Nişan yüzüklerinden biri, Sanji'nin önüne düştüğünde boş gözlerle yeri izliyordu sarı saçlı genç. Zoro ise çirkefleşmiş, bağırıp çağırmaya devam ediyordu. Yüzüğü atmasından sonra, susmuştu Sarışın. Zoro dakikalar geçtikçe daha da arsızlaşıyordu. En nihayetinde, konuşmaya çalışmıştı Sarışın. Fakat bir cümle mühürlemişti dudaklarını.
"Ailen seni bu yüzden sevmedi."
Boynunu eğmiş, parmağına sımsıkı oturttuğu yüzüğü çıkarmaya çalışıyordu. Sonunda yüzüğü çıkardığında ise, masaya doğru koydu yavaşça. Yüzük yuvarlanmış, sonunda da durmuştu. Yüzük durmuştu durmasına, fakat Sarışın yüzüğün durmasını bile beklemeden çıkmıştı dışarı. İndi merdiven basamaklarını hızla, sonra çıktı binadan. Yumruğunu sıkmış, zor duruyordu. Son cümleye kadar, bir umut vardı içinde; barışacaklarına dâir. Yine de, haklıydı Zoro. Haklıydı o. Fakat en çok da böyle düşündüğünü öğrenmek kırmıştı Sanji'yi.
Karanlık çevresini, sokak lambaları aydınlatıyordu. Sarışın ise, ne ağlayabiliyordu ne konuşabiliyor. Hiç bir şey yapmak istemiyor, orada çökmek istiyordu dizlerinin üstüne. Lakin devam etti yürümeye. Sonunda ulaşmıştı binaya. Zorlukla merdivenleri tırmandı, anahtarı aldı cebinden. Titreyen eliyle, deliği bulmaya çalışıyordu. Sonrasında bir ses duymuştu. Bu, üst kattaki komşusu olan güzel kızdı. Viola.
"Sanji?"
Sanji, nefeslerini zorla düzene koyup arkasını döndü zorâki bir gülümseme takınırak. Kız elindeki kek tabağını uzatmış, bekliyordu.
"Kek yapmıştım, ve biraz arttı. Sana getirmek istedim."
Sarışın, tabağı aldı. Ardından teşekkür etti. Viola'nın sıcak gülümsemesi, daha da kırmıştı onu. Sadece, Zoro'dan da bu kadar ilgi görmeyi beklerdi en azından. Kıza baktıkça elleri titriyor, dudakları büzülüyordu. En sonunda tabak yere düşmüş, parçalara ayrılmıştı. Hızla eğildi Sarışın. Parçaları toplamaya çalışırken, bir kaçı elini çizmişti. Sonra Viola'da eğilmiş, elini tutmuştu.
"Toplamana gerek yok. Sanırım, biraz hastasın. Sadece dinlenmene bak."
Viola tekrar şefkatle gülümseyince, Sanji ayağa kalktı. Sonra vedalaştılar. Siyah saçlı kız, merdivenlerden çıkarken Sanji kapıyı açıp içeri girdi hızla. Dayanamayan göz yaşları, terk etmişti mavi gözlerini. Dişlerini sıkmış, yere çökmüştü. Dizlerini sarmalayıp Zoro'nun söylediklerini düşündü tekrar tekrar.
Gece 3 sularında, kapı çalmıştı. Sanji beklemeye devam etti. Kimseyi görmek istemiyordu. Tekrar çalındı kapı, ve sonra bir kez daha. Burnunu çekti, ağlamaktan gözleri şişmişti. Kapı çalmaya devam ediyordu. Sarışın ise kulaklarını kapatmış, bekliyordu öylece yerde. Bir kaç kelime duymuştu kapının ardından.
"Sanji, hemen açmazsan kırarım kapıyı."
Sarışın bir kaç saniye daha durduğunda, yumruklanmıştı kapı. Kapının ardındaki sesin sahibi, kapıyı daha sert yumruklayacaktı ki açıldı kapı. Çünkü, Sanji Zoro'nun canının yanmasını istememişti; Her ne kadar, Zoro onun canını yaksa da.
Sadece yere bakıyordu Sanji. Zoro ise, Sarışın'ın elini kavramış; üzerindeki çiziklere bakıyordu.
"Sen mi yaptın bunları"
Cevap yoktu. Sanji tam kapıyı kapatacakken, tutmuştu Zoro kapıyı. İçeri girip kapıyı kapattı. Etrafını kırmızı bir tabaka sarmış mavi gözler, Zoro'ya bakıyordu. Derince iç çekti Yeşil Saçlı adam.
"Sanji...Öyle demek istemedim. Biliyorsun..."
Sanji, alaycı bir gülümsemeyle bakıyordu artık yere.