Koskoca, ihtiyar ağaçtan düşen pembe yapraklar rüzgarla birlikte âdeta dans ederken; yüzüne yediği tokatla birlikte boğuk duyuyordu Sanji her şeyi. Önünde ise, sinirle bağırırken ağzından tükürük damlaları çıkan; yeşil saçlı bir adam vardı. Adam, kollarını tutan insanlara karşı direniyordu. Bir kurtulsa, param parça edecekti önündeki Sarışın'ı resmen. Pekâla, nedendi bu sinir, bu kusulan kin?
Bir çift âşık, el ele dolanıyordu kiraz çiçeği açan ağaçlar altında. Tipik bir ilkbahar havasıyla birlikte ortam sessiz ve sakindi. Zoro göz ucuyla sevdiğine bakıyor, sevdiği ise yüzündeki gülümsemeyle birlikte yaprakları seyrediyordu. Yanlarından geçen, siyah saçlı bir adam gülümsedi birden Sanji'ye; âdeta selam verirmişçesine. Üzerindeki gri hırka takımından bir yürüyüş için dışarı çıktığı anlaşılıyordu. Sanji de, adama gülümsedi. Siyah saçlı oğlan yürümeye devam ederken, çoktan çiftin arkasında kalmıştı bile. Aniden, yürümeyi durdurdu Zoro. Bir kaç adım atmış Sanji'yi de geri çekti, tuttuğu elinden. Ne olduğunu anlamamış olacak ki, sendeledi Sanji. Sonrasında Zoro'ya baktı.
"Kimdi o adam."
"Kim?"
Zoro, elini sıktı Sarışın'ın hafiften.
"Gülümsediğin piç."
"Müşterilerimizden biri. Restorandaki."
"Her müşterini hatırlıyor, üstüne üstlük gülümsüyor musun sen?"
"Ne demeye çalışıyorsun?"
"Bilmem. Sanırım ahmağın tekiyim ki, sen de beni aldatmaya cürret ediyor, hatta aldatıyorum?"
"Ne?"
Sarışın kaşını kaldırmış, O'na bakıyordu. Zoro'nun ise kaşları çatıktı. Ortamı yumuşatmak istermişçesine kıkırdayıp gülümsedi Sanji.
"Biliyorsun. Gözüm senden başkasını görseydi, kendi ellerimle oyardım."
Aniden yediği tokatla kendine geldi. Gülümsemesinin yerini şaşkın bir surat ifadesi aldı. Bir kaç saniye dudakları aralık, gözlerinde tuhaf bir parıltıyla durdu öylece. Pembe beyaz taze teninde, hafif bir kızarıklık oluşmuştu yediği tokatla birlikte.
Sevgilisi ise önünde kıskançlıktan olsa gerek, bağırıp çağırıyordu.
"Beni aldatıyorsun bir de dalga mı geçiyorsun! Tanrı Aşkına, gözlerini oyarmış! O gözleri ben oyacağım şimdi!"
Zoro, Sarışın'a doğru bir adım atmışken, Sanji geri çekildi aniden. Korkuyla ellerini yüzüne siper ettiğinde bir kaç saniye bekledi. Sonrasında gözlerini açtı. Önündeki adam bir kaç insan tarafından tutulmuş, baharın sessiz ve sakin; huzur verici havasını kelimeler bozmuştu.
Zoro'nun kelimelerini daha fazla duymaya dayanamamış olsa gerek, arkasını dönüp koşmaya başladı Sanji. Dudakları büzülmüştü, göz yaşlarını tutmak için ise derin nefesler çekiyordu ciğerlerine.
Hep böyledi zaten o adam, herkesi kıskanırdı sevdiğine karşı. Takıntılıydı insanlara. Küçüklüğüne dayanıyordu bu takıntı.
O küçük çocuğun annesi aldatmıştı babasını, babası ise döve döve öldürmüştü karısını. O küçük çocuk ise, bütün bunlara seyirci kalmıştı minik ve saf kalbiyle. Annesi öldüğünde, bunalıma girmişti babası da. Fakat karısını kendi elleriyle kana buladığından değil, karısının onu aldatacak kadar alçak olduğundan; Aldatıldığından dolayı girmişti bunalıma. Zoro da hassastı bu yüzden sevdiklerine karşın. O, sevgilisini sadece kendine saklamak isteyen, karanlık bir odaya kilitleyip güneş ışığından bile mâhrum kalmasını sağlayabilecek kadar kıskanç biriydi.