2754 kelime ile rekorum bu bölümde oldu. Keşke sizde üşenmeyip üç beş kelime bi yorum atsanız ne güzel olur. Uzun uzun yazdım ama inşallah sıkılmazsınız okurken, bir tülü sonunu bağlayamadım. İyi okumalar💗
Gece saat 22.00 a gelirken ofiste ki odamdan bıkkınlıkla çıktım. Yoktu görüntü mörüntü. Bu gün ki kayıtlar yoktu, bu odaya kimin girip çıktığı da yoktu ortada. Umutsuzca odamın kapısını kilitleyip merdivenlere yöneldiğim sırada aklıma başka bir şey gelmişti. Bir kaç gün önce Çağlanın yine aynı şekilde masamda uğraşması aklıma gelmişti, beynimde yanan ampulle kamera kontrol odasına geri koştum. Hızla bilgisayarın başına tekrar geçip tarihi girdim, ardından hatırladığım saate geldim ve izlemeye başladım. Gerizekalı bari bir iş yapıyorsun tam yap.
Gerçekten de ben gelmeden önce kamera kaydı ile uğraşıyormuş ama ben gelince işi yarım kalmış... Bu gün de tamamlamış yarım bıraktığı işi sanırım.
Görüntüyü kırpıp kendi bilgisayarıma attıktan sonra ofisten çıktım. Şimdilik elimde sağlam bir kanıt olana kadar kimseye bahsetmeyecektim bu konudan. Çağlanın derdini de öğrenmem gerekiyordu tabii, neden böyle bir şey yapmıştı ki? Yerimde mi gözü vardı, öyledir herhalde başka ne olabilir ki?
Dışarı çıktığımda yağmur atıştırıyordu. Alican eve geçerken haber vermemi istemişti ona yolda olduğumu mesaj atıp hızlıca arabaya koştum. Yol üzerinde Ezgiyle favori pastanemize girip bir kaç çeşit tatlı aldım, Ezgiye de bana geçmesi için mesaj attım.
Eve vardığımda Ezgi daha gelmemişti. Bende hızlıca üzerimi değişip makyajımı çıkardım. Tam kahve için su kaynatırken kapı çalmıştı.
"Şükür gelebildin."
"Ay çıkamadım bir türlü evden napayım."
"Neyse gel hadi tatlı aldım sanaa. Hayırlı olsun tatlısı."
"Oyy yerim seni aşkım benim. Kesene bereket."
"Gurur duyuyorum seninle. İkimizin de böyle güzel yerlere geleceğinden hiç şüphem yoktu."
Sarılıp yanağını kocaman öptüm. Elimle de bi poposunu yoklamadan edemedim. Arkadaşlarımın popolarının korkulu rüyası olan arkadaş evet benim.
Mutfağa geçip tatlılarımızı tabaklara koydum. Kahveleri de alıp salon a geçtik.
" Yağmur yağıyor, şömineyi açıp camın önünde oturalım mı?"
"Bunları bana değil Alican'a yap bence."
"Napalım o geldiğinde hiç yağmur yağmıyor."
Elektrikli şömineyi açıp ışıkları kapattıktan sonra ikimize battaniye getirdim. Yağmur tek tük içeri de sıçrıyordu ama biz bunu seviyorduk zaten.
"Mum getiremem söner bu rüzgarda. Pilli mumla idare edeceğiz artık."
"Sen nasıl keyif düşkünü bir manyaksın yaa. Pilli mum almış kendine."
"E seviyoruz bu hayatı be kızım."
(Salonun bir köşesini bu şekilde düşünebilirsiniz.)
"Şimdi sana anlatmam gereken çok şey var. Öncelikle Alican'la artık sevgili olduk kesin ve net olarak."
Ezgi NEEE diye bir çığlık atarken onun bu haline kahkaha atmıştım.
" Ne zamandan beri ve neden şu an öğreniyorum ben bunu acabaa."
"Daha çok yeni gelişti mevzular. Bende ilk fırsatta sana anlatıyorum işte."
"Nasıl oldu peki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şans İşi | Alican SABUNSOY
Fanfictionİnsanın başına ne geliyorsa hiç beklemediği anda geliyormuş. Bunu hem en güzel hemde en acı deneyimlerle öğrendim. Daha kötü ne olabilir ki dediğimiz her anda daha kötüsü oluyormuş. Artık düzelmez dediğimiz anlarda da mucizeler saklıymış. Geç olsa d...