15

116 12 4
                                    

O kavgadan sonra Hanbin'le bir daha görüşmedik. Ne o beni aradı ne de ben onu.

Ağır konuştuğumu biliyordum. Ama kendisinin beni kolay biri olarak görmesini istemiyordum.

Ne de olsa eski sevgilisinin yanındayken beni aptal yerine koymasını izlemek, gururumu yeterince kırmıştı.

Dün gece kısacık bir mesajıyla beraber aldığım konuma giderken huzursuzdum. Çünkü beni neyin beklediğini biliyordum.

Sonunda bitiyordu.

Kafenin kapısından girer girmez onu gördüm. Yavaş adımlarla karşısına geçip oturdum. Önümde duran en sevdiğim içeceği ben gelmeden önce sipariş vermiş olmalıydı.

İçmeyeceğimi ılımlı duran bakışları anladı. Ne söylemek istediğini sabırla bekledim. Ve sonunda söyledi.

"Ayrılalım."

Daha fazla sessiz kalamazdım.

"Tamam."

Oturduğumuz masa ikimize fazla gelmeye başladı. Bu yüzden hemen kalktım. Kafeden çıktığımda hava kararmış, yağmur başlamıştı. Aksi gibi şemsiyem yoktu.

Arkamdan adım sesleri duymamla kolumdan çekildim. Hanbin beni kendine döndürdü.

"Bu kadar mı? Daha başka bir şey yok mu? Hiç mi söyleyecek bir sözün olmaz?"

Onun da şemsiyesi yoktu.

"Islanıyorsun. Üşüteceksin."

Birden kollarımdan tutup bir kabustan uyandırmaya çalışır gibi bedenimi hafifçe sarsmaya başladı.

"Benden kıytırık bir ayrılık lafını duymayı çok mu istedin?! Ne zamanden beri bu anı bekliyordun?! Nasıl bu kadar ayrılığa hazırlıklı olabiliyorsun?! Hangi ara vazgeçtin benden?!"

Ciğerlerine yetiremediği nefesi kelimelerini tüketti. Ama dehşetin resmini çizen gözleri bana aynı şekilde bakmaya devam etti.

Ben de o gözlere bakmaya devam ettim. Bu, birbirimizi son görüşümüzdü. Hemen özlememek için ona biraz daha bakmalıydım. Özledikçe yüzünü gözlerimin önüne getirebilmek için ona iyice bakmalıydım.

Bakışlarımı çözdü ve gözlerindeki şok kendini iyice gösterdi. Resmen ayrıldığımızı yeni yeni idrak ediyor gibiydi. Elleri kollarımdan afallamışça sıyrılarak düştü.

Neden acının çoğunu çeken benken, o benden daha bitap durmak zorundaydı?

Bir yağmur damlası gözlerimi ondan kayırdı. Yumuşak tonlu sesim yağmurun acısıyla sulandı. "Yeni bir travmanmışım gibi bana bakmayı kes lütfen."

"Öyle olmamalı mısın?" Onun yumuşak sesi de varla yok arasındaydı. "O zaman olma."

"Üzgünüm." Uzatmak yalnızca daha fazla acı demekti. Arkamı dönerken eli gergince saçına gitti. Ondan bir adım uzaklaşmışken "Oysa ben seni hala..!" diye haykırdı. Devamına nefesi izin vermedi.

Çünkü ayrılık günü nefesler konuşur, insanlar dinlermiş.

&

Nihayet 1. bölümün zamanına geldik. Artık Hanbin'in ağzından okuyacağız.

Oylarınızı bekliyorum :)

break up 〄 sung hanbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin