Ezgi'nin çığlığını duymamla yerimden fırladım. Lavaboya doğru koştum, Alican da arkamdan geliyordu. Kalbim 180 atarken içeri girmemle şok oldum. Ezgi Kıvanç'ın kucağında hala tepiniyor ve ağlıyordu.
"Noluyo?"
Dehşete düşmüş bir şekilde Kıvanç' a bakarken hemen anlatmaya başladı, paniklemişti.
"Göründüğü gibi değil yani, ben bir şey yapmadım."
"Tamam kardeşim sakin kimse sana bir şey yaptın demedi. Al Ezgiyi de dışarı gel bi ayılın."
Alican ortamı sakinleştirdikten sonra hepimiz değini yapıp peşinden yürüdük, Kıvanç Ezgiyi taşıyordu hala. Arkalarından giderken dayanamayıp hızlıca fotoğraflarını çektim. İçimden bir ses ileride lazım olacak diyordu. Koluma dokunan Cemre'ye döndüm.
" Her şey yolunda mı noldu öyle Ezgi iyi mi?"
"İyi iyi hava alsın diye bi dışarı çıkalım dedik. Gel sende istersen."
"Yok ya soğuk üşürüm siz gidin gelin hemen diğerleri de meraklandı diye sorayım dedim ben bir şey yokmuş nasıl olsa."
Cemreyi kafamla onayladıktan sonra koşarak diğerlerine yetiştim. Kıvanç Ezgi'yi yavaşça yanımızda ki duvara oturttu. Ezgi hala çocuğu bırakmıyordu koluna girmiş başını da omzuna koymuştu.
" Anlat bakalım Kıvanç efendi ne yaptın arkadaşıma."
Biraz uğraşmak istemiştim sadece. Gerilmiş olacak ki öksürüp, gerinip öyle konuşmaya başladı.
"Ben bir şey yapmadım. Tuvalete gidiyordum, Ezgi de önümdeydi. Sendeleyince tuttum iyi misin dedim. Midem çok bulanıyor falan dedi. Sonra kendini tutamayınca lavaboya soktum, kusana kadar da bekledim."
Kolumla Alican'ı dürtüp güldüm.
"Aşkım görüyor musun sen bile daha kusarken benim saçımı tutmadın."
Yaptığım espiriyle ortam yumuşamıştı Kıvanç da ciddi olmadığımı anlamış olacak ki rahatlamıştı ama şu an da utanıyor gibiydi. Ezgininse... Hiç umurunda değil dünya uçmuş, aramızda değil.
" E peki niye bu kız çığlık attı oğlum biz orasını soruyoruz sana."
"Yani kanka şöyle oldu çıkardım tuvaletten. Elini yüzünü yıkadım, sırtına mırtına su sürdüm sonra birden çığlık attı işte kucağıma zıpladı. Böcek görmüş yerde, ona bağırmış, korkmuş."
Kıvanç'ın dediği şeyle boş boş birbirimize baktık bir süre. Bu muydu gerçekten, ulan Ezgi. Elimi alnıma vurup güldüm.
" Şaka gibi bir insan işte, tanıdıkça alışırsın Kıvanç'cım."
Göz kırpıp Alican' ın elini tutup sürükleyerek içeri geçtim. Arkamdan sürüklediğim Alican dayanamayıp durdurdu beni.
"Dursana kızım noldu ben anlamadım."
"Aşkımm anlarsın yakındaaa. Bırak Ezgiyle, Kıvanç uğraşsın öyle olması lazım şu an sen bana güven."
Alican'ı bara doğru sürükleyip bir kaç kadeh daha bir şeyler içtikten sonra piste sürükledim peşimden. Arkada 'Tarkan - Öp' çalıyordu sarhoştum, baya sarhoştum artık. Kendimden geçmiş gibi cilveyle dans ediyordum Alican'a arkamı döndüğümde kollarını boynuma sarıp benimle sallanmaya başladı.
Şarkı 'Yıkadı günahlarımdan, beni masumiyeti.' derken Alican ellerini bacaklarımdan kalçama oradan belime, karnıma, göğüslerime doğru kaydırarak en son boynunda ki kollarımı tuttu. Hiç masum değildi şarkının aksine.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şans İşi | Alican SABUNSOY
Fanfictionİnsanın başına ne geliyorsa hiç beklemediği anda geliyormuş. Bunu hem en güzel hemde en acı deneyimlerle öğrendim. Daha kötü ne olabilir ki dediğimiz her anda daha kötüsü oluyormuş. Artık düzelmez dediğimiz anlarda da mucizeler saklıymış. Geç olsa d...