Zoro her zamanki gibi; turuncu portakalları ve yeşil yapraklarıyla kendini öne çıkaran o çalılıkların altında kesitriyordu. Güneşle birlikte gencin yeşil saçları olduğundan çok daha açık bir renkte gözüküyordu. Tayfanın diğer üyeleri ise tatlı bir telaş içerisinde ordan oraya koşuşturuyordu.
Bu gün, Zoro'nun 22.Yaş günüydü. Sarışın mutfakta pastayla ilgilenirken Nami ve Robin hediye bakmak için adaya inmişlerdi. Chopper de Zoro'yu dışarı çıkaracaktı. Kalanlar ise süsleme gibi işlerle baş başaydı. Aslında Zoro, doğum günlerinden hoşlanan biri değildi. Küçüklüğünden beri doğum günü kutlamazdı zaten. Kutlayacak kimsesi de yoktu.
Doğum gününü en son 10 yaşında kutlamıştı. O yıl içerisinde Kuina ölünce de, doğum günlerini kutlamayı kesmişti. Başından beri bu gibi şeyleri saçma bulmuş, umursamamıştı bile. Fakat yılların ardından ilk kez bu gün doğum günü kutlanacaktı. Tâbii, onun bundan haberi yoktu.
Mutfaktaki Aşçı, pastanın her bir detayı için elinden gelen bütün uğraşı veriyordu. Kremayı defalarca kez tatmış; kekin yumuşaklığını ayarlamak için bolca süt kullanmıştı. Pastanın aromasını seçerken ise dakikalarca düşünmüştü. Bu onun sevgilisinin doğum günüydü sonuçta. Ek olarak, birlikte kutlayacakları ilk doğum günü. Her şeyin mükemmel olduğundan emin olmak onun göreviydi. Yine de, olması gerektiğinden daha fazla gergindi.
Pastanın içerisinde kullanacağı meyveleri teker teker dikkatle dilimliyordu. Aniden parmağından bir kaç damla kan aktığında, bıçağı bıraktı yavaşça ve kestiği yere baktı. Gerçekten fazla gerilmişti sebepsizce. Her şeyin mükemmel olmasına gerek yoktu çünkü eğer tayfa birlikteyse; bu zaten yeterince iyiydi zaten. Fakat Sarışın öyle düşünmüyordu. Her şeyin kusursuz olmasını istiyor, en ince ayrıntısına kadar düşünüyordu. İç çekti ve bir sigara alıp sandalyeye oturdu. Masanın üzerindeki saat kutusuna baktı. Yavaşça açtı saati. Zoro'nun bunu beğenip beğenmeyeceğinden bile emin değildi. Detaylara çok fazla takılıyordu ve çok kararsızdı.
Saatin büyük bir kısmında gümüş kullanılmıştı. Dışındaki detaylar büyük bir ustalıkla işlenmişti.
Yine de asıl detay, içerisinde ikisinin adlarının yazmasaydı. Peki Zoro bunu fark edebilir miydi? Maalesef ki, muhtemelen hayır.Kızlar hediye işine bakıyordu hâla. Chopper dışarıda Zoro'yu oyalıyordu. Onu uyandırıp dışarı çıkarmak fazlasıyla zor olmuştu ama tanuki başarmıştı. Tayfanın kalanı ise ufak hazırlıkları hallediyordu.
Brook müzik seçiminden sorumluydu.
Franky ve Usopp süslemeleri hallediyor, Luffy de en kolay işi yapıyor yânii hiç bir şey yapmıyordu.
Jinbei'ye gelecek olursak, o hâla balık adam adasındaki işlerle ilgeniyordu. Öyle ki; partiye katılamayacaktı bile.Bütün hazırlıklar gayet iyi devam ediyordu. Fakat, Luffy ortalıkta yoktu.
Elbet ki, mutfağın yolundaydı.Sarışın kremayı pastaya büyük bir dikkatle sürerken, belinde hissettiği iki kolla birlikte dudaklarından ufak bir inilti kaçtı. Elleri titreyince hemen kremanın bulunduğu torbayı kenara bırakıp arkasındakine sert bir tekme geçirdi.
"Ne halt ettiğini sanıyorsun, aptal!"
"Sanjii... Çok çalıştım ve acıktım. Hadi ama, pastadan bir dilim alsam olmaz mı?"
Luffy'nin gözleri âdeta yalvarıyordu.
"Hiç bir şey yapmadığını ikimiz de biliyoruz. Git ve diğerlerinin yanında yalvar. İşim var."
"Lütfeen... Ölürüm açlıktan."
"Pastadan sana bir dilim vermem imkansız. O Yosun Kafa için ve hepiniz beklemek zorundasınız."