Az pişmiş somonumu yerken arkada çalan çello sesine odaklıydı beynim.
Denize sıfır bir mekanda olduğumuzdan denizin o tuzlu yosun kokusu burnuma dolmuştu. Balığın kokusunu bile bastıracak ağır bir tuzlu deniz kokusu hakimdi ortamda ya da biz tam denizin yanında olan masalardan birinde oturduğumuzdan, ben kokuyu daha fazla soluyordum.
Çatal kaşık seslerinin, arkada çalan çellonun, dalgaların karaya vurduğu seslerden başka ortamda farklı bir ses yoktu. İnsanlar konuşuyordu ama saydığım bu üç ses onların sesini bastırıyordu.
İnsanın kafasını dinleyeceği sakin bir ortamdı, tabi bu karşımda babam olacak insan müsveddesi olmadığı süreceydi. Sessiz bir adamdı, bana şu vakte kadar ne vurduğu ne de sesini yükselttiği olmuştu. 'Daha ne istiyorsun işte, ne vurur ne bağırır.' dediğinizi duyar gibiyim.
Her şey bunlarla bitmiyordu ama bir babanın kızına sevgi göstermesi gerekirdi, mesela onu el üstünde tutması gibi. Onda ise bunların hiçbiri yoktu.
Aramızda buzdan duvarlar örülüydü ve ben bunu yıllar önce umursamayı bırakmıştım.
Annem ise... Bilmiyorum. Öyle bir kadın var mıydı, yok muydu? Ben yıllardır sadece babamı bilirdim. Çok küçükken babama annemi sorma gafletine düşmüştüm. Çevremdeki herkesin annesi vardı, peki ya benim neden yoktu? O zamanlar hep bu düşünce içerisindeydim. Babama sorduğumda ise aldığım cevap sırtıyla bakışmak olmuştu. Cevap vermeye bile gerek duymamıştı. Ben de o günden sonra ne sordum ne de merak ettim.
"Yemeğini bitirde kalkalım. Şirkete gitmem gerek."
Bende diyordum ki bu soru ne zaman gelecek? Daha somonumun yarısı bile bitmemişti.
Cevap vermeyip kafa sallamıştım. Memnuniyetle o da kafasını sallamış, önündeki hamsiyi ağzına atmıştı. O kibar bir şekilde ağzındaki balığı çiğnerken ben onun bu kibar haraketlerini bile tiksinerek izliyordum.
Aslında dışarıdan bakılırsa babasını mutlu mutlu izliyen bir kız vardı. Oyunculukta babama çekmiştim. Nasıl ki bu kibar görüntünün altında vahşet yatıyorsa herkesin beğeniyle süzdüğü bu kadının altında da bir iblis yatıyordu.
Somonumu bitirdiğimde, keyifle gülümsedim. Hakiki bir gülüştü çünkü bir ay boyunca bu adamı görmüyecektim.
Bu yemek zırvalıkları her ay oluyordu sırf dışarıya iyi bir baba kız imajı vermek içindi bunlar. Ben de onun bu saçma gösterilerine ayak uyduruyordum. Sorun çıkarıp gözleri üzerime çekeceğime bir ayda bir onu görmeye katlanıyordum.
"Ben lavaboya gideceğim. Sen önden çık."
Dışarıda mutlaka magazinciler olurdu. Sosyete de tanınan bir yüz olsamda, televizyon dünyası benim varlığımdan bi' haberdi. Bunu ben istemiştim. Bazı nedenler bunu gerektirmeşti ve ne hikmettir ki sosyeteye iyi baba kız imajı çizdirmek istiyen babam kararıma karşı çıkmamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dudak Çizgisi
Mystery / Thriller"Hem dünyaları verecek kadar güzel hem ölümü çağrıştıracak kadar karanlık." İkizler yıllardır birbirinden habersizce hayatlarını sürdürmüştüler. Bir gün iki kardeşin yolları tesadüf denmeyecek bir şekilde restauranttın lavabosunda kesişmişti. Artık...