Biz ne zaman iş yapmaya başlayacaktık? Hayır, yani bu eve yeni aksiyon dolu hayat hayalleriyle gelmişken kaç gündür evde çürümek dışında bir şey yaptığımız yoktu.
Herkes salondaydı. Marta ve ben hariç herkes elindeki telefonlarıyla uğraşıyordu. Marta, boyama yapıyordu, ben ise boş boş tavanı inceliyordum.
Benim de telefonum vardı ama ben telefona bakmak yerine pürüzsüz tavanda pürüz arıyordum. Benim instagram ya da twitter gibi sosyal medya hesaplarım yoktu. Sadece fake hesap kurduğum, tiktok vardı telefonumda. Ona da canım sıkılmasın diye arada sırada bakıyordum. Şimdi de canım sıkılıyordu ama hiç tiktok izleyecek havamda değildim.
Sosyal medyamın olmamasının nedeni, gizlenmek istediğimdendi. Beni ne kadar az kişi tanırsa o kadar güvenli olurdu hayatım.
"Uno oynayalım mı?" Sarı'nın ortaya attığı fikirle kafamı yasladığım koltuktan kaldırmıştım. Anlaşılan birilerinin de canı sıkılmıştı.
"Kağıtlar nerede?"
"Odamda, dün eve gittiğimde getirmiştim." Fena fikir değildi. Hem canım sıkılıyordu.
"Uno nasıl oynanıyor?" Küçük Marta sormuştu soruyu. Bilmediği konulara karşı fazlasıyla merak duyuyordu.
"Kağıt oyunu. Renkli kartlar var ve üzerlerinde sayılar var. Herkese deste şeklinde dağıtılıyor. Ortaya kağıtları koyuyorsun, aynı sayı ya da renk olursa elindeki kartı koyabilirsin ama değilse ortadan kart alman gerekiyor. Oyun sadece bununla bitmiyor." Neden bu kadar açıklama yaptığımı anlamış değilim. Ağzım açılmış kelimeler takır takır dökülmüştü.
"Bazı simgeler var. Mesela el değiştirme simgesi. Eğer o sana gelirse istediğin kişiyle kartını değiştirebilirsin. En az kart kimde varsa onu alman gerekiyor. Kazanman için kartların tamamen bitmeli. Elinde bir tane kart kaldı, onu koyduğun zaman uno demen lazım. Yoksa kazanamazsın. Kartlar geldiği zaman detaylıcı anlatırım..." Sözüm bitmek üzereydi ki aklıma gelen kartla yeniden sözü aldım. "Bir kart var, eğer o sana gelirse istediğini yaptırabilme hakkın var. Yine istediğin kişiyle kart değiştirebilirsin, ortadaki kartları seçtiğin kişiye aldırabilirsin ya da içimizden birini seçerek istediğini yaptırabilirsin. Ben genellikle bir şey yaptırırım o kart geldiğinde."
Alejandro, Marta ve Eylül dikkatlice dinlemiştiler beni. Sarı yukarıya kartları almak için gitmişti. Üçü de oyundan bir haberdi anlaşılan.
"Ben de oynayacağım." Alejandro ilk başta pek önem vermesede, son dediğim kart ilgisini çekmişti. Kim bilir, aklında ne tür planlar vardı?
"Ben de oynamak istiyorum. Ben de oynayabilir miyim baba?"
"Oynayabilirsin." Babasının sözleriyle boyama defterini kapatmış, koltuğun üzerine koymuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dudak Çizgisi
Mystery / Thriller"Hem dünyaları verecek kadar güzel hem ölümü çağrıştıracak kadar karanlık." İkizler yıllardır birbirinden habersizce hayatlarını sürdürmüştüler. Bir gün iki kardeşin yolları tesadüf denmeyecek bir şekilde restauranttın lavabosunda kesişmişti. Artık...