3. Bölüm

213 25 73
                                    

Okulda watpadd yazmak>>>

Minho:

Jisung'un gösterdiği kişiye baktığımda kan beynime sıçradı. Woojin'di. Kendime hakim olamayarak bir anda duvara yapıştırdım. Onu şuanda ölesiye dövmek istiyordum. Yaptığı her şeyin acısını şuanda çıkarmak istiyordum.

Yumruğumu suratına geçirmişken karnıma doğru bir tekme attı. Bu tekme ile biraz gerilemiştim.

"3 ucube birbirinizi bulmuşsunuz ne güzel." diyerek pis pis sırıttı.

Bu söylediği daha çok sinirlenmeme sebep olduğu için yumruklarıma hakim olamadım. Yüzüne, karnına, göğsüne nereye denk gelirse vuruyordum.

Ama ters giden bir şeyler vardı. Karşılık vermiyordu. Arkamda ise bir el hissettim. Omzuna konuşmuş bir el. Öfke duygum vücudumu ele geçirdiği için arkamdaki bedenin kim olduğunu bilmeden geriye doğru savurdum onu. Biraz sert itmiş olacağım ki yere düşme sesi geldi.

Ardından bir hoca geldi. Bunun ardından iki kolumdan geçen başka kollar yüzünden Woojin'in üstünden kalkmıştım.

Arkamı döndüğümde görmek istemediğim bir manzara beni bekliyordu. Jisung biraz arkamda yerde dizlerini kendine çekmiş ağlıyordu.

Jisung:

Beni itmişti.

Ben ona bir şey olacak diye nefes alamıyorken o beni itmişti.

Yanılmamıştım, insanlara güvenmel aptallık demekti. Beni artık sevmiyordu bile. İç sesim ise susuyordu. En çok konuşması gerektiği yerde şuan susuyordu.

Bayılmak üzereydim. Odasından hiç çıkmayan bir  paranoid hastasına göre çok yorulmuştum. Hala bilincimin açık olması mucizeydi.

Kapansa ne olurdu ki?

Kapansa ve bir daha hiç açılmasa?

Üzülen olur muydu?

Düşünen olur muydu?

Kimse ömrünün sonuna kadar yas tutmazdı benim için. Hakkım yoktu zaten istemeye.

Her şeyden kurtulur muydum gözlerimi sonsuza kadar kapatsam?

Omzuma dokunmuştu Minho. Geriledim. Bana temas etmesini sevmemiştim.

"Jis, iyi misin?" diye sordu.

Cevap vermedim. Kafamı kaldırmadım. Yapamadım. Başımda bekleyen bir sürü insanı düşünmek bile başımı döndürüyordu. Bilincimin kapanmasına çok az kalmış gibiydi.

Sonra sabah benimle konuşan müdür geldi. Ses hafızam iyi olduğu için sesindem tamıyabilmiştim, "1865 nolu öğrenci Lee Minho, sınıf arkadaşını döverek bayıltmandan dolayı uzaklaştırma cezası alacaksın. Süresini ve detayları konuşmak için beni takip et." dedi.

Ve o an yapmamam gereken bir şey yaptım.

Kafamı kaldırdım.

Yine yanılmamıştım

Karşımdaki insanları görmek zaten bahane arayan bilincime kapanması için emir vermişti..

Minho:

Tam müdürün odasına giderken yere yığılan Jisung durmama sebep olmuştu.

Zihnimden sadece "hayır" kelimesi geçiyordu. Hayır. Buna izin veremezdim.

Jisung'u 3. kez kaybetmeyi düşünmüyordum.

Ardından görevliler gelip Jisung'u hastaneye götürdüler. Onu buraya getirmek tam bir aptallıktı.

Tamam, onu görmek bana iyi gelmişti ama burasının doğru yer olduğundan emin değildim.

"Minho gelecek misin artık?"dedi müdür. Hayır moruk gelmeyeceğim. İki dakika felsefe yapmama izin verilmiyordu. Sonra neden notlarım düşük?

♠︎♠︎♠︎

O

dasına girdiğimizde aklımda Jisung vardı. Ama bu karşımdaki moruk konuşmadan durmuyordu, " Normalde böyle bir olaydan kimse 7 gün uzaklaştırma ile kurtulamaz. Ama senin için bir istisna yapmak zorundayız. Para her şeydir ve O akıl hastanesi bize Jisung için deli gibi para ödüyor ve eğer sen olmazsan Jisung gelmez."

"Şimdi eşyalarımı toplamaya gideyim mi yani hocam?"

"Yok, yok otur sen. Daha bitmedi. He çay kahve gibi bir şey içer misin?"

"Teşekkürler. Tokum be-"

"Muzaffer odama serpme kahvaltı gönder. Kuş sütü eksik olursa seni kuş yaparım ona göre."

"Şey ben yiyemeyeceğim de.." dedim. Sözde çay içip içmeyeceğimi sordu.

"Sana vermem ki zaten." dedi. Pekala bu adam gerçekten  açgözlüydü. Tek başına Muzaffer abinin getirdiği kahvaltıyı bitirmesi zordu...

"Efendim benimle ne konulmak istiyorsunuz?" diye sordum. Hemen bu odadan çıkıp gitmek istiyordum.

"Jisung. Onun hastalığı ne? Titriyordu resmen geldiğimde." dedi müdür  ve beynim yankılayacak yeni bir kelime bulmuştu,

Hepsi senin yüzünden

"Yaygın anksiyete ve paranoid kişilik bozukluğu bildiğim kadarıyla." dedim. Tabi 6 sene geçmişti. Başka hastalıkları oluşmuş olabilirdi.

Ama bu istediğim şeylerde sonuncu bile değildi..

"Bana onunla ilgili söylemek istediğin bir şey var mı? Mesela neden sana bu kadar yakın davranıyor? Aranızda bir şey mi var yoksa?" diye sordu. Hayır. Jisung'a önem veriyordum ama ben başta gay değildim?

"Birbirimize değer veriyor olmamız aşık olduğumuz anlamına gelmiyor." dedim. Ardından ekledim, "Ve lütfen bu cünleleri ona karşı kullanmayın. Son derece hassas olan arkadaşımın yanlış düşünmesini istemiyorum." dedim ve odadan çıktım. Bu neden Jisung'un hastalıklarını sormuştu ki zaten?

Jisung:

Hastaneden çıkmış hastameye doğru gidiyordum servis ile. Bir anda yola bir çocuk fırladı. Bu yüzden durmak zorunda kaldık. Ama şoför kendi aşağı inerken yanlışıkla arka kapıyıda açtı. Servis boştu.

Muhtemelen deli hastanesinde kalan bir tek bendim..

"Hadi gitsene, kapı açık ve seni durduran kimse yok." dedi iç sesim.

Ben salak değildim. Hastanede yediğim önümde yemediğim arkamda gül gibi yaşıyordum. Niye kaçayımki?

"Ya sende çok sıkıcısın. Senin yüzündem bende bir şey yapamıyorum." demesinin üzerine istemsiz olarak servisten inmiş ve kaldırımda yürüyor bulundum. Bir kaç dakika sonra geri gelirdim zaten.

Ama iç sesimle konuşarak yürüdüğüm yolda saatlerin geçtiğini ve gece olduğunu fark etmemiştim...

⚀⚁⚂⚃⚅⚅ ⚀⚁⚂⚃⚄⚅ ⚀⚁⚂⚃⚄⚅

JISUNG ZORT OLDUN OĞLUM SEN.

Nasıl gidiyor sizce? Yazarken çok güzel oluyor ama düzeltmek için okuyunca beğenmiyorum bazen.

Neyse hadi iyi geceler bölümsüz kalmayın diye attım ricalar :3

Patient |minsung|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin