BÖLÜM 47 (sezon finali 1)

257 194 13
                                    

Sezon finalinin birinci bölümü umarım beğenirsiniz ❣️✨

Çatının uç kısmındaki küçük duvarın üzerine ayağımı  atıp üstüne çıktım.
Çöp konteyneri tam altımdaydı atladığım gibi içine düşecektim en azından öyle umuyordum.
Daha fazla düşünmeyi bırakıp atlamak için derin nefesler aldım.
Düşündükçe vazgeçecektim yoksa.
Son bir nefes alıp ne olacaksa olsun artık diyip kendimi attım ,evet attım.
Dördüncü kattan bir çöp konteynerın içine attım kendimi.
Sadece bir saniye uçtuğumu hissettim fakat
bir kaç saniyede sırt üstü çöp konteynerına düşünce:
"Aaaaaahhhh, aaaaaaahhhhh...."diye bağırışım sokaklarda yayıldı çünkü çöp konteynerındaki poşetler sadece bir kaç taneydi ve bir bacağım demir konteynırla buluşunca acı çığlık ağzımdan çıktı.

Bacağım çok ağırıyordu kendimi zorlayarak oturur pozisyona geçince dizimin yerinden çıktığını gördüm.
Bacağım düzelmiyor du ve şuan diz kapağım kaymıştı.
Bacağımı düzeltmeye çalışınca acı çığlık yine beni buldu.
Bu şekilde kalkamazdım diz kapağım kaymıştı ve ben kalkamıyordum.
Diz kapağım ayak tarafıma değil yukarı doğru kaymıştı.
Elimle hafif dokununca acıyı hissetmemle dişlerimi sıktım.
Burda bu halde daha fazla kalamam diyip
elimle diz kapağıma aşağı doğru kaysın diye sertçe  vurunca "Aaaaaahhhh..."diye acı çığlık ağzımdan çıktı.
Gözlerim görüş açısını kaybedercesine yaşlarla dolmuştu.
Dizim yerine girdimi göremiyordum ama acıdan inim inim inliyordum.
"Babaa yardım ett..."diye bir feryat ağzımdan kaçtı.
Ağlıyordum fiziksel acı vardı ama daha çok bu olanlar için ağlıyordum.
Bunları yaşamak istemiyordum, tek başıma kalmıştım ve ben mücadele etmek istemiyordum , kimse yoktu herkes öldü tek başıma kalmıştım ve ben korkuyordum.

Yalnız kalmıştım, sadece ben . Hepsinin ölümünü gören gözlerim artık bir şey görmek istemiyordu , acı çeken bedenim durmak istiyordu, yıkılan ruhum yerden kalkmak istemiyordu.
Ben çok yorulmuştum.

Çöp konteynerın içinde yine perişan olurcasına ağladıktan sonra dizimden geçen acıyı hissetmemle uzandığım yerden doğruldum.
Dizime baktığımda diz kapağım yerine oturmuştu ve şuan bacağım düzdü.
Bacağımı yukarı doğru kaldırıp diz kısmında kırpmaya çalışınca minik bir sızı olsada olmuştu.
Üst üste bacağımı indirip kaldırınca geçen acıyı ve düzelen bacağımı görmemle sevindim.
Yerimden doğrularak koca konteynerın içinden çıkmaya çalışınca çöp poşetlerine baktım.
İçinde yiyicek bir şey var mıydı acaba diyip poşetleri açtım.
İlk poşeti elime alıp açınca burnuma gelen pis koku tuvalette ait bir poşet olduğunu anladım.

Elimle ağzımı kapatım, kusmam geliyordu.
İkinci poşeti açınca koca poşette boş serum ilaç, ve saçma sapan kağıtlar vardı sadece.
Hemen yandaki son poşeti yırtıp içine baktığımda bir yiyicek poşetiydi ama artık poşetiydi.
Küflenme ye yüz tutmuş ekmek parçacıkları vardı ve diğer poşet gibi olmasa da bu poşeten de kokular geliyordu.
Günlerce sadece bir kaç paket bisküvi yiyen karnımı zorlayarak elimi poşetin içine atım.
Elime gelen ekmek parçasını dudaklarımın yanına getirince ekmekten gelen koku midemi kaldırmıştı.
Daha fazla dayanamayıp nefesimi tutup elimdeki sert ekmek parçasını ağzıma kattım, çok sertti ve çok farklı bir tat vardı bu güzel bir tat değildi.
Midem ağzıma yükselirken ben ekmeği bir kaç çiğneyişten sonra yuttum .
Ekmeği yutmamla midem yine boğazıma geldi ama elimi bir ekmek parçasına daha atıp ağzıma kattıp hızlı hızlı çiğniyordum.
Midemin ağzıma gelmesini umursamayarak ne kadar ekmek parçası gördüysem ağzıma katıp gözyaşlarım arasından çiğneyip yuttum.
Hem ağlıyor hemde bozulan ekmekleri yiyordum.
Zehirlenebilirdim ama yemek zorundaydım.

Çöp poşetlerinin arasından doğrulup kendimi çöp konteynerın dışına atım.
Dizlerimin üzerine çöküp ağzımdaki tadın gitmesi için çantada su aradım elime gelen şişenin ağzını açıp  bir kaç yudum suyu içtim.
Derin derin nefesler alıp midemin durmasını bekledim , beklerken bile olduğum bu durum için ağlıyordum.
Bir kaç dakika sonra iyi olduğumu hissedince ayağa kalktım.
Hastenenin ön kısmına doğru yürüdüm.
Dün ki zombilerin hepsi şuan bu hastanenin içindeydi ve saklanıyordular.

Ordan ayrılmak için gidiyorken hastane duvarına asılı olan doğal gaz borusunu görünce durdum.
Doğal gaz borusu hastanenin her yerindeydi ve lanet olası yüzlerce zombi içerde saklanıyordu.
Doğal gaz borusuna yaklaştım yerde gördüğüm bir demir parçasını ellerimin arasına alıp boruya vurmaya başladım.
Doğal gaz borusunu kırma çabalarım sonunda işe yarayıp biraz kırıldı ve burnuma gaz kokusu geldi.
Duvardan uzaklaşıp etrafıma bakındım benzin yada araç görmek istedim ama bir şey yoktu.
Az önceki çöp konteynerının yanına gidip içinden poşet ve bez parçalarını elime alıp yerdeki bir taş parçasına sardım.

Hastanenin yanına yakın olan binanın yanına yanaştım poşetleri taşa sarıp bezide taşa sarıp bağladım. Taş avucum büyüklüğündeydi.
Onu sarıp sarmaladıktan sonra çantamı sırtımdan indirip çakmağı aldım.
Elimdeki bezlere sardığım taşa ateş yaktım, ateş bezi sarınca elim yanmadan taşı az önce kırdığım doğal gaz borusuna fırlattıp yere çökerek kulaklarımı kapatım.
Evet hastaneyi patlatacaktım, yüzlerce zombinin ordan gece olunca sağ salim çıkmalarına karşı çıkacaktım. Onlar ölecekti.
Benim ailemi benden alan o yaratıklar bu ateşte cayır cayır yanacaklardı.
Taşı borunun yanına atım ama bir şey olmadığını gördüm.
Bana zarar gelmesin diye yandaki binanın duvarına sığınmıştım fakat bir patlama olmadı.
Kulaklarımı açıp başımı biraz  saklandığım yerden çıkararak taşa bakacakken yeri göğü inleten bir patlama sesi duyuldu.
Koca patlamanın şiddetiyle kalçanın üzerine düştüm, kulaklarım sağır olacaktı şu dakikadan sonra eminim.

Koca patlamanın ardından saklandığım duvarın arkasından çıkıp hastenenin önüne doğru yürüdüm.
Camları paramparça olan hastane şuan gözümün önünde cayır cayır yanıyordu.
Hastanenin önüne gelince koca şaheserimin içinde bağırma sesleri geliyordu.
Ateşin içinde ki bağırma sesleri kulağıma gelince huzuru bulmuş gibi içim rahatladı evet bu çığlık sesleri bana sadece huzuru hissetirdi.
Yüzlerce zombi bu patlama sayesinde şuan cayır cayır yanıyordu.
Tüm arkadaşlarımı öldüren bu zombilerin şuan çığlık sesleri kulağıma geliyordu.
Dün gece şehirdeki yüzlerce zombi bu hastaneye bizim için gelmişti şimdi ise bu patlama sayesinde hepsi öldü.

Derin bir nefes alarak başımı dikleştirdip yanan hastaneye baktım, Sera ve Rex'in bedenleri şuan yanıyordu fakat ben arkadaşlarımı dün gece kaybettim zaten.
Yanan hastaneye bakarak sesli bir şekilde kendime bir söz verdim:
"Ne olursa olsun mücadeleyi bırakmayacağım, ne olursa olsun mücadele etmeye devam edecem. Ben Freya Satman kanımın son damlasına kadar savaşacağıma söz veriyorum."diyip yanan hastenenin önünde referans yaparak eğildim.
Başımı kaldırdığımda yüzümde acımasız , güçlü ve korku barındırmayan bir yüz ifadesi vardı çünkü artık korkmuyordum.
Madem herşey bir plana dahildi bende kendi planımı kuracaktım.
Yerdeki çantamı sırtıma atıp , önümde yanan hastaneye son kez bakıp ordan uzaklaştım.

"Kaybedeceğiniz bir şey kalmayınca korkacak bir nedeniniz de kalmaz."

----------------

Sezon finali olarak sadece bu bölümü atacaktım fakat Freya ve arkadaşlarının mücadele ettiği sırada Carl'ı da yazdım.
Sozon finali iki olarak onu göreceksiniz.
Umarım beğenmişsinizdir.

DİRİLİŞ (Zombiler) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin