11. Bölüm

176 26 78
                                    

Jisung:

Uyandığımda yatağımdaydım.
En son ne olmuştu?

Kriz geçirmiş ve bayılmıştım..

Muhtemelen Minho getirmişti burayada.

Karşı yatağa baktığımda Minho'nun olmadığını gördüm. Saat kaçtı acaba?

Hayır anlamıyorum. Koskoca bir evde tek bir saat olmaz mı?

Ben içimden Minho'nun düzenleyeceği eve söverken kapı çaldı. Minho'dur diye açtım.

Ama değildi.

Gelen kişi Jeonghan'dı. Pis pis sırıtıyordu.

"Jisung? En son konuşuyorduk sanki?" diyerek içeri geçmişti.

"Kapıyı kapat soğuk giriyor." dedi kendini koltuğa atarken.

Ne yapmalıydım?

Ondan kaçıyordum ama o her seferinde beni buluyordu.

Pes ettim.

Asla yapmam dediğim şeyi yaptım ve pes ederek tekrardan onun kurallarına uyma kararı aldım.

"Ne konuşmak istiyorsunuz bilmiyorum. Ama ben sizinle  konuşmak istemiyorum." dedim. Tabii onun kurallarının arasına kendi maddelerimi katsam fena olmazdı..

"Neden benimle konuşmak istemiyorsun? Arkadaş olduğumuzu sanıyordum." dedi sevecen görünmeye çalışarak.

"Arkadaş? Eğer birinin diğer birine psikolojik olarak baskı kurması ve zorla bir şeyler yaptırması, onun canını yakmasını arkadaşlık olarak görüyorsan orasını bilemem tabii." dedim sert görünmeye çalışarak.

Oysa dokunması ağlamama yeterdi.

Minho yoktu.

Günlerdir kaçmaya çalıştığım adam karşımdaydı.

Ve ben korunmaya ihtiyacı olan bir çocuktum.

Oysaki beni koruyan kimse olmamıştı belkide.. Sadece korumaya 'çalışanlar' olmuştu.

Ve bu dünyadaki düzen belliydi,

Güçsüz olan tarafın yapabileceği hiçbir şey olmazdı güçlü tarafın karşısında.

Tahmin etmek zor mu bilmiyorum ama ben hiçbir zaman güçlü olan tarafta değildim..

"Pekala sayın hastam. Sorularımı cevaplarsan eğer istediğini alırsın." dedi.

Minho'yu istiyorum verecek misin?

"İstediğim şeyi verebileceğinizi pek sanmıyorum." dedim

"O zaman önceliklerini değiştir. Mesela burdan sonra hastameye gitmemek gibi." dedikten sonra histerik bir kahkaha attı.

"Pekala. Siz sorun. Ben sonra karar veririm isteğime." dedim

"Güzel." dedikten sonra ciddileşti.

"Neden buradasınız?" diye sordu.

"Bilmiyorum"

"Herhangi bir kriz geçirdin mi?" diye sordu.

Biraz düşündüm. Hayır. Bu adama doğruyu söylemeyecektim.

"Hayır. İlaç almamış olmama rağmen hiç kriz geçirmedim." dedim.

Ama hissediyordum. Bi bokluk çıkacak gibiydi yüz ifadesi...

"Bana yalan söylememelisin Jisung. Yoksa anlaşamayız." dedi.

Biliyor muydu?

Muhtemelen evet..

"Nerden çıkartıyorsunuz kriz geçirdiğimi?" diye sordum.

Valla çok iyi bir insan olurum lütfen yaptığım ucuz numaraya kansında nasıl öğrendiğini söylesin.

"Ah Jisung.. Karşındaki başarılı bir psikolog. Senin deyiminle psikolojik baskı kuran bir cani." dedi.

Yutkundum.

O ise koltuktan kalktı ve üstüme doğru yürümeye başladı.

Terliyordum yine.

Böyle hastalık olmaz olsun.

"Şimdi sana hayatının şansını sunuyorum Jisung. Tek bir soru hakkın var. Sorun ne olursa olsun cevaplayacağım. Ama cevapladıktan sonra seninde benim sorularımı cevaplamalısın." dedi.

Kabul etmeli miydim?

Evet. Etmeliydim. Ama ne sorabilirdim ki?

Ne sormalıydım ki?

Merak ettiğim cevapların çoğu Minho'daydı.

Ama Jeonghan'da zaten olaylarla bağlantılı değil miydi?

Sorabileceğim sorular şunlardı;

A) Benden ne istiyorsunuz?
B) Herşeyi başından anlatır mısın?
C) Neden anılarım kesik kesik?
D) Kriz geçirdiğimi nasıl bildin?
E) Minho nerede?

E şıkkının cevabı okuldu muhtemelen. Minho devamsızlık diye bir şeyden bahsetmişti. O tüm haklarını kullanmış. Eğer bir gün daha gitmezse sınıfta kalırmış.

D şıkkını merak etsemde çok önemli değildi. Daha kaliteli sorular lazımdı bana.

C şıkkını bilme olasılığı çok düşüktü. Zaten çok önemli olduğunu sanmıyordum.

B şıkkında geçiştirici ifadeler kullanabilirdi. Veya ondan beklediğim gibi sorumu sorduktan sonra, "Hayır anlatmayacağım. Şimdi cevaplama sırası sende." diyerek kurtulabilirdi.

Bu şıkkıda elemeliydim.

Geriye kalan a şıkkıydı. Düşündüm. Geçiştirici bir cevap kullanamazdı. En iyisi buydu.

"Benden ne istiyorsunuz?" diye sordum kafamı kaldırarak.

"İyileşmeni. Sen hastasın çünkü Jisung. Seni iyileştirmeye çalışıyorum. Anlamak bu kadar zor olmamalı." dedi ve yerine oturdu.

"Pekala sizin sorularınıza geçelim o zaman? Ne sormak istiyorsunuz bu kadar önemli?" diye sordum imayla.

"Imm.. Aslında sadece soru sormakla sınırlı kalmak istemiyorum." dedi pis pis sırıtarak.

"Nasıl yani? Anlamadım." dedim. Ne söylemeye çalışıyordu bu?

"Belki biraz test yaparız şuana kadar hayatını geçirdiğin hastanede diye düşünmüştüm ben..." dedi.

Cevap vermek istiyordum.

Ama boynuma enjekte edilen anestezi buna izin vermemişti.

Gerçi anestezi vermeselerde fazla dayanabileceğimi sanmıyordum..

𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁𖠁

YA BEN BÖLÜMÜ DÜN YAZMIŞTIMDA YAYINLAMAYI UNUTMUŞUMM.

Kızmayın angst yaparım kitabı qmwnwnwn.

(Şaka)

Etkileşim veren herkese çok teşekkür ederimmm

:)

Patient |minsung|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin