizi böyle buluyorum. Yuh ama ya. Jeongin'e karşı suçlu hissediyorum. Ya ama yuh ya. Yuh. YUH."

Minho şaşkın şaşkın etrafa bakıyordu, dili tutulmuştu. Jisung umutsuz bir şekilde sadece sustu ve Hyunjin'i dinledi. Odadan Minho'nun kurumuş üstünü getirip "O hep böyledir, sakinleşene kadar susmaz, sonra açıklarız." dedi.

Sonra bana dönüp fısıldamaya devam etti. "Felix! Git şu çocuğu sakinleştir, kafasında senaryolar kuruyordur şimdi."

Kapılarını kapatıp mutfağa gittim ve Hyunjin'in arkasından beline sarıldım. "İyi misin Meleğim?"

"İyiyim, sadece şok oldum. Nasıl bu kadar rahat olabilirler?"

Onu kendime çevirip tezgaha yaslanmasını sağladım. Ellerimi yüzüne getirdim ve gözlerimizi kenetledim. "Hyunjin, mantıklı düşün. Sen Jisung'u tanıyorsun, ben Minho'yu. Sence böyle bir şey yapabilirler mi?"

Başını hayır anlamında salladı. "Güzel. Bir şeyleri yanlış anlamışız, onlar da bize birazdan açıklayacak. Tamam mı?"

"Tamam..." deyip sakinleşti. Dudağına uzun bir öpücük bırakıp geri çekildim. "Şimdi sana nasıl yardım edebilirim?"

🦋🦋🦋

Birlikte sofrayı hazırladıktan sonra oturduk.
Çocuklar kahvaltıda dün gece olan her şeyi anlattı, Hyunjin'in içi rahatladı. Özellikle bizi yatırdıkları andan bahsettiklerinde çok gülmüştük.

Minho'nun artık gitmesi lazımdı. Ceketini de giydikten sonra her şey için teşekkür etti ve sorun yarattığı için özür diledi. Tam kapıdan çıkıyordu ki Han arkasından seslendi. "Şey, Instagram kullanıyor musun?"

Minho gülümseyerek geri döndü. Jisung'un bileğinden tutup dışarı çekti ve kapıyı kapattı. Ondan sonrasını ne kadar merak etsek de duyamadık.

Çalışmaya geçtiğimizde Hyunjin bana hazırladığı sınavı kontrol ediyordu. "Harikasın Felix... Bunları sadece 3 haftada başardın."

-Bu arada Jisung geri geldi mi?

-Hayır, Minho ile çıktığından beri dönmedi.

-3 gün sonra hep birlikte istediğimiz gibi eğlenebiliriz!

🦋🦋🦋

Sınav günü gelmişti. Başta biraz stresli olsam da sonradan rahatladım ve Hyunjin'in bana öğrettiği her şeyi doldurdum.

Çıkışta Minho beni motoruyla aldı. Sevgilimle Han'ın girdiği okullar evlerine yakındı. Minho beni eve bıraktıktan sonra işine geri döndü.

"Hoş geldin oğlum! Geçmiş olsun, nasıl geçti?"

"Hoş buldum, fena değildi anne."

Oturup bir şeyler yedik. Dedem ilk defa hiçbir şey demedi. Yemeğim bitince Hyunjin ile telefonda konuştuk, ikimizinki de iyi geçmişti. Evde biraz dinlendikten sonra akşam buluşmaya karar verdik.



🦋🦋🦋

Melek ve Kelebek | HyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin