altmış bir

864 46 0
                                    

.61.



     Gediz, odama girdiğinde ardından kapıyı kapattım ve geçip oturması için yatağımı göstererek sandalyemi kendime doğru çektim, sandalyeye otururken etrafın dağınıklığı umurumda bile değildi ki o da pek umursuyormuş gibi görünmüyordu. Sol bacağımı sağın üzerine atarken o, yatağımın ucuna oturmuş bir şekilde gerginlikle dizini sallıyordu.

Kaşlarımı hafifçe çatarak elimdeki profiterolü birazdan yemek için masanın üzerine bıraktım ve kollarımı onun gerginliğinin verdiği gerginlikle göğsümün üzerinde bağladım. "Ne oldu? Bir şey olmuş," dediğimde kafasını belli belirsiz sola sağa salladı.

"Kızmayacağına söz verirsen anlatacağım," dediğinde kaşlarımı iyice çatmaya başladım içime dolan kötü hisle.

"Bak ayrılalım dersen seni dördüncü kattan aşağıya atar ve intihar süsü veririm. Baştan söyleyeyim." diye oldukça ciddi bir tonda onu tehdit ettiğimde güldü.

"Yıllar sonra kavuştum sence bırakır mıyım seni? Asla," kafasını sola sağa sallarken derin bir nefes aldı ve yatağımda geriye doğru kayıp saçlarını karıştırdı. "Bu başka bir şey," derken gözlerim o an sağ elinin üzerindeki kızarıklığa takıldı hızlıca.

Oturduğum sandalyeden kalkarken birkaç büyük adımda yanına vardım ve yanına otururken hızlıca ensesine koyduğu elini kendime doğru çekip ciddi bir yarası ya da aşınmasının olup olmadığına bakmaya başladım. Kavga mı etmişti?.. Gediz? Kavga? Etmişti? 

"Yaralandın mı?" diye endişeyle sorarken gözlerimi vücudunda gezdirmeye başlamıştım biraz geri çekilip. 

"Hayır," dediğinde gözlerimi uzunca nefesimi vererek ona doğru kaldırdım tekrardan.

"İyi misin?" 

Sağ gözünü kısıp gülümsemeye çalıştı ve kafasını belli belirsiz salladı, "Seni gördüm ve artık iyiyim."

Gülüşüne yaralandığının endişesi içimi kaplamaya devam ederken karşılık vermedim ve yanına yaklaştım elin dizimin üzerine indirip kızarıklığın üzerinde parmaklarımı gezdirirken. "Nasıl oldu bu?"

Dudaklarını ıslatarak geriye çekildi ben ne yaptığına anlam veremezken ve sırtını yüzünü buruşturarak yatağımın başlığına yasladı, bacaklarımı kendime doğru çekip karşısına oturduğumda elmacık kemiğinin başladığı noktadaki kızarıklığı fark ettim ve ardından da kulağının arkasındaki koyu sarı saçlarına bulaşmış olan kan lekesini.

"Senin kanın olmadığını söyle," derken telaşla ona doğru yaklaştım ve çenesini hafifçe kavrarken iyice yüzünü görebilmek için sola doğru çevirdim. Onun gözleri yüzümde gülümserken geziniyordu, sanki yaralanması hiç umurunda değilmiş; canı acımıyormuş gibi davranıyordu. Bu umursamazlığı da benim canımı sıkmaya başlamıştı çünkü normalinde Demir böyle biriyken Gediz'in, sorumsuzca kavga eden biri olduğunu hiç düşünmemiştim; aklımın ucundan bile geçmemişti.

Elini kaldırıp omuzlarıma dalga dalga dökülmüş olan saçlarıma kaldırdı ve parmağının ucuna dolayıp oynamaya başladı, "Saçların çok güzel olmuş," dediğinde baygın gözlerle gözlerine baktım.

"Neden kavga ettin?" diye sorduğumda gülümsemesini sürdürerek omuzlarını silkti. "Bu muydu konuşmak istediğin şey?"

"Buydu," derken dudakları genişçe iki yana gerilmeye devam etti, gözleri saçlarımda ve yüzümde geziniyordu; aşınmaya başlamış ve kızarmış eli karnının üzerindeydi. Muhtemelen kavga ettiği kişi de ona zarar verecek şekilde vurmuştu ve bu yüzden acı çekiyordu, acı çekiyordu da söylemek yerine neden bunu yapıyordu? 

Buz Gibi | Texting  (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin