Kafenin kapısından girdiğim an onu fark ettim. Hanbin, kafenin en tenha yerinde oturuyordu.
Ufak adımlarla yanına ilerledim. Zamanı yavaşlatma çabalarım işe yaramıyordu. Sonunda karşısına oturdum.
"Hoşgeldin. Nasılsın?"
Söylemek istediği bunlar değildi. Bu yüzden sessiz kaldım. Onun da bunu anladığına emindim.
"Sevdiğin içecekten sipariş verdim."
Masadaki renkli sıvıya baktım. "Fark etmez."
Dudaklarından sesli bir nefes çıktı. "İçmeyecek misin?"
"Artık söylemeyecek misin?" Zamanla daha fazla köşe kapmaca oynamayacaktım. Beni konuşmaya ne için çağırdığını biliyordum. Yara bandı gibi bir anda çekip çıkarmasını bekledim.
Gözlerini benden kaçırdı. "Ayrılalım."
Yara bandını çıkardığı yer daha fazla kanamaya başladı. Buna rağmen itiraz etmedim. "Tamam."
&
Sırasıyla iki tarafın ağzından hikayeyi okuyacağız...