Tarih 28\08\1969
*Choi Minjie'nin ağzından *Bundan sonra ne olurdu, ne olmazdı bilmiyorum fakat babam beni bulursa yaşamazdım, ha işte onu çok iyi biliyorum. Aylar önce tanıştığım ve ilk görüşte olmasada bir kaç görüşme sonucu aşık olduğum kişi malesef ki bana verdiği sözü tutamamış ve babamı ikna edememişti. Parmağımda duran ve her an düşecekmiş gibi hissettiren yüzük bunun kanıtıydı, evlenmeme sadece 5 gün vardı 5 gün. Ve ben evden kaçmıştım. Daha önce bir kere geldiğim malikaneyi ezberlemiş ve son paramla bindiğim at arabası ile malikaneye doğru gidiyordum. Evde olur muydu bilmem fakat ne olursa olsun oraya gidecek ve onu bulana kadar da dönmeyecektim. Gerçi bulsam ne fayda, bana yardım edip beni saklamazsa babam beni öldürür. Tek temennim söylediklerini yapabilcek kadar mert biri olmasını ummaktı. Bunda şüphe ederken kendimi her ne kadar suçlu hissetsem de tanışalı sadece 3 ay olmuştu. Bu yüzden ne kadar aşık olsamda güvenim, bu konuda, tıkanıyordu.
Malikaneye, yürüme ile, 15 dakikalık uzakta bir yerde at arabası durmuş ve korktuğum başıma gelmişti. "Hanımefendi , ödediğiniz ücret ile en fazla buraya kadar getirebilirim sizi. " arabayı kullanan adam arkasını dönmüş ve ifadesizce konuşmuştu. "Teşekkürler, burada ineceğim" diyecek bir şeyim yoktu. Çünkü param bitmişti. Babamdan para alıyordum evet ama sınırlıydı. Sadece ihtiyaçlar için alâ biliyordum. Ee çalışıyorsun ya? diyecek olursanız. Orası bizim yani maaş almıyorum. Bir nevi ücretsiz işçi, gönüllü işçi gibi bir şeyim orda...
Maddi durumumuz iyi değil, tek geçim kaynağımız dükkanımız ve işçi açığı olduğu içinde ben çalışıyorum, babam kötü işlere bulaştı ve çok borcu var, bu yüzden istediği adamla para karşılığında evlenmem lazım sanıyordum. Fakat öyle değilmiş. Babam kötü işlerin babasıymış meğersem. Sandığım gibi de fakir değilmişiz. Dükkanı ise kazandığı kara paraları aklamak için kullanıyormuş. Annemde bu yüzden öldürülmüş meğersem. Ona olan nefretim daha da harlanırken nasıl bu hale düştüğümü anlamaya çalışıyordum. Dönem olarak babası ile arası iyi olan çok az kız vardı, bende eskiden onlardandım. Ama eskiden işte. Sonra şu evlilik işi falan çıktı birde bu kara para, annemin ölüm sebebi derken ondan nefret etmeye başlanmıştım.
Hızını arttıran yağmurun altında sevdiğim adamın kollarına doğru adeta koşar adım ilerliyordum. Ayaklarımdaki ayakkabı yazlıktı, çünkü havalar sıcaktı ama bu bastıran yağmuru anlayamamıştım. Üzerindeki çiçekli elbisem ıslandığı için üzerime yapışmıştı. Saçlarımı arkadan gevşek bir şekilde toplamıştım. Perçemlerim yüzüme yapışmış ve beni rahatsız etmeye başlamıştı. Hızla ellerimi atıp, kulağımın arkasına sıkıştırdım.
Aklımda dönen tek şey Hyunho'nun beni koruması ve kollamasıydı. Elimdeki yüzük gözüme çarpınca kalbim sızlamıştı. Bu yüzüğün diğer teki, adını bile hatırlamadığım, nişanlımın parmağındaydı. Bu cümle benim için çok ağırdı. Sanki günlerdir, kendimi yırta yırta ağlamıyormuşum gibi tekrardan gözlerim dolmuş ve ağzımdan bir hıçkırım firar etmişti. Koşmaya devam ederken çakıl taşları işimi zorlaştırıyordu. Ki birine takılmış ve bileğimi burkmuştum. Kendimi yerde bulurken göz yaşlarım yanaklarımdan, yağmur damlaları ile beraber süzülmeye başlamıştı. Ellerimi yere dayayarak kendimi dikleştirmiş ve kaffamı önüme eğerek bir süre ağlamak istemiştim ki omuzuma nazikçe dokonuna el ile kafamı kaldırmak zorunda kalmıştım.
"Hanımefendi iyi misiniz? İsterseniz sizi gideceğiniz yere götüreyim. Canınız acıyor olmalı. "
"Ben, ben bilmiyorum. " ne diyeceğimi bilemezken sesim öyle titrek ve çekingen çıkmıştı ki duyulduğundan bile şüpheliydi. "Gelin hadi, götüreyim sizi. " elini uzatmış ve gülümseyerek beklemeye başlamıştı. Kendimde ayağa kalkacak gücü bulamadığım için eline tutundum ve ayağa kalktım. "Nedir bu haliniz? Sokakta mı kaldınız? Nereye gidiyorsunuz? "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Missing Child \taekook ||DÜZENLİYOR
Fanfictionormanda ağaca bağlı olarak bulduğu çocuğa yardım eden Kim Taehyung , o çocuğun geleceği olacağını bilmiyordu.