Selamlar, gönlümün en güzel köşesinde yer edinen canlarım! 🖤✨
Bugün yine sizlerle buluşmanın heyecanı içindeyim. Yeni bölümle geldik, hoş geldik, sefalar getirdik! 🥳 Yazarken her kelimede sizlerden aldığım o güzel enerjiyi hissettim ve şimdi bu bölümü sizlere sunmanın mutluluğunu yaşıyorum. Sizlerin desteği, yorumları, fikirleri... Her biri benim için o kadar kıymetli ki, anlatamam. Sizi her satırda yanımda hissetmek tarifsiz bir duygu.
Bu bölümde sizi biraz şaşırtabilir, biraz güldürebilir. Ama en çok da kalbinize dokunmayı umuyorum. Çünkü yazarken, duygularımı sizlere en samimi şekilde geçirebilmek benim için her şeyden önemli. Hikayenin içinde kaybolurken, her karakterle, her detayla, her satırda size ulaşmayı istiyorum.
O yüzden bu bölümü okurken kahvenizi ya da çayınızı alın, şöyle rahat bir köşeye kurulun ve kendinizi tamamen hikayenin akışına bırakın. Unutmayın, bu sadece bir hikaye değil; sizinle paylaştığım, emek verdiğim, üzerine titrediğim kocaman bir dünya. Ve bu dünyayı hep beraber büyütüyoruz. 🌟
Her bir yorumunuzu, her bir desteğinizi özenle okuyorum. O yüzden düşüncelerinizi paylaşmayı sakın unutmayın! Bu hikayeyi beraber yazıyoruz. 💌
Hadi bakalım, yeni bölüme ışınlanmaya hazır mısınız? Kalbim sizlerle, iyi ki varsınız! Keyifle okuyun ❤️
16. Bölüm
Bu yürek seni taşımaya söz vermiş, kalbin pes etse ne yazar...
– Ezgi BozkurtHayaller yaşamak içindi, değil mi?
İnsan, nefes almanın bile bir anlamı olduğuna inanırken, hayalsiz nasıl yaşardı?
Benim de bir hayalim vardı; kocaman, ışıl ışıl ve sadece bana aitti. Yıllarca peşinden koştum. Onu korumak için her şeyimi verdim. Düşmesin diye ellerimle sardım, solmasın diye gözlerimle büyüttüm. Hayalim için okudum, öğrendim, mesleğimi kazandım. Her adımımı ona ulaşmak için attım. Ama o hayalin kapısına geldiğimde, durdum. Elim boştu. Anahtar, parmaklarımın arasında olması gerekirken, yoktu.O an anladım: Belki yanlış bir yol seçmiştim. Belki de doğru kapıyı bulmak için önce yanlış olanların önünde durmam gerekiyordu. Ama bu fark ediş, içimde büyüyen "yanlış meslek" korkusunu susturmadı. Her geçen gün biraz daha ağırlaştı, sanki ruhumun üzerine taşlar koyuyordu. Düşüncelerim geceleri zihnimi tırnaklarıyla kazıyor, rüyalarımı paramparça ediyordu. Nefes almak... o bile külfet haline gelmişti. İçime dolan hava boğazımda düğümleniyor, ciğerlerim taş kesiliyordu.
Pes etmeyi düşündüm. Hayallerimden vazgeçmeyi... Onları sessizce bir köşeye bırakıp üzerlerini örtmeyi. Belki de bir mezar kazmayı. "Bu kadarı da yeter," diyerek kendimi avutmayı. Ama olmadı. İçimdeki o küçük çocuk, "Dur!" diye haykırdı. Hayallerime sırtımı dönmek, ondan vazgeçmek demekti. Ve işte o karanlıkta, bir ışık belirdi.
Tahir...
Onun hayatıma girişi, fırtınadan çok bir meltem gibiydi. Sessiz, hafif, ama sarsıcı. Fark ettirmeden esti, ama her şeyi yerinden oynattı. Zihnimdeki sisleri dağıttı, içimde eksik kalan o parçayı elleriyle bulup yerine koydu. Tahir'le hayallerim bir düş olmaktan çıktı. Gerçek olmaya cesaret buldu.
Hayatın, hayal kırıklıklarıyla çizdiği ince çizgileri, onun varlığı kalın bir umutla silmişti. Bana, kendimi yeniden bulmam için bir yol gösterdi. Şimdi dönüp baktığımda, o karanlıkta savrulan ben miydim, yoksa o hayali benim içimde kaybolmaktan kurtaran Tahir mi, bilmiyordum. Tek bildiğim, onsuz bu yolda yürümek imkânsız olduğuydu. Ve bu yüzden, şimdi her nefesimde bir dua gizliydi: "Bu yürek, seninle var olmaya söz vermişti sevgilim".
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SÜVEYDA
General FictionYerimden doğrulup ona doğru yaklaşırken parmakları parmaklarımı daha sıkı kavrayıp hızlı bir hamleyle beni kendine doğru çektiği o an... "O senin bana dert bildiğini ben hiçbir dermana değişmem Süveyda. Bütün derdim sen ol yeter ki, ben o derdi se...