4. Bölüm

207 31 119
                                    

Jisung:

Saat geç olmuştu ve ben yolumu kaybetmiştim.

Ama iç sesim, "Oha lan kaybolduk harbi. Yaşasın. Bak ben olmasam kaçamazdın sen ordan. Yat kalk bana dua et." diyordu.

Ben kaçmak istemiyordumki? Gül gibi yaşoyordum orda. Burda ne halt yiyecektim?

"Ya çok takma kafaya."

Nasıl kafaya takmayayım? Yolu bilmiyorum, yiyeceğim yok, her an kriz geçirebilirim ve içimde olay isteyen bir varlıkla beraberim.

"Aşk olsun. Ben nerde olay istemişim. Külliyen yalan. Ne kadar iftiracı bir çocuk oldun sen."

O bu şekilde bana söylenirken bende banka oturmuştum.

"Ya tamam tamam. Kalk sen gezin biraz daha, ben biliyorum yolu."

Emin misin bildiğine?

"Evet yaa. Sende bana hiç güvenmiyorsun. Kalk gezin biraz daha. Götürürüm sonra ben seni hastaneye." demesinin üzerine ayağa kalktım. Kaldırımda yürümeye başladım. Sokaklarda kimse yoktu. Bazı restoranlar açıktı ama çoğu kapanmıştı.

Gerçekten saat çok geç olmalıydı.

Kaldırımda ne kadar yürüdüm bilmiyorum ama uykum gelmeye başlamıştı. Farklı yollara sapmıştım sürekli bu yüzden geri dönemezdim. En iyisi ileri gitmeye devam etmekti. Hem hayatımın anlamı iç sesimde ileri gitmemi istiyor gibiydi. Biraz sonrada canım iç sesim beni doğru yola götürürdü zaten.

"Yalakaya gel, sırf götüreyim diye aşk ilanı yapacak yakında."

Onun söylediği şeye kıkırdarken bir karartının bana doğru yürüdüğünü fark ettim.

Biraz daha dikkatli bakınca bu karartının sarhoş bir adam olduğunu fark ettim.

"Hissediyorum bi bokluk olacak."

Şom ağzını iki saniye kapasa ölürdü zaten. Ama şuan onunla uğraşmaktan daha önemli bir şey yapmam gerekiyordu,

Kaçmak.

Adam arkamdan geliyordu. Gelirkende, "Neden kaçıyorsun güzelim? Gelsene buraya. Çok eğleniriz." ve benzeri şeyler söylüyordu.

Kalbim deli gibi atıyordu yine. Terlemiştim. Titriyordum. Nefes almakta zorluk çekiyordum ve koşmaya devam ediyordum.

Bilmediğim sokaklara saparak ilerlemiştim ve ilerlemeye devam ediyordum ta ki çıkmaz sokağa girdiğimi fark edene kadar...

Adam histerik bir kahkaha attı.

Ben ise duvar ile birazdan bütün olacaktım..

"Haklısın güzelim. Orası çok aydınlıktı. Burası daha karanlık ve ıssız." derken üzerime yürümeye devam ediyordu.

Yanğım ıslanmıştı. Ağlıyor muydum?

"Yok ya yağmur yağıyor ama ıslanan tek yer senin yanağın. Ya sen zeki misin evladım adam zaten sarhoş zaten yürümekte zorluk çekiyor koşsana sen yanından." diyen iç sesime en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Ardından koşmaya başladım adama doğru. O kadar çaresiz hissediyordum ki... Beni savunacak tek bir kişi yoktu hayatımda. Minho'ya güvenmiştim ve o beni artık sevmiyordu.

"Ne Minho'ymuş amk. Yeter artık ben neciyim burda? Yok beni kimse sevmiyor bilmem ne. Bir daha duyarsam gider Minho'nun iç sesi olurum." dedi iç sesim.

Tam ona cevap verecekken kolumu tutan bir kolla duraksadım.

Tam şuan ilaçlarıma ihtiyacım vardı.

Minho:

Sabah olanlardan dolayı uyuyamamıştım ve her zaman yaptığım gibi yürüyüş yapıyordum.

Jisung acaba ne yapıyordu şuan?

Gerçi ne yapabilirki zaten. Uyuyordur muhtemelen.

Acaba benim hakkkmda ne düşünüyordu?

Ona gerçekten çok değer veriyordum. Umarım yeniden kaybetmezdim.

Jisung..

Jisung?!

Oradaydı! Titriyordu, ağlıyordu ve bir adam onu kolundan tutmuş, kendine doğru yaslamıştı.

Koruma iç güdüm ile ona doğru koşmaya başladım.

Hayır, hayır, hayır. Jisung bilincini kaybediyordu yavaş yavaş.

Sonunda onlara ulaştığımda adam leş gibi alkol kokuyordu. Muhtemelen sarhoştu. Ben gelince Jisung'u bıraktı.

Bilinci kapalı olduğu için yere düşmüştü.

Yere düşmesini sağlamıştı.

Aniden adamın üstüne atladım. Niye sadece Jisung düşüyor? O da düşsün.

Bir anda adamı öldüresiye dövmeye başlamıştım. Normalde ayırırlardı ama şuan sokaklar bomboştu.

Adamın bilinci kapanmıştı. Dişleri kırılmıştı ve üstüme ilk defa başkasının kanı bulaşmıştı..

Umrumda değildi. Sadece Jisung'u alıp burdan gitmek istiyordum.

𖠸𖠸𖠸

Eve geldiğimizde onu yatağıma bıraktım. Duş alıp üstümü değiştirdim. Odaya geldiğimde Jisung'un bilinci jala kapalıydı. Muhtemelen bir veya iki saate dönerdi dünyaya.

Yani, öyle olmasını umuyordum.

Çok tatlıydı. Küçükkende böyleydi bu. Bazen bana özel tatlı olmak için uğraşırdı.

Benim için gerçekten çok özeldi...

Gözlerini aralamasıyla bir rahatlık hissettim.

Ölmemişti..

"Minho?" dedi. "Şşt. Uyu hadi." diyerek onu susturdum. Hafifçe doğrularak bana yaklaştı ve kollarını belime sandıktan sonra yastık olarak bu sefer bacağımı seçti.

"Beni asla bırakma. Sen olmazsan ben yapamam ki. Beni sadece sen koruyabilirsin. Ama sabah... Sabah bana zarar veriyordun. Beni artık sevmediğini düşündü-" diyordu ağlayarak ki sözünü kestim. "Seni çok seviyorum. Benim için özelsin. Sana zarar vermek istemedim. Sen olduğunu bilmiyordum. Bilseydim yapmazdım. Beni affedin şehzadem." dedim ama ondan cevap gelmedi. Hafifçe dürttüğümde, "Uyuyorum Minho daha ölmedim. Ölmeden önce seni döveceğim beni ittiğin için." dedi ve hafifçe güldükten sonra bende kendimi uykunun kollarına bıraktım..

𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫𖠫

Bu bölüm böyle oldu.

İlk defa 47 bildirim geldi 4 senedir watty kullanıcısıyım.

Teşekkürler okuyup etkileşim veren herkese ♡

Patient |minsung|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin