BÖLÜM 24

290 215 12
                                    

Merhaba bu aralar üniversite için hazırlık yapacam ve bu yüzden geç girebilecem Wattpad'e.

İyi okumalar tırtıllarım yorum ve beğenmeyi unutmayın ❣️
SEVİLİYORSUNUZ ❣️

**********

"Kızlar burda iki ceset var."
Sera'yla sarılmayı kesip Rex'in baktığı yere baktık. Ve dehşetle yerdeki iki bedene baktık bir kadına ve bir adama aitti. Orta yaşlarındaydılar.
Adam ve kadının cesedine doğru ilerlediğimizde ara ara parçalanmış vücutları zombi saldırısına uğradıklarını kanıtlıyordu.
Çünkü adamın diz kapağı yerinden çıkmıştı şuan adamın diz kapağını ile kemiğiyle beraber dışarı çıkan damarlarını görüyorduk. Aynı şekilde yırtılan boğazının kenarı boynundaki et parçasını göz önüne getirmişti, boynundan akan kandan dolayı üzerindeki kıyafet boydan boya kana bulanmıştı.

Yanındaki kadına baktığımızda onunda kolundan kesilen etten dolayı beyaz kemiğini görüyorduk, gövdesine baktığımızda ise midenin olduğu kısımda koca bir yarık vardı. Ve bize bağırsaklarındaki koku burunlarımıza geliyordu. Yüzüne bakınca ise bir yanağının göz altından çenesine kadar olmadığını diş ve çene kemiğini görünce daha fazla dayanaman Sera odanın köşesine koşup kustu. Bu görüntü çok kötüydü.
Rex'e baktığımda oda benim gibi kötü olmuştu midemiz ağzımıza gelmişti resmen.

Daha fazla bu görüntüye dayanamayıp yatağın üzerindeki örtüyü alarak kadın ve adamın cansız bedenine örtük. Yerler bile kana bulanmıştı , yerde kurumayan kandan cesetlerin yeni olduğu anlaşılıyordu.
Sera'nın yanına gidip odada bulunan koltuğa oturduk . Burdan kaçamazdık çünkü hem pencerenin önünde hemde kapıda adamlar vardı. Ama bir çözüm bulmalıydık.

"Saldırıya uğradıktan sonra onları vurmuşlar mıdır, çünkü kafalarından bir mermi yememişler." dedim.
"Bende görmedim üzerlerindeki kandan dolayı vücutları görünmüyor eğer salak ve aptal değillerse vurmuştur diye umuyorum." dedi Rex.
Bizde öyle umuyorduk çünkü bu parçalanmış bedenle zombi olarak dirilmelerini istemiyorduk. Dirilirlerse bizim için çok kötü olurdu çünkü bu kilitli odada silahsız bir halde ne yapardık bilmiyorduk. Onlar tarafından öldürülebilir yada dönüşüm geçirebilirdik ve biz bunun olmamasını umuyorduk.

"Bize zarar verecekler mi." dedi Sera ağlayarak.
"Ağlama Sera eğer Tanrı yanımızda ise bize bir zarar veremezler ve bizde izin vermeyecez." diyip ona sarıldım. Anında yaşlı gözlerini boynuma sokup sarıldı.
Yaşadığımız şeyler çok fazlaydı. Dünyanın ve insanların yok oluşunu izlerken sevdiklerimizin gözü önümüzde hiç bir şey yapamadan ölmelerini izlemek, bu durumdayken bile hala kötü insanlar tarafından istismar edilip bu halde olmak.
Bunlara kim dayanırdı ki, bizde dayanamıyoruz mental olarak kötüydük ama hâlâ bitmiş değildik.

İnsan mecbur kalınca tüm acılara rağmen yaşıyormuş. O zombi filmlerinde ana karakter olanlar gözümüze çok basit gelir; tek yaptıkları yiyicek ve hayatta kalmak adına zombiler öldürdüğünü sanıyorduk, bende öyleydim alt tarafı bir film ne zorluklarla mücadele ediyorlar ki sanki diyordum. Ama şuan kendi halimize bakınca aslında biz onların psikolojik hâllerini hiç düşünmüyorduk. Bizim gibi onlarda ne yaşamış olursa olsunlar hayatta kalmak için psikolojik sorunları geride bırakıyorlardı , bırakmak zorundaydılar. Bu yüzden gözümüze hiçbir sorunlarının olmadığını sanıyorduk. Eğer psikolojik sorunlarınızı önde tutarak mücadele ederseniz sorunlarınıza yenik düşer, mücadele edemezsiniz buda sizin sonunuz olur ve biz o sona düşmeyecektik.

Örtünün altında olan iki cesede bakarak sessizce oturduğumuz yerden bir saatimizi geçirdik. Saat şuan 16:00 dı şuan akşam olmasına az kalmıştı.
Burdan nasıl kaçacağımıza dair en ufak bir fikrimiz dahi yoktu çünkü ne bir silahımız vardı ne de kaçacak bir yol. 15'e yakın adamla nasıl başa çıkabiliriz ki. Bir kaç kişi olsaydılar onlardan kurtulma ihtimalimiz de yüksek di. Ama sayıca bizden üstün kişiler le ne yapabiliriz ki.

"Burdan çıkmamız gerekiyor." dedi Rex.
"Bizden sayıca üstünler Rex nasıl kaçabiliriz silahlarımız bile bizde değil." Kapana kısılmış tık resmen. Adi herifler.
"Burda kös kös oturup sonumuzu mu bekliycez yani."
"Sakin ol Sera, şuan kapana kısılmış haldeyiz ve şuan bir şey yapamıyor olabilir ama illaki bir yol vardır. Burdan kurtulacaz." Sonuçta çıkmaz sokaklarda dahi bir yol var geriye gitmek.
Cesedlerin üzerine örğütümüz beyaz çarşaf iki cesedin üzerindeki kandan dolayı kana bulanmıştı. Boris'le adamları onları öldürmüş mü acaba öldürdüklerini umuyorduk çünkü bazı insanlarda dönüşüm geç oluyor. Austin de geç dönüşmeye başlamıştı. Ama o şuan iyi.

Kapının açılmasıyla üçümüzde kapıya baktık.
Gelen kişi arkası açık arabada benimle konuşan çocuk du. Çocuk diyorum çünkü aralarında en geç olan o 20-21 yaşında olmalı. Elindeki tepsinin üzerinde su ve bir kaç yiyicek vardı onları görmemle acıktığımızı hissettik. Seth di sanırım ismi arabada ki adam ona Seth demişti çünkü.
Seth içeri girdikten sonra arkasından Boris geldi.
"Misafirlerimiz nasıl diye kontrol etmek istedim ve boş gelmedim acıkmış olmalısınız su ve bir kaç yiyicek getirtirdim. Sakın utanmayın kendi evinizdeymiş gibi rahat olun ve yiyicekleri olun akşam dinç olmalısınız özelikle kızlarım, yemek yiyene kadar yanlarında ol Seth sonrada dışarı çık." dedikten sonra iğrenç bir şekilde pis pis sırıttıp konuşmamıza izin vermeden dışarı çıkıp kapıdaki adam kapıyı kitledi. Lânet olası herif, senin o iğrençliklerle dolu olan beynine sıkacam hem bizim için hemde Maria için sana sözüm olsun.

Seth köşede olan bir sehpayı karşımıza verip elindeki temsiyi üstüne bıraktı bir iki adım geri çekildi. Yemek güzel görünüyordu ama dokunmuyorduk çünkü Boris'in bir şey içine kaymasından şüpheleniyorduk sanırım bunu anlayan Seth konuşmaya başladı.
"Yemekleri ben hazırlayıp getirdim içinde zehir veya bir şey yok merak etmeyin Boris yemeklere ilaç koymaz zaten." dedi.
"Belki koymuştur nerden bilelim." dedi Sera. Haklıydı gizlice koymuş olabilir bizi bayıltmak için.
"Yemeklerin içine ilaç katmaz çünkü gece sizin ayık ve enerjik olmanızı istiyor." dedi Seth gece olacak şeyi ima ederek. Bu cevap yemeklerin içinde bir şey olmadığına inanmamıza yetmişti ama ima ettiği şey tekrara dedirgin olmamıza yetmişti.
O domuz herif bize dokunmazdı değil mi?

Önümüzdeki suyu önce içtik kaç saatir sussuzduk sonra da yemeği yerken aklıma gelen şeyle konuşmaya başladım Seth de kapıda dikilmiş bize bakıyordu dışardaki adamlara göre farklı biriydi.
"Maria nerde Seth?"
"Odasında oyuncak bebeğiyle ilgileniyor."
"Sende onlardan biri misin Seth? Nedense onlardan biri gibi gelmiyorsun bana yanılıyor muyum?" dedim.
"Zombilerin çıktığı gün onlarla karşılaştım, Boris beni aralarına alıp kendi adamlarından biri yaptı sonuçta zombilere karşı ne kadar çok adam o kadar iyi ama onlar gibi insan kaçırıp veya kadınlara tecavüz etmiyorum. Sadece yanlarında kalmaya mecburum."

Diyince Rex de:
"Hiçbir şeye mecbur değilsin zombilerden kaçıp sığındığın kişiler zombilerden daha kötü ve iğrenç insanlar."
"Orası öyle ama burda kalmalıyım."
"Bize yardım edersen burdan çıkabiliriz Seth, sende bizimle gelirsin aynı şekilde Maria da." dedi Rex ikna edici sesiyle eğer Seth kabul ederse burdan cikabilirdik ama söylediği şeyle bize yardım edemeyeceğini anladık.
"Üzgünüm ama size yardım edemem, Boris'in adamlarından biri Maria'ya daha fazla zarar vermesinler diye onu burdan çıkarmaya çalıştı ama Boris onu hepimizin gözü önünde öldürdü, bizede ders olması için." dedikten sonra boşalan tepsiyi alıp kapıdaki adama seslenerek odadan çıkacakken bir şey sordum az daha unutacaktım yoksa hepimiz unutmuş gibiydik zaten.

"Buradaki iki cesedi öldürdünüz mü Seth?"
Seth cesetlere bir bakış atıp konuştu:
"Bu eve dün gece geldik ve cesetler zombi tarafından öldürülmüştü zaten ,Boriste bu adaya katmamızı söyledi." diyince Rex'in ve Sera'nın konuşmasına izin vermeden bir şey daha sordum Rex ve Sera ne diyecek biliyordum.
"Peki saat kaçta geldiniz Seth?" Bu çok önemli bir soruydu.
"Gece yarısını geçmiştik sabahın dördüne geliyordu saat ,ağır yaralıydılar zaten bir saat sonra da öldüler." diyip odadan çıktıktan sonra kapıdaki adam kapıyı kilitledi.

DİRİLİŞ (Zombiler) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin