Dönüt

269 10 0
                                    

1 hafta sonra

"Ben geldim!" Diye seslendim eve girerken. "Savaş! Salona gel!" Diye seslendi babam. Salona yürüdüm. Babam gözleriyle masanın üstündeki zarfı işaret etti. "Senin sanırım o. İsimsiz ama biz senin olduğunu düşünüyoruz." Dediğinde gözlerim açıldı. Yüzüme yayılan sırıtışı zorlukla sakladım. "Benim. Arda isim yazmayı unutmuş." Dedim ve zarfı alıp hızla odama gittim. Sırıtarak yatağıma oturdum ve zarfı açıp içindeki notu çıkardım.

'Kimsin bilmiyorum. Ama etrafımda tanıdığım tek bir kadın var ve o olamazsın. Dalga geçtiğin zaten çok belli. Benimle uğraşma. Uğraşılacak biri değilim gerçekten. Kötü anlamda söylemiyorum. Benimle eğlenemezsin anlamında söylüyorum.'

Sırıttım. Şimdiden eğleniyordum. Bir kağıt aldım ve yazmaya başladım.

'Kadın olduğum ne malum? Erkek olamaz mıyım? Seninle uğraşacağım çünkü şimdiden eğleniyorum. Ayrıca şu mektubu niye 1 hafta sonra yolladın ya? Bekle bekle bekle ağaç oldum lan! Son olarak adın ne? Ben Savaş. Son bir şey daha. Hep böyle mektuplaşacak mıyız? Numaramı vereyim oradan konuşalım. 05...'

Yazdım ve sırıtarak bir zarfın içine koydum. Pekala, daha tanışmamış olsak bile bu sohbeti ilerletecektim. O cevap vermese bile  ben sürekli mektup yollayarak bana cevap vermesini sağlardım. Bunu yapmak yerine direkt numaramı vermek daha mantıklı gelmişti.

Telefonumu alıp Ersin'i aradım. Telefon hemen açılmıştı. "Efendim Savaş?" Dedi Ersin. "Ersin. Mektuptan cevap geldi." Dedim. "E tamam. Bitti o zaman eğlencen?" Dedi Ersin. "Hayır. Ona yeni bir mektup yollayacağım." Dedim. "Savaş saçmalama. Herif ya sapık falan çıkarsa? Ne bok yiyeceksin?" Dedi Ersin. "Yok oğlum ya. Şu an sapık konumunda olan benim o değil." Dediğimde Ersin kısa bir an cevap veremedi. "Yani adam normalde karşımda olsa uğraşmayacağım çünkü sıkılacağım biri ama şu an eğlendim nedense." Dedim. "Tamam Savaş. Ne istiyorsan yap ama kendine dikkat et." Dedi Ersin. "Tamam." Dedim.

Telefonu kapattıktan sonra sırıtarak zarfı elime aldım. Evden çıkmak için kapıya yöneldim. Önce odamdan çıktım. Evden çıkacağım sırada babamın sesiyle durdum. "Savaş nereye?" Diye seslendi. "Dışarı." Dedim. "Saat daha erken bu saatte bara mı gidiyorsun?" Dedi dalgayla karışık sinirle. Salona ilerledim. "Hayır baba dışarı çıkıyorum." Dedim. "Çık." Dedi babam ve gözlerini televizyona çevirdi.

Evden çıktım. Kapıda Erdem'in arabasını görmemle gözlerim açıldı. Ne işi vardı? Camı açıp arabaya binmem için hareket yaptığında itiraz etmedim. Ön koltuğa, yanına oturdum. "Nereye lan?" Dedi gülerek. "Zarfı yollayacağım." Dedim. "Ne zarfı oğlum?" Dedi Erdem. "Geçen hafta rastgele birine mektup yazıp yollamıştık ya. O geri dönüş yaptı." Dedim gülerek. "Ve sende tekrar mı dönüş yapıyorsun?" Dedi Erdem şaşkınlıkla. "Oğlum neye şaşırıyorsunuz? Ersin de şaşırdı." Dedim. "Yok ya tamam." Dedi Erdem. "Senin ne işin var evin önünde koçum?" Diye sordum.

Erdem gözlerime baktı. "Geçen hafta Arda'sız Algan Bar'a gittiğimiz zaman salak salak bir şey dedim mi?" Diye sordu Erdem. Anlamaz gözlerle baktım. "Neden soruyorsun? Birbirimizin her şeyini bilmiyor muyuz?" Dediğimde Erdem gerilmişti. "Yok oğlum ondan değil de merak ettim işte." Dedi Erdem. Benim bilmediğim ama Erdem, Ersin ve Arda'nın bildiği bir şey vardı.

"Erdem." Dedim gözlerine bakarak. "Ne saklıyorsunuz?" Diye sordum. "Bir şey saklamıyoruz ne saklayalım?" Dedi Erdem. "Dökül." Dedim. Gözlerime bakıyordu. "Ayrıca Arda neden hala abisinin yanından dönmedi?" Diye sordum. "Bilmiyorum." Dedi Erdem. "Neyse konuyu dağıtmadan dökül bakalım Erdem." Dedim. "Ersin'i de alıp kafeye gidelim." Dedi Erdem. Kafamı onaylar biçimde salladım.

-

"Dinliyorum." Dedim bir bacağımı diğerinin üstüne atıp kollarımı göğsümde birleştirirken. "Dökülün bakalım." Dediğimde Erdem ve Ersin kısa bir an göz göze geldi. "Savaş. Bunu Arda'nın sana söylemesi daha uygun." Dedi Ersin. "Ama Arda şu an burada değil." Dedim net bir biçimde. "Hay sikeyim. Arda senden hoşlanıyor Savaş." Dedi Erdem. Derin bir nefes aldım. "Güzel şaka. Şimdi gerçeği söyleyin." Dediğimde Erdem ve Ersin tekrar göz göze geldiler.

Ersin bana baktı. "Şaka..? Şaka değildi.." dediğinde mal gibi bakmaya devam ettim. Bunu bir hafta önce Erdem zaten söylemişti. Ama inanmamıştım, inanamamıştım. "Oğlum saçmalamayın. Arda niye benden hoşlansın?" Dedim. İnanmak güç geliyordu. "O da bilmiyor işte Savaş. Elinde olan bir şey değil ya." Dedi Erdem.

Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyordu. Arda'ya asla arkadaştan öte biçimde bakmamıştım ve bakabileceğimi düşünmüyordum. Gözlerimi başka bir yöne çevirdim. Arda ile konuşmam lazımdı ama ne konuşacağımı da bilmiyordum. "Savaş.." Dedi Erdem. Gözlerimi ona çevirdim. "İyi misin?" Diye sorduğunda kafamı onaylar biçimde salladım.

"Bir Arda ile konuşayım." Dedim ve ayağa kalkacakken Ersin beni durdurdu. "Hayır. Arda'nın sana söylemesini bekle. Sana söylemememizi söylemişti." Dedi Erdem. "Tamam.." Dedim. "Ama beraber bara gittiğimiz zaman.." Dediğimde yutkundum. Gözlerim Ersin'deydi. "Normal biçimde birilerine yavşamaya devam et. Eğer tereddüt edersen anlar. Arda zeki biri." Dedi Ersin. Oflayarak arkama yaslandım. Mümkün müydü ki?

Kardeşim dediğim bir insan benden hoşlanıyordu. Üstüne ben bunu biliyordum ve bunların hepsinin üstüne hiçbir şey olmamış gibi bara gittiğimiz zaman her zaman olduğu gibi birilerine yavşayacaktım veya kesişecektim. Kolay mıydı lan bu?!

...

Mektup / bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin