Bölüm 18

304 85 5
                                    

Multimedia Cengiz

"Senden ayrılıpta gittiğim o gün, yağmur yağıyordu ben de yürüdüm... Bir yanımda sen bir yanımda hasret. Yağmurlar gözyaşlarımı gizliyordu. "

Duyduğum cümlelerle önümde duran denize odaklandım. Yağmur ne zaman yağmaya başladı bilmiyordum. Gözlerimi denizden hiç almamıştım. Hiç bir şey düşünemiyordum. Tamam böyle bir şey bekliyordum fakat her an izlenme duygusu beni fazlasıyla germişti. Hele ki Cengiz yanımdayken. Şu an ona sarılmak sabahlara kadar ağlamak istiyordum. Fakat benim yüzümden ona bir şey olursa kendimi asla affedemezdim. Zorda olsa oturduğum yerden kalktım. Burdan uzaklaşmalıydım. Benim ayağa kalkmamla birlikte Cengiz de ayağa kalktı. Ne olduğunu ona söylememiştim. Söylemeye de niyetim yoktu. Adım atacağım sıra da kolumdan tuttu. Diğer elimle kolunu tutan elini ittim.

"Peşimden gelme, istemiyorum." Güç bela kurduğum cümle boğazıma bir yumru gibi oturmuştu.

"Affetmedin mi? "söylediği cümleyle olduğum yerde biraz durdum. Affettim, affettim ama bunu sana yapamam, canını yakamam... Söyleyemedim... Hiç bir şey söyleyemedim. Bugünün belki de böyle bitmesini ikimizde istemiyorduk. Ama böyle bitmişti. İstemesekte bu kadar kötü bitmişti. Kaderin bize ne getireceğini kimse bilmiyor. Adımlarımı minik minik atıp yürümeye başladım. Arkamdan her hangi bir ayak sesi gelmiyordu. Ellerimi belime sararak yürümeye devam ettim. Bedenimi ıslatan, ruhumu dinlendiren yağmura bıraktım kendimi.

Kimsesiz bom boş bir sokakta yürüyordum. O cümlelerden sonra hayata bir idealim kalmamış gibi hissediyordum kendimi. Böyle mi olmalıydı? Ya da kalıp savaşmalı mıydım? Ailemin beni sürekli desteklediği Gülce bu kadar mı savunmasızdı? Değildi. Değilim. Kendimi asla bırakmayacağım hiç bir güç benim inancımı yenemez.

Karşıdan gelen arabanın keskin farı gözlerimi acıtmaya başladı. Az önce ben, beni kimse yenemez mi diyordum. Sanırım erken konuşmuşum. İçimden bir ses nedense arkama bakmadan koşup burdan uzaklaşmam gerektiğini söylüyor.

İçimde ki sesi çabucak onaylayıp arkamı dönüp koşmaya başladım. Başladığım yere dönmüştüm. Yine ben kaçıyorum. Onlar kovalıyor. Ömrümün sonuna kadar kaçacaktım sanırım. Arkamdaki araba gittikçe hızlanıyordu. Şimdiden haber manşetlerini bile görebiliyorum.

GENÇ KIZ KACMAYI BASARAMAYIP ONU EZEN ARABANIN ALTINDA FECI ŞEKİLDE CAN VERDİ.

Aklıma gelen haber manşetleri biraz daha koşmamı hızlandırdı. Nefesim iyice düzensizleşti. Yolun kenarında olan duvardan atlayıp o yönde koşmaya başladım. Arabayla oldukları için burdan gelemezdiler. En azından arabayla. Bir evin duvarına yaslanıp nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Keşke evden hiç çıkmasaydım. Evde de özür dinleyebilirdi. Bu kadar uzağa gitmenin ne anlamı vardı ki.

Nefesim düzene girmeye başlamıştı. Nereye gidecektim şimdi ben? Beni bu denli izleyenler, nerede yaşadığımı da bilir. Yavaşça yerimden doğruluğum sırada arkadan bir el önce belime sarıldı sonra da diğer eliyle tam çığlığı basacakken ağzımı kapattı. Olduğum yerde debelenip etrafa tekmeler savunmaya başladım. O kadar güçlü tutuyordu ki belimi bütün iç organlarım ağzımdan çıkacak sandım.

"Şşş.. Sakın ol "diye fısıldadı." Benim Cengiz. " son kelimeyi duyduğumda içime bir ferahlık gelmişti. Yalnız olmamam beni biraz rahatlamıştı. Şuan burda olduğu için ona sarılabilirim. Ağzımdaki elini yavaşça çekerken " Korkma "diye fısıldadı. Bu adam neden bu kadar sessiz konuşuyordu. Hızlıca kafamı salladı. Elini ağzımdan çektiği an tam konuşacakken işaret parmağını dudağıma bastırdı. Bu adam niye bu kadar sesiz davranıyor. Ona anlamayan gözlerle bakmaya başladım. Eliyle yan tarafı işaret edip yalnızca ağzını oynatarak "Ordalar" dedi.

Elimden tutup yavaşça yürümeye başladığımızda adamlar bizi fark etti. Cengiz anında koşmaya başladı. Peşinden beni de koşturarak. Aynı anda adım atmadığımız için bu koşu beni bir öncekinden de daha çok yormuştu.

Daha fazla koşamayacağımı anlayınca olduğum yerde durup yere çöktüm. Cengiz arkasını dönüp bana baktı. "Dayanmalısın, hadi kalk güzelim." başımı olumsuz yönde salladım. Artık nefesimde koşmama müsaade etmiyordu. Cengiz, eğilip belimden tuttuğu gibi beni omuzlarına attı. "Amma da ağırmışın haa" hem kendi almış hem de laf ediyor.

"Bıraksaydınız o zaman Cengiz bey, ben size beni omuzlarınıza alın mı dedim. "o kadar da kilolu değildim. Belki yağmurun ağırlığı da üzerimdeydi. Evet evet kesinlikle yağmur yüzünden. Asıl sorun şimdi nereye gidiyoruz.

Kafamı kaldırıp arkamızdan gelenlere baktığımda yaklaşmış olduklarını gördüm. Cengiz'in sırtına vurarak" Koş, daha hızlı koş, yaklaştılar.! " adımlarını biraz daha hızlandırdı. Biraz daha o hızla koştuktan sonra bir arabanın önünde durduk. Bu Cengiz'in arabasıydı. Bu arabayı gördüğümde bu kadar sevineceğimi düşünmemiştim. Beni on koltuğa koyarak kendi de hemen yanında yerimi aldı. Arabayı çalıştırdığı gibi yola koyulduk. Dikiz aynasından arkaya baktığımda adamların telefonla telaşlı bir şekilde konuştuklarını gördüm.

Biraz uzaklaştıktan sonra derin bir nefes aldım. Sanırım izimizi kaybettirmistik. Cengiz orda olmasaydı şimdi de belki çoktan... Aklımdan bile geçirmek beni fazlasıyla korkutuyordu. Ona belki de bir hayat borçluyum.

Yanımda oturan yakışıklı adama baktım. Fazlasıyla göz alıcı... Direksiyonu tutan kollarındaki kaslar dehşet bir görüntü çıkarıyordu meydana. O kolların arasında olmak istedim bir an. O kolların bana sarılmasını.

Cengiz endişeli bir şekilde dikiz aynasına bakıp ağzında bir şeyler geveliyordu. Ne olduğunu anlamak için arkamı döndüğümde silah patladı. Çığlık atarak olduğum yerde sindim. Peşimizi bırakmamışlar. Bizi öldürmek için yemin etmiş gibiler. "Öleceğiz" diye korkuyla bağırdım.

Cengiz gözlerime bakıp "korkma hiç bir şey olmayacak" diyip belindeki silahı çıkardı. Camı açarak onlara karşılık vermeye başladı. Bu gidişle ya kaza yapıp öleceğiz ya da onlar bizi öldürecek. Sonuçta bir ölüm vardı...

"Ne yapıyorsun iki.. İkimizi de öldüreceksin "diye kekeledim. Korkudan elim ayağım titriyordu. Ben böyle biri değildim. Ne ara bu hale geldim.

Ates etmeyi bırakıp yanına önümüzdeki virajı usta bir şekilde geçti. Torpidodaki silahı çıkarıp bana uzattı. Gözlerim kocaman olmuş elindeki silaha bakarken "Ne duruyorsun hadi al yoksa burdan sağ salim çıkmayacağız." Ellerim titreye titreye elindeki silahı aldım. Ya ölecektim ya da öldürecektim. Patlama sesiyle Cengiz'e baktım. Hafifçe kafamı sallayıp camı açtım. O güçlü Gülce olacaktım. Kesinlikle o güçlü Gülce olmalıydım.. Elimdeki ağır silahı tutmak belki bana yakışmıyor ama bunu yapmak zorundaydım. Tüm gücümü toplayıp ateş etmeye başladım.

Mermiler bittiğinde yerime oturup Cengiz'e baktım. Şimdi ne olacaktı. Gözlerimi Cengiz'e çevirdiğimde kafasını hafifçe eğip kaldırdı. "Sana bir şey olmasına asla izin vermeyeceğim." diyip gazı kökledi. Kapının koluna sıkıca tutundum. Bu gece bitsin istiyorum! Bu gece bitsin!!

Nihayet Cengiz aramızdaki adamları anlatmayı başarmıştı. Ama şimdi de arabadan tuhaf sesler geliyordu. Arabayı yakın bir petrol ofisinde durdurdu. Görevli arabaya doğru yaklaştığında Cengiz kapının koluna uzandı. Ben de uzanmışken Cengiz kolumdan tutarak "Sen içerde kal, ben hemen geleceğim." dedi. Beni rahatlatmak istiyordu. Fakat şuan rahatlayamazdım. Hava almaya ihtiyacım vardı. O anda beni kendine çekip alnımı öpüp "Korkma" dedi.

Onun öpücüğüyle içime bir su serpildi. Ona güveniyorum hemde fazlasıyla. Ama onu da bu işe alet ettiğim için kendime kızıyorum. Havalı bir şekilde arabadan inişini izledim. O çok göz alıcı yakışıklı bir adamdı. Onun bu halini kıskanmıyor değildim. İçimde ona olan güven hissinin neyden kaynaklandığını o an anladım. Ben ona aşıktım.. Ben Cengiz'e aşıktım...

Yeni bölüm geldi... Geç yazdığım için özür dilerim. Bu bölümü defalarca silip baştan yazdım. Umarım güzel olmuştur. Vote ve yorum unutmayın. Desteğinize ihtiyacım var :)))))
Hatalar varsa görmezden gelin sinirlendiğim için incelemeden paylaştım.

GÜLCENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin