14. Bölüm

166 24 130
                                    

Minho:

Akşama doğru bizi bir polis arabasına bindirdiler.

Şuan ciddi ciddi karakola gidiyordum.

Gözlerimi sadece bir süreliğine kapadım.

Gözlerimi açtığımda ise çoktan nezarethanenin soğuk zemini ile buluşmuştum.

Ne ara buraya gelmiştim?

Kafamı yerden kaldırıp kğçük hücreye baktığımda köşeye sinen Jisung'u gördüm. Ağlıyordu.

"Jisung? İyi misin?" diye sordum sakin bir sesle.

"Git başımdan Minho. Seninle konuşmak istemiyorum." dedi.

Ne? Konuşmak istemiyor mu?

Neden bir cümleden dolayı bu kadar çok kırılmıştım ki?

"N-neden istemiyorsun Jisung?" diye sordum sesimin titremesine engel olamayarak. Boğazımda bir düğüm oluşmuştu.

Jisung ise güldü, "Neden mi? Ciddi misin yoksa daha fazla beni incitebilmek için mi soruyorsun?" diye sordu.

Kullandığı kelimeler canımı yakıyordu. Ben onu hiç incitmek istememiştim ki...

"Ne biliyorsunda böyle konuşabiliyorsun Jis?" diye sordum sesimin hafifçe yükselmesine izin vererek.

"Tabii bağır. Bağırırsın anca. Hep bu şekilde üste çıkmadın mı zaten?" diye sordu.

Sınırı aşmaya başlıyordu..

"Ne biliyorsunda böyle konuşuyorsun Jis?" diye sorumu tekrarladım.

"Çok fazla şey. Hepsini unutmak istiyorum. Senide unutmak istiyorum." dedi.

"Seni de unutmak istiyorum." diyişi çınlıyordu kulaklarımda.

"Keşke.." dedi, "Keşke o gün kalkıştığım şeyin sonunu getirseydim. En azından seni daha fazla tanımamış olurdum." dedi.

Beni tanımamak için ölmeyi mi tercih ediyordu?

10 yıl önce:

O gün Jisung ile yine kavga etmiştik.

Bütün resimleri ıslanmıştı ve her kızdığı zamanki gibi ağzına gelen her şeyi söylüyordu.

Sabretmiştim. Arkadaş kalalım diye söylediği her şeyi sineye çekmiştim ama o, "Hasta değilim diye geçiniyorsun ama kimsenin göremediği bir varlığa inanabilecek kadar delisin Minho." demişti.

Sunoo benim kırmızı çizgimdi. Onun hakkında çok hassas davranırdım.

O ise kırmızı çizgiyi geçmişti. O an kendimi kaybettim. "Ben mi deliyim? Sen önce insanlarla konuşabilmeyi öğren! İki kişi içine çıksan ilaçların olmadan yaşayamayacak hale geliyorsun! Senin yüzünden bu odaya mahkum olmayı kabul ettim ama sen sadece insanları zaaflarından vuran bir ruh hastasısın!" diyerek odadan çıkmıştım.

Odaya geldiğimde Jisung yerde yatıyordu. Yere yığılan ilaçlar vardı, anksiyete ilaçları.

Onlara ihtiyacı vardı ama o ilaçlara ulaşamamıştı..

O haftanın kalanında Jisung'u görmedim. Odaya geldiğinde ona sarılmak için yaklaştığımda kendini geri çekmişti. Bende sinirlenip küsmüştüm ona. O özür dilemeden yanaşmayacaktım.

Sonuçta illaki özür dilerdi benden değil mi?

Ama öyle olmadı. Jisung neredeyse 24 saatinin hepsini masasında bir şeyler çizerek veya yazarak geçiriyordu.

Patient |minsung|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin