Bu bölüm Carla ilgili virüsün yayıldığı ve bir kaç gün sonra olan olay bu.
İyi okumalarr ve lütfen yorum yapın ❣️Carlın emriyle virüs yayılmıştı.
Tek bir ülkeye değil neredeyse tüm ülkeye.
Bu virüs işe yaramıştı çünkü herşeyi uzaktan seyredip uzaktan kontrol ediyordu .
Virüsün yayımladığı yerlere virüsü yayıyor ölmeyen insanları da bu sayede öldürüyordu. Daha ilk günde binlerce , ikinci günde ise milyonlarca insan ölmüştü dünyada.
O kadar çok hızlı yayılıyordu ki virüsü yaymadığı yerlere bile yayılmıştı yeryüzü sadece bir ayda durdurulamazsa zombi gezegenine dönüşecekti."Anti virüsü yayalım mı Carl?" demişti Marcus. Carl ise:
"Hayır." demişti.
"Peki ne zaman?" diyince
"Yeryüzünde tek bir insan kalmayınca Marcus." demişti.
Marcus acaba bu kararı vererek hatta mı yaptığını düşünüyorken Carlın sesi Marcusu düşüncesinden çıkardı.
"Başkanlar ne durumda."
"Hepsi korku içinde, ve bunun ne zaman biteceğini soruyorlar sürekli."
"Güzel, korksunlar . Onları yarın buraya getirin onlarada bir sürpriz olmalı değil mi?"
diyince Marcus sessiz kaldı baş selamı vererek odadan ayrıldı."Başkanlar burda mı Marcus?" dedi Carl.
Amacına adım adım ilerliyor oluşu onu çok mutlu ediyordu. Bir hafta geçmişti aradan ve şuna dünya nüfusu toplansa 10 millyonda dahi yoktu. İnsanlığın yok olması onu sınırsız bir hazza sürüklüyor du.
"Hepsi istediğiniz odada."
"O zaman misafirlerimizi ağırlayalım Marcus." diyip alt kata inmek için asansöre bindi. Son olarak başkanlar kalmıştı onlar da şuan buradaydı.Başkanların bulunduğu odaya gelerek. Onlara baktı önce hepsinin yüzü korku içindeydi ve tabi öfke de.
Başkanlardan biri konuşmaya başladı:
"Sana dünya nüfusunu azalt dedik insanları zombiye çevirerek birer yaratığa dönüştür demedik Carl."
Oldukça sinirliydiler.
Carl sakin bir şekilde konuşmaya başladı:
"Ben nüfusun en hızlı şekilde bitmesini sağladım bana teşekkür etmeniz gerekiyor hâlbuki." dedi kendini beğenmiş bir edayla.
"İnsan ırkını yok etmek mi hızlı çözüm! Biz senden nüfusu azaltmanı istedik insanlığı yok etmeni değil!" Almanya başbakanı bunu diyince sağ kalan çoğu başkanlar onu onaylayıp başkan Carl'la bu hatayı düzeltmelerini istedi."Virüsü durduracam merak etmeyin ve bir kaç yıl sonra bana teşekkür edeceksiniz." dediğinde Marcusa bakıp konuştu.
"Anti virüsü yayalım Marcus ve bu süreçte de başkanları daha rahat bir yere alalım." Marcus Carl'ın ne demek istediğini anlamıştı.
Her şeyden habersiz masa başında oturan Cumhurbaşkanları Carl'ın anti virüsü yayacağını düşününce rahatladılar.
Hepsi bu kaosun biteceğini öğrenince derin ve rahat bir nefes alarak Marcusu takip ettiler.Marcus onları bir kapının önüne getirdi oturma odasına benziyordu.
"Şimdilik bu odada bekleyin birazdan hepinizi odanıza alacaz efendim." dedi hepsine hitaben.
Marcus başkanların tek tek içeri girmesini bekledi ve son olarak Japonya'nın başkanı da içeri girince daha onlar bir şey anlamadan onların üzerine kapıyı kapatı.
Kilitlenen kapı ardındaki başkanlar bunu fark edince kapıyı açmaya ve vurmaya başladılar.
"Açın kapıyı ne yaptığınızı sanıyorsun başkan Carl." Hepsi bir ağızdan kapının açılması için sözler sarf ediyordu ama Marcus çoktan Carl'ın yanına gelmiş odadaki kameradan onları seyrediyorlardı.Hepsi bağırıp kapıyı açmalarını söylüyor kapıya vuruyorlardı.
"Öbür odanın kapısını aç Marcus."
"Emin misin Carl?" dediğinde Marcus Carl ona sert bir bakış attı. Tamam anlamında başını salayan Marcus başkanların olduğu odaya bağlı olan bir odanın kapısını açmak için bir düğmeye elini koyup bekledi.
Bu yaptıkları doğru muydu? Diye düşündü içinden.
"Neyi bekliyorsun Marcus?" dedi Carl aynı sert bir yüz ifadesiyle.
Marcus Carl'a bakmadan elinin altında olan düğmeye bastı ve basmasıyla başkanların olduğu odada diğer odanın kapısı açıldı.
Başkanların odasına teker teker giren zombileri başkanlar görmüyordu hepsi kapının açılmasıyla uğraşıyordu.
Aralarında bir zombi bağırınca başkanlar o tarafa baktıklarında hepsi kapıya vurdu kapının açılması adına.
Odadan çıkan 20 ye yakın zombi başkanlara saldırmak adına onlara doğru yürüyüp hırlıyordu. Zombilerin daha fazla içeri girmesiyle başkanlar odada kaçışmaya başladı ama kilitli bir odada ne kadar kaçabilirler ki?Başkan Carl eline mikrofonu alıp konuşmaya başladı sesi içerdeki hoparlörden çıkıyordu.
"Bir söz vardır bilirmisiniz bilmem.
Derler ki bir yola başlayacaksan eğer önce önündeki engelleri kaldır.
Sürprizimi beğendiğinizi umuyorum."
diyip yüzündeki şeytani bir gülümsemeyle güldü. Bu amacıma ulaştım anlamına geliyordu, engeller bitti.Hepsinin avazı çıktığı kadar boğazlarından çıkan çığlık artık durmuş ve bedenleri zombiler tarafından yeniyordu.
Padişah sofrasına gelmiş gibi olan zombiler odadaki başkanların öldürdüğü bedenleri hırlama eşliğinde yiyordu.
Carl o zombileri dışardan yakalamadı onlar kendi adamları ve kendi çalışanlarıydı.
Onları bir odaya katıp zombiye dönüştürdü.
Zombiye dönüşen o çalışanlarını bir kaç gün aç bıraktı sırf bugün için.
Ve odanın kapısı açıldığı gibi insan gören o zombiler hepsini öldürüp şuan ise etlerini yiyordu.
Normal bir zombi sadece ısırır kanı içer fazla bir şey yapmaz ama bir kaç gün aç kalan bu zombiler gözleri dönmüşcesine önlerindeki bedenleri yiyor ve hırlıyordu.
Odada ki zombilerin bazıları önlerindeki cansız bedenlerin boynunu, kopardıkları kolarını tutup yediği parmaklarını, bacaklarından tutup kemiğine kadar ısırıp yedikleri bacağı, dişleriyle gövdelerinidelip ellerini karınlarına sokarak çıkardıkları bağırsak ve ciğerlerini yemeleri bir canavar olduklarını kanıtlıyordu.Odanın içi kan gölüne dönmüş ve hala zombiler o nedenlerle besleniyordu. Bunu görmeye daha fazla dayanamayan Marcus odanın içindeki çöp kovasına kustu.
Carl ise normalmiş gibi zombilerin o cansız başkanların bedenlerini yemelerini seyrediyorlardı hala.
Bu vahşete nasıl bu kadar tepkisiz kalabilir diye geçirdi aklından Marcus ama Carl'ın asıl amacı aklına gelince sustu.
Önlerindeki cansız bedenleri bir ziyfetmiş gibi yiyen zombileri seyreden Carl yerinden kalkıp:
"Hepsini yak ve bu arada kardeşim iyi mi? "
Marcus evet iyi anlamında başını salayınca Carl yüzündeki zafere ulaşan bir yüzle odadan çıktı.Marcus tekrar kameranın önüne gelip odadaki görüntüye daha fazla dayanamayıp bir düğmeye bastı.
Bu oda ve herşey önceden tasarlanmıştı. normal bir oda gibi görünüyor du ama öyle değil di.
Oda bir fırın gibi tasarlanmıştı.
Ve içinde bulunan 30'a yakın Ateş tüpleri vardı.
Marcusun düğmeye basmasıyla odanın içindeki tüpler ateş saçtı bunu hisseden zombilerden bile acı çığlık attı çünkü tüm odanın içini ateşle kaplanmış ve zombiler şuan o ateşte can veriyordu.
Odanın içinde bulunan tüm eşyalar , zombiler ve başkanların cansız bedenleri küle tam anlamıyla bir küle dönünce tüplerden çıkan ateş durdu. Bu sesler ve odada yanan ateş odanın dışında ne görünüyor nede duyuluyordu.
Dünyada ki tek başkan, Carl kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİRİLİŞ (Zombiler)
VampirosDünya nüfusunu düşürmek için insanları yok etmek mi? Peki planlar kuruluyken herşey tam tersine dönerse? Gezegenin dört bir yanı zombilerle çevriliyken ne kadar dayanabilir siniz? Sevdikleriniz tek tek ölürken neye tutunacaksınız? Freya'nın bu amans...