15.Bölüm.

616 48 7
                                        

Selam canlarım biz geldik. 

Keyifle okuyun hepinizi çok öpüyorum oy ve yorum yapmayı unutmayın olur mu?

🧡🧡🧡🧡

Olmadığı zamanlarda bile birine sadık kalmak,

her yüreğin harcı değildir...

-CAN YÜCEL-

Her sırrın bir sonu olurmuş, ne kadar korkarsan o korktuğunda gelir seni bulurmuş.

"Kapıyı pat diyerek açan Ayşe Teyze'nin bakışları ile öyle bir pozisyonda yakalanmıştık ki? ne yapacağımı nasıl davranacağımı bilemedim kaldım öyle. Ayşe Teyzenin şaşkın bakışları altında ezilirken başımı suç işlemiş bir çocuk gibi yere eğdiğim de "Süveyda kaldır o başını." Dedi Tahir. Öfkeli bakışları annesine çevrildiğinde "Anne kapı çalma diye bir adet vardı diye biliyordum ben. Yanlış mı biliyorum?" diye sorduğunda Tahir'in böyle öfkeli bir tonda soruşuyla Ayşe teyze bizi böyle yakalamanın, görmenin şaşkınlığından Tahir'in söylediklerini duymamıştı bile.

"Tahir," dedi hızla içeri girip kapıyı sanki arkadan birinin görmesini engeller gibi bastırmasıyla ben daha bir telaşa kapıldım.

"Süveyda, kızım, ne işin var senin burada?" dedi, sesi bir bıçak kadar keskin, bir anne sitemi kadar da öfkeliydi. İçimde yükselen endişe bir yangına dönüşüyordu. Gözlerimi onun bakışlarından kaçırıp yere eğdim. Kelimeler adeta kilitlenmişti dilime, ne bir adım ileri ne geri... Sanki yere çivilenmiş gibi orada, Tahir'in yanındaydım ama yok gibiydim.

Her şey öyle hızlı gelişiyordu ki ve ben tüm bu olanların hızına yetişemeyecekmiş gibi hissediyordum. Ne diyeceğimi bile bilmiyordum. "Anne..." dedi Tahir sert ses tonuyla yanıma daha çok yaklaşıp elimi avuç içine alırken Ayşe teyzenin bakışları bizim üstümüzde ve tüm bu gördüklerinin gerçekliğini sorguluyor gibi bakıyordu.

Tahir, elimi bırakmadan annesine döndü, gözlerinde meydan okur bir kararlılıkla. "Gördün ya anne," dedi, sesi sakin ama tok bir öfkeyle titriyordu. "Daha neyi sorguluyorsun?" Sözlerinde, her şeyin apaçık olduğunu anlatan bir inat vardı. Bir an cesareti karşısında irkildim.

Ayşe teyze bir an duraksadı, sonra gözlerindeki öfkeyi bileyerek Tahir'e baktı. "Ebru'ya inat yapacağım diye Süveyda'nın günahına girmek sana yakışıyor mu hiç oğlum?" dedi, sesi alaylı bir şefkatle karışık bir tonda. Bu cümle içime bir hançer gibi saplandı; bir yanda beni küçümseyen, diğer yanda beni istemeyen o sözleri, sanki ruhumda bir yara açmıştı.

 "Ebru'ya inat mı?"dedi Tahir, sesi artık sertleşmiş, meydan okurcasına yükselmişti. "Benim kalbimi sen mi yönlendireceksin? Kendi kendine benim adıma işler çevirmene sustum ses etmedim; ama sanki ben senin kuklaymışım gibi, hislerimi de kontrol etmeye kalkma anne. Yeter artık!" Ayşe teyzenin bakışları öfkeden iyice kararmıştı, ama yine de dimdik duruyordu karşısında. Bu gidişle bana da düşman olacağı kesindi. Bir an bile geri adım atacak gibi değildi de. "Annem, sen hiç düşün dün mü? İsmail amcan, Reyhan teyzen... Yıllardır kardeş gibi büyüdüğün Yunus'un arkasından çevirdiğin  şu işleri?"

Sözleri, her biri sanki bir tokat gibi yüzüme çarpıyordu. Bakışlarını bana çevirdi, gözlerimde okuyacağı şeyden çekinerek hemen başımı eğdim, yüzümü sakladım.

Tahir, derin bir nefes aldı, ama o nefes sanki rüzgârın alevi daha da körüklemesi gibiydi; gözlerindeki tutuşmuş kıvılcımlar daha da şiddetlendi. "Eğer içine oturan buysa, anne..." dedi, sesi hem sert hem de sabırlı bir meydan okumanın ağırlığıyla doluydu. Sanki kelimeler, bir volkanın patlamadan önceki o derin homurtusuydu. "Hiç kimseden korkum yok! Çıkarım, herkesin karşısına delikanlı gibi söylerim: Süveyda'yı sevdiğimi!"

SÜVEYDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin