Bölüm 19

333 68 7
                                    

Multimedia da yakışıklımız varrr:)))

Cengiz arabadan indikten sonra ben bir müddet daha arabada kaldım. Alnıma bıraktığı sahiplenici öpücüğü beni benden almıştı. Hiç kimseye hissetmediğim o duyguları Cengiz'e hissediyordum. Ama onun sadece korkmamam için böyle davrandığını da biliyordum. Benim ona hissettiğim duydukları o bana karşı hissetmiyor..

Arabanın içinde oturmaktan canım çok sıkıldı. Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Kapıyı açıp dışarı çıktım. Kapıyı kapattığımda Cengiz'in bakışlarını üzerinde hissettim. Bir kaç adımda yanlarına ulaştım. "Sorun nedir?" diye Cengiz'e bakarak sordum. Cengiz tatlı bir tebessümle yüzüme baktı. onun gülümseyişinin kalbime dokunduğunu hissettim. "Arabayı tamire yollayacağız bu şekilde kullanılmaz halde." Bir bu eksikti diye düşündüm. Peşimizde adamlar varken bir de arabanın bozulması bunun üzerine tuz biber olmuştu. Cengiz'e ne yapacağız bakışları atarken Cengiz de yanındaki adama döndü "Buralarda kalabileceğimiz bir otel var mı?" Görevli eliyle sağ taraftaki yolu gösterdi. "Sağdan döndüğünüzde önünüze pansiyon olduğunu belirten bir tabela çıkacaktır." Cengiz başıyla onaylayıp anahtarları adama verdi. Arabaya doğru ilerleyip telefonunu aldıktan sonra bir kaç adımda yanıma ulaştı. Yağmur ara ara yağıyordu. Bu bizim için pek fazla sorun teşkil etmiyordu.

Yola çıktığımızda Cengiz'in yüzüne bakmamak için özel bir çaba sarf ediyordum. Zira o güzel yüzüne biraz daha baksam avuçlarımın arasına alıp sevme isteğimi yok edemezdim. Avuçlarıma dokunan ani sıcaklıkla vücudum yanmaya başladı. O büyük avuçları ellerimi sahiplenici tutuşuna hayranlıkla bakıyordum.

Uzaktaydık çok uzakta ve ben yanımdaki adamın beni tutan ellerine bakıp korkumu minimuma indiriyordum. Huzurun yanında güveni hissedebiliyordum. Fakat onun bakışlarında da aynı korkuyu görüyordum. En azından atlatmıştık ve bu pansiyonda bizi bulacaklarını ikimizde sanmıyorduk. Pansiyona geldiğimiz de Cengiz bana dönerek "Sen burada kal, ben içeriye bakıp geliyorum."dedi. Başımla onaylayıp içeri girmesini sessizce izledim. Islak gömleği vücuduna yapışmış onu daha da seksi bir hale sokmuştu. Resepsiyondaki görevliye bir şeyler dedikten sonra beni yanına çağırdı. Yanına koşar adımlarla gittim çünkü o kadının Cengiz'i yiyecekmiş gibi bakması benim sinirlerimi fazlasıyla zorluyordu. Görevliden anahtarları alıp merdivenlere doğru yöneldik. Pansiyon, o korku filmlerindeki gibi kapıların gıcırdadığı, ürkütücü bir yere benziyordu. Başka bir seçeneğimiz olmadığı için bir oda tutmuştuk.

Odaya girdiğimizde bu düşüncelerden hemen sıyrılmıştım. Çünkü odanın içi, dıştan görünen o kafamda canlandırdığım ürkütücü yerle uzaktan yakından alakası alakası yoktu. Tamamen farklıydı. Oldukça temiz ve iyi yerleştirilmiş bir yerdi.

Ben içeriyi incelerken Cengi'i birazcık olsa da unutmuştum. Ona döndüğümde "Oha.. Ne yapıyorsun?"deyip önüme dönmek zorunda kaldım. Çünkü adam soyunuyordu! "Islandık Gülce duş alacağım." ıslandı diye benim önümde soyunacak hali yoktu ya. "Gördüğün gibi orada banyo var orada yapsana ne yapacaksan." cevap vermemişti fakat arkamda duran büyük cüsseden tam olarak nerede olduğunu, kollarını vücuduma sardığında tam olarak ne yaptığını anlamıştım. O üşüyen bedenim bir anda alev topu gibi yanmaya başlamıştı. Onunla aynı odada kalma fikri o kadar da iyi bir fikir değildi.

Ama bu durumu fırsat bilip gözlerimi kapadım. Onun huzur dolu kollarının arasında birazcık kaldıktan sonra hevesli biri gibi görünmemek adına hemen kollarının arasında çıkıp ona döndüm. Neden döndüm diye kendime kızmaya başladım çünkü hala üstü çıplaktı. "Gir şu banyoya artık!!" diye sert bir şekilde ona doğru tısladım. Elimle banyonun yönünü göstererek. Ardından mutluluk bir kahkaha duydum"Banyo sağda "demesiyle ellerimin arasından banyonun nerede olduğuna baktım. Bunu sorun edecek değildim. Bir an önce şu aptal meseleden kurtulmak istiyordum. Cengiz banyoya giderken ben de üzerimdeki ıslak kıyafetlere baktım bunlarla yatma olasılığım bile yoktu. O sırada çalan kapı yerimden sıçramama sebep oldu.


Bizi bulabilme ihtimalleri yüzde kaç? Bu ana kadar onları biraz unutmuşken, kafam biraz rahatlamışken bu kapının çalması bütün korkularımı geri getirmişti. Açmasam acaba giderler miydi? Vücudum titreye titreye kapıya doğru yürüdüm. Kulağımı kapıya yasladığımda hiç bir ses gelmedi. Gittiler diye düşünürken kapı bir kez daha tıklatıldı. Ağzımı ellerimle sıkıca kapattım. Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Yutkunarak "Kim o?" diye sordum. "Oda servisi Cengiz beyin istediklerini getirdim." deyince yüreğime su serpildi. Keşke daha önce sorsaydım diye düşündüm. Bu kadar korkuyu boşu boşuna yaşamazdım.

Kapıyı açıp görevlinin elindeki poşetleri aldım. İçine baktığımda bunların giyecek bir şeyler olduğunu gördüm. Poşetin içinde bir poşet daha vardı. sanırım bu da Cengiz'in kıyafetleriydi. Bu adam kıyafetlerini almadan o banyoya neden girdi! Ben ona bu kıyafetleri nasıl vereceğim. "Acaba aklın nerede kıyafetlerini almadan orada ne işin var " diye banyo kapısından ona doğru bağırdım. O sırada Cengiz kapıyı açıp dışarı çıktığında gözlerim kocaman olmuş ona bakıyordum. Çünkü başka yerlere bakmak akıllara zarardı. Belinde sadece bir havluyla dışarı çıkmıştı. "Sana böyle dışarı çık kim dedi?" diye bağırdım ona. Ellerini göğsünde birleştirmiş bir şekilde banyo kapısına yaslanıyordu. Yüzüne koyduğu çarpık gülümseyişi beni deli ediyordu. "İçeride kalıp ne yapacaktım ki?" masumca sorduğu sorunun altında çapkın bakışları vardı. Eğer aramızda bir şey olsaydı bu durum belki normal olabilirdi ama birbirimizi bile doğru düzgün tanımıyorduk. Ayrıca bu adam kızların karşına bu şekilde mi çıkıyordu! Bunun düşüncesi bile beni deki ederken olabilme ihtimalini bile düşünemiyordum. Hem olsa ne olacaktı ki sanki ona hangi hakla karışacaktım.

Elimdeki Cengiz'e ait olan poşeti göğsüne vurarak bana ait olan kuru kıyafetleri alarak banyoya girdim. Üzerimdeki ıslak kıyafetlerden kurtulup sıcak bir duş aldım. Kuru kıyafetleri üzerime geçirip banyodan çıktım. Cengiz berjerde uzanmış kafasını tavana dikmiş bir şeyler düşünüyordu. Ne düşündüğü yüz ifadesinden bariz belli oluyordu.

Dikkatini dağıtıp beni fark etmesi için hafifçe öksürdüm. Bana döndüğünde yüzüne koyduğu sahte gülümsemesi vardı. Bu gülümsenin altında yatan endişeli ifadeyi rahatlıkla görebiliyordum. Odada sadece bir yatak ve berjer vardı. Cengiz'e sen berjerde yat diyemezdim. O bana derse berjerde sen yat şüphesiz kabul ederdim. Bugün benim için fazlasıyla yorulmuştu. Bir de yüzsüzce sen burada uyu diyemezdim ona. "Ne dikiliyorsun, yatsana?" bir onun gözlerine bir de yatağa baktım. "Olmaz, zaten bugün benim için fazlasıyla şey yaptın, ben berjerde yatarım." deyince kaşları çatıldı. Kötü bir şey dememiştim, neden bana böyle bakıyordu.

"Sence o kadar kaba bir insan mıyım?"diye sorunca ne diyeceğimi şaşırdım. Tabii ki de o kaba bir insan değildi. Ben bunu ima etmemiştim. Hafifçe kafamı iki yana salladım. Ayakta dikilmiş öylece yüzüne bakmaya devam ettim. Onun muhteşem yüzünü bir ömür izlesem doymazdım belkide.

"Orada öyle dikilip durmaya devam edersen seni ben yatıracağım haberin olsun." alayla karışık kurduğu cümleyi gözlerimi büyüterek baktım. O bakışların altında yaparım mesajı vardı. Sessizce yatağa doğru yürüdüm. İçim rahat etmese de sesimi çıkaramadım. Çok yorulmuştum ve bir an önce uyumak istiyordum. Yatağa uzandığımda o kadar çok uykum olmasına rağmen bir türlü uyuyamıyordum. Cengiz'in varlığı hissetmem bile uyumamı engelliyordu. Başka şeyler düşünmeye başlayarak kendimi derin uykunun kollarına bıraktım.

Sabah uyandığımda Cengiz'in hala uyuyor olduğunu gördüm.Onu uyandırmamak adına sessizce yataktan kalktım. Derin ve düzenli nefesinin bana huzur verdiğini hissettim. Ayak parmaklarımın ucunda sessizce yanına yaklaştım. Başının yanına diz çöktüğümde yüzünü ilk defa bu kadar yakından gördüğümü fark ettim. Elim benden istemsiz bir şekilde saçlarına gitti. Yumuşacık saçları vardı. Elimi saçlarından çekmeden yüzünde gezdirmeye başladım. Ona ilk defa bu kadar içten dokunuyordum. Ellerim heyecandan terlemeye başladı. Bu durumda ona yakalanmak istemiyordum. Ama ellerimi de yüzünden çekmek bana zor geliyordu. Ömrümde ilk defa duyduğum bu hissin karşılıksız kalmasından korktum. Duygularımın karşılıksız kalma düşüncesi aklıma gelince yüzüm düştü. Elimi çekeceğim anda o büyük elleri elimi kavradı. Kalbim göğüs kafesimi delip dışarı çıkmak istercesine atıyordu. O an elimde hissettiğim ıslak öpücükle karnımda uçuşan kelebeklerin sayısı attı. Elimdeki o öpücüğü beni benden almıştı.

İftar sürpriziiiiii inşallah beğenirsiniz....

Vote ve yorum unutmayın....

GÜLCENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin