Gelicek, Söz verdi...

168 18 7
                                    

*yazarın anlatımıyla*

Minik beden elleri ve ayakları bağlı bir şekilde sandalyede oturuyordu. Gözleri ve ağzı bağlıydı. "Uyandırın benim oğlumu " Bay Park sert bir ses tonuyla konuşmuştu. Etrafındaki adaları hızla harekete geçmişlerdi ve minik bedenin gözlerindeki bandajı indirmişlerdi. Bir kaç dakika ardından gözlerini aralamıştı minik beden.

İlk başlarda ne olduğunu anlayamasada korkuyla etrafına bakmıştı. "Noluyo? " diye bilmişti. Sesi çekingen ve kısık çıkmıştı. Karşısındaki sandalyede oturan Bay Park'ı görmesi onu tedirgin etmişti. Ellerini hareket ettirmeye çalışmış , fakat olmayınca bağlı olduğunu fark etmişti. Tedirginliği artarken korkusu da artmıştı. Aklında düşen soru ise "Hyung nerede? " olmuştu. Aslında aklındaki tek soru da buydu. Sadece onu düşünüyor ve gelip kendisini kurtaracağını umuyordu. Fakat o sırada aklına düşen o sorular kafasını karıştırmıştı. Ya gelmezse? Ya ona zarar vermişlerse? Bunları düşünmesi gözlerinin dolmasına neden olmuştu.

Bay Park gülümseyerek ayağa kalmıl ve minik bedenin yanına yaklaşmıştı. Önce karşısında durmuş ardından ise etrafında dönmeye başlamıştı. Aniden gülmeye başlamıştı. "Ne düşünüyorsun bakalım? O piç seni kurtarmaya gelemez. Boşuna düşünme. Artık ait olduğun yerdesin. " ona zarar vermiş olabilecekleri düşüncesi minik bedenin çığlık atmasına neden olmuştu. Gözyaşları yanaklarımı ıslatmaya başlamıştı.

"BAĞIRMAYI KES!"aniden bağırarak konuşmasıyla minik beden yerinden sıçramıştı. "Ne istiyorsun benden? " gözyaşları ve hıçkırıkları arasında konuşmuştu minik beden. "Bir şey istediğim yok. Sen benim oğlumsun! Benim! Ait olduğun yer burası! SIZLANMAYI KES! " Gittikçe daha hiddetli bağırıyor ve minik bedenin daha çok korkmasına neden oluyordu. Gözyaşları yanaklarını sırılsıklam ederken aklına babası ve eski günler geliyordu.

*flashback*
  "Demek kaçmaya çalılıyorsun ha piç kurusu! Kaçamazsın benden ,oruspu seni! " hiddetle bağırması minik bedenin daha çok ağlamasına neden oluyordu. "Özür dilerim,efendim. Kısık ve korkak bir şekilde konuşmuştu minik beden.

Minik beden korkuyla titriyordu. Göz yaşları akmaya devam ederken içinden lanet okuyordu. Canı çok acıyordu. Bilekleri sanki koparılmak istercesinyormuşcasına bağlanmıştı.  "Madem kaçmak istiyorsun , sonuçlarına katlanacaksın, seni küçük şeytan! " elindeki sopa ile tekrar minik bedenin bacaklarına vurmuştu acımasızca. Minik beden acıyla inlemiş ve tanrıya yalvarmaya devam etmişti. 'Tanrım yemin ederim ki canım çok acıyor. Yalvarırım yardım et bana' diyordu içinden.

"Hiçbir boka yaradığın yok ,birde belamı açmaya çalışıyorsun başıma ha! " bu seferki sopa darbesi sırtına inmişti. Minik beden acıyla çıplık atmıştı. Tüm vucüdü acıyla kıvranırken sırtına yediği bu darbe ve attığı çığlık ile daha kötü bir hale gelmişti. Gözerinden o kadar çok yaş geliyodu ki çeşmeden bile bu kadar çok akmazdı su. Hıçkırkları zaten acıyan boğazına takılıyor ve nefes almasını engelliyordu. Aniden şaçlarının çekilmesi ile kafası geriye düşmüştü. Kafasını kaldırmaya bile mecali kalmamıştı. "Köpek! Beni uğraştırmayı bırak! " minik bedenin yüzüne öyle bir konulmuştu ki adeta tükürmüştü. Konuşurken boşta kalan eli minik bedenin boğazını kavramıştı sıkıca. Minik beden nefes alamadığı için kızarıp bozarmaya başlamıştı. Nefes alabilmek için ağzını aralamış ve öksürmeye başlamıştı. "Ne oldu? Nefes mi alamıyorsun? " sert bir hareketle minik bedeni boğazından ittirmiş ve bırakmıştı. Minik bedenin oturduğu,  sandalyeden bozma tabure, yere düşmüş korkuyla çığlık atmasına sebep olmuştu minik bedenin.   

Tekrar vuracaktı kiminin beden konuşmuştu telaşla ;" yalvarırım vurma. Yalvarırım. Bir daha yapmayacağım. Yemin ederim ki bir daha yapmayacağım. " Söyledikleri bir işe yaramamış, kale bile alınmamıştı ki koluna yediği darbe ile tüm vücudu titremişti. Tabi bu yediği darbe son darbesi olmamış ve ardı arkası kesilmeden gelmişti devamı. "Karı gibi yalvarıyorsun birde seni piç! " bi yandan minik bedene iğrenç hakaretler ediyor diğer yandan ise acımasızca ona vuruyordu. Dakikalar içinde minik bedenin her yeri kan olmuştu. Minik beden aldığı darbelere hem mental olarak hemde fiziksel olarak dayanamamış ve en sonunda bayılmıştı. Minik beden bayılınca elindeki sopayı fırlatıp atmış ve oradan çıkmış sonrasında ise adamlarını onu kaldırması için göndermişti.

*flashback end*
 
Yaşadıklarım gözlerimin önüne gelirken kalbimde oluşan sızı dahada artmıştı. Herşey düzeldi, kurtuldum derken birde bu bela açılmıştı başıma. Bıkmıştım artık. Canım çok yanıyordu. Yıllarca yaşadığım şeyler yüzünden kendimden nefret etmiştim. Artık herşey bitti ölücem sanıyorken birden karşıma çıkmış ve beni orada kurtarmıştı o iğrenç hayattan. Sonra aylar geçmişti mutluyduk. O aylar geçerken yaşadıklarıım izleri kalbimde ve zihnimden az da olsa silinmeye başlarken şimdi tekrar başa dönmüştüm. Yine o da gibi bir oda, yine o sandalye gibi bir sandalye, yine o adam gibi bir adam...

O gün olduğu gibi yine gelicekti. Söz vermişti ona. Güveniyordu. İçindeki o umut hiç bitmiyordu. O gün o ormanın ortasındayken, yaşama şansı neredeyse sıfır iken gelip onu kurtarmıştı. Şimdide gelecekti. Gelmeliydi. Söz vermişti

Gelicek.
Söz verdi.
Gelicek.

_______________________________________

YA BEN BÖLÜMLERİ DEFTERE YAZARKEN BURAYA GEÇİRMEYİ UNUTMUŞUM YA. OF OF KAÇ AY OLMUŞ🤦‍♀️🤦‍♀️
Neyse bölümleri üst üste atarım artık😔
Sizde yorum atın azcık...

Missing Child \taekook ||DÜZENLİYORHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin