üç

4.3K 133 20
                                    

.3.

*

Deniz: Demir

Deniz: Demir

Deniz: Demir

Deniz: Demir

Deniz: Demir

Deniz: Demir

Deniz: Demir

Demir çevrimiçi

Demir yazıyor...

Demir: Geri zekalı.

Demir: Niye teker teker yazıyorsun?

Demir: Yan odandayım zaten.

Demir: Gel yanıma insanca söyle dimi abiciğim?

Demir: Saçma sapan hareketler.

Demir: En sevmediğim.

Deniz: Aynen. Kesinlikle.

Deniz: Paran var mı?

Demir: Neiye?

Deniz: Bildiğim kadarıyla Türkçede öyle bir kelime yok.

Demir: Üff

Demir: Sen para istiyor musun istemiyor musun?

Deniz: Emrine amadeyim en sevdiğim kardeşim.

Deniz: Sihirli aynanım ben senin.

Deniz: Sen yeter ki para ver ben sana kırmızı halılar bile sererim.

Demir: Kes yalakalığı.

Demir: Ne kadar lazım?

Deniz: Yani AA'dan elimize son ulaşan haberlere göre

Deniz: Aşırı derece enflasyon nedeniyle

Deniz: Yaklaşık 100 liraya tavım ben.

Demir: Çüş

Demir: Sen nereye gideceksin niye istiyorsun parayı?

Deniz: Gül'e gideceğim.

Demir: Bildiğim kadarıyla Gül'e giderken sadece karşı kaldırıma geçiyorsun.

Demir: Üç metre yürümeyle 100 lira mı yakıyorsun?

Demir: Benzin mi dizel mi?

Deniz: Ya kes.

Deniz: Boş yapma.

Deniz: Bir şeyler alacağım işte.

Demir: İyice kilo aldın sen bu ara.

Demir: Obez olacaksın yakında.

Deniz: Demir seni döverim.

Demir: Komikmiş cüce.

Demir: Balkona çık Gediz'den al.

Demir: Bir de sana para vermek için ayağa kalkamam.

Deniz: Pislik herif.

Yüzümü buruşturup kendi kendime birkaç küfür mırıldanarak oturduğum yatağımdan hızlıca kalktım ve telefonun ekranını kapatıp yerdeki terliklerimi ayağıma giydim. Bu Demir olacak abi bozuntusu gıcığa da hiçbir şey söylenmiyordu, babam evde olsaydı ona sormazdım bile ama babam maalesef evde değildi ve ben de cüzdanımdaki son paramı geçen gün Eda'ya giderken harcamıştım.

Hava soğuk olduğu için dışarı çıkmıyorduk, onun yerine birbirimize gidip geliyorduk artık hangimizin evi müsaitse o ara; aynı sokakta oturduğumuz için de en sevdiğimiz aktivite birlikte oturup hiçbir şey yapmamaktı. Ekim tatili nedeniyle okulumuz kapalıydı ve bu tatili on birinci sınıflar olarak hiçbir şey yaparak geçiriyorduk.

Tembeldik.

Balkonun kapısını açtım ve üzerimdeki tişörtle yüzüme vuran soğuğa karşılık titredim, içime birden işleyip tüm tüylerimi diken diken ederken balkona doğru adımladım ve kapının önünde elindeki mavi yüzlükle beni bekleyen Gediz'i gördüm.

Gediz ve abim çocukluk arkadaşıydılar, ilkokuldan beri sürekli saçma bir şekilde aynı sınıfa denk geliyorlar ve bu yüzden de bağlarını asla koparmamışlardı. Şimdi de ikisi hukuk fakültesi ikinci sınıftı, henüz liseye geçtiklerinde avukat olmaya karar vermişler ve birlikte çalışıp aynı üniversiteyi kazanmışlardı.

Yani, talih sadece onlara gülüyordu ve bazen birbirlerine aşık olup olmadıklarını sorgulamıyor değildim, insan sevmediği biriyle gün aşırı görüşür müydü?

Onun dışında Gediz, abimin yanında daha sessiz kalırdı her zaman ya da çevresinde biz varız diye hep ağır olmuştu, abimle yalnızlarken nasıl davranıyorlardı birbirlerine Allah bilirdi.

Uzundu, 1.80'in üzerinde olduğunu tahmin ediyordum çünkü aramızda bir kafa mesafesi vardı, omzuna geliyordum; bunun dışında yakışıklıydı da Gediz, kumral açık renkli dalgalı saçları alnına doğru dökülüyor, koyu yeşil gözleri ise kısık ve parlaktı. Uzun kirpikleri vardı, kalın pembe dudakları ve kirli sakalları.

Abimin yüz hatları daha sert ve çıkıkken, Gediz; daha sevimli ve iyi aile çocuğu gibi görünüyordu. Ona hep bir şekilde hayranlık duymuştum, her şeyde başarılıydı, çekici biriydi ve efendiydi ama bu kadar olmuştu hep. Bir çizgi, bir sınır ve bir duvardı bana o. Bir duvar. Kalın bir duvar.

Beni gördüğünde önce dudakları iki yana gerilir gibi oldu, sonra kaşlarını çatarken üzerindeki gri hırkasını çıkarmaya başladı, "Sana hava soğuk diyoruz sen evde tişörtle dolaşıyorsun, iki gün sonra hasta oldum diye ağlayacaksın,"

Gözlerimi devirerek elimi açtım ve ona doğru uzattım, "Benim bir maviş vardı," dediğimde onaylamaz bir şekilde kafasını sola sağa salladı ve elime parayı tutuşturup üzerinden çıkardığı hırkasını kafamın üzerine astı.

"Giy git, yakın diye böyle çıkmaya kalkarsın sen şimdi," dedi ve arkasını dönüp tekrar odaya girmek için hareketlendi. "Hadi iyi eğlenceler," deyip odaya girdiğinde arkasından birkaç saniye boyunca kımıldamadan öylece bekledim.

Burnuma tüm yüzümü kapatan parfüm kokusu doldurduğunda kaşlarımı çatarak hırkasını aldım ve parayı hızlıca cebime sokup hırkayı üzerime giyerek odama döndüm.

Hırkasını vermeseydi gerçekten olduğum gibi çıkacaktım, üç metre için ben bir sorun görmüyordum.








*

Instagram: lyallalicea

Buz Gibi | Texting  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin