Burnuma gelen mis gibi kokulara yenik düşüp uykudan uyandım. Yatağımdaydım, gece Alican getirmişti herhalde. Dün gece o kadar huzurluydum ki hiçbir şey konuşmamıştık öpüştükten sonra Alican'ı kucağında uyudum ve hayatımın en rahat uykularından biriydi. Merakla yataktan kalktım çünkü ne pişiriyorsa çok güzel kokuyordu. Hızla elimi yüzümü yıkayıp, dişlerimi de fırçalayıp mutfağa yöneldim ayaklarımı sürüye sürüye.
Kapıdan kafamı uzattığımda masaya bir şeyler koyan Alican'ı gördüm, önlüğümü takmış bir de aşırı şirin görünüyordu. Enerjim çok yerindeydi bu sabah hala boğazım ağrısa da. Mutfağa gidip içeriyi sesimle inletir gibi oldum biraz.
"GÜNAYDIIINN"
"Günaydın minik portakal, bir an hiç uyanmayacaksın zannettim."
"Saat kaç ki?"
Çok mu uyumuştum diye düşünürken saate bakmak için telefonumu arıyordu gözlerim. Alican'ın minik kahkahasını görünce anlam veremeden yüzüne baktım.
"Şaka yaptım gel dokuz buçuk saat."
Meraklı meraklı tezgaha ve masaya bakarken;
"Ne pişirdin senn, çok güzel kokuyor."
"Sana minik açmalar yaptım her sabah hamur işiyle geldiğin için iş yerine seversin diye ümit ediyorum."
Kendimi çok şımarık hissediyordum. Bu muamele aşırı hoşuma gidiyordu ve beni çok mutlu ediyordu kendimi özel ve değerli hissediyordum. Yüzümde gülücükler açarak ona döndüm.
" Severim çok severim hemde ama sen yaptığın için daha çok seviyorum şu an."
"Sen iste ben hep yaparım sana gülüm yaa, bu kadar mutlu olacaksan yapayım her gün."
"Ee ben ne yapıcam sana sen şefsin nasıl yemek yapayım ben şimdi."
Yanıma doğru yaklaşarak ellerini tezgaha koyup beni kollarının arasına kıstırdı.
"Yapma bir şey, gül hep böyle o yeter bana. Sanki böyle sen gülünce böyle çok farklı şeyler oluyor içimde açıklayamadığım."
"Senin yüzünden kalp hastası olucam sanırım."
"O niyeymiş?"
"Sen böyle şeyler yapıp söylediğinde kalbimin ritmi bozuluyor sanki çok hızlı atıyor. Korkuyorum bir gün dışarıdan sesi duyulacak diye."
Gülerek yanağıma bir öpücük kondurdu sonra geri çekilip elini uzattı.
"Hadi gel soğumasınlar."
Masaya oturduktan sonra tekrar ağaya kalktım Alican ne yaptığıma anlam ararcasına beni izliyordu. Dolaptan meyve suyu çıkarıp iki de bardak aldım.
"Ben kahvaltıda pek çay tercih etmem, çay genel olarak sevdiğim bir şey değil çerezle tatlıyla içiyorsam ayrı tabi. Neyse işte kahvaltıda süt ya da meyve suyu içiyorum genelde."
"Bak işte hakkında daha ilk günden beri şeyler öğrenmeye başladım. Bizde Adana da bazı sabahlar rakı ciğer yaparız gidersek seni götürürüm."
Yüzümü buruşturdum.
"Ciddi misin sen? Rakı ve ciğer ve sabah kahvaltısı?"
"Evet ciddiyim bu Adana da bir kültür."
"Çok şaşırdım ama midem bunu kaldırmayabilir. Ayrıca ciğer yemiyorum ben unuttun mu?"
"Olsun gülüm ya hatır için hani çiğ tavuk bile yeniyordu."
"Neyse o zaman olsun bakarız."
Uzun güzel ve bol sohbetli bir kahvaltı yapmıştık. Alican bana biraz daha Adanadan bahsetmişti ablasını yeğenlerini anne babasını falan anlatmıştı. Bana doğru dönüp sormasından korktuğum o soruyu yöneltti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şans İşi | Alican SABUNSOY
Fanfictionİnsanın başına ne geliyorsa hiç beklemediği anda geliyormuş. Bunu hem en güzel hemde en acı deneyimlerle öğrendim. Daha kötü ne olabilir ki dediğimiz her anda daha kötüsü oluyormuş. Artık düzelmez dediğimiz anlarda da mucizeler saklıymış. Geç olsa d...