Yağmur Damlaları

202 8 65
                                    

Sanji'nin babası öğrenmişti Zoro'yla olan ilişkisini. Bağırıp çağırıyor, nefret ve kin kusuyordu sarı saçlı gence. Eşcinsel olduğu içindi tüm bunlar. Gerçi eşcinsel olmasaydı bile, babası mutluluğunu istemezdi onun. Sanji, önünde başını eğmişken, hırçın bir şekilde yemek odasındaki eşyaları yıkıyordu. Sonunda; ortam sessizliğine büründüğünde, 50'li yaşlardaki adam sakinleşti.

"Ayrılacaksın ondan."

Sarışın, itiraz ettiğinde ne olacağını bilse de; vazgeçmezdi aşkından. Alçak biri değildi o kadar. Araladı dudaklarını konuştu.

"Yapmayacağım"

Judge, şaşkınlık ve sinirle dikti gözlerini Sanji'ye. Yakasını kavrayıp konuştu:

"Ayrılacaksın. Mecbursun."

"Yapmayacağım dedim."

Judge, sinirle Sarışın'ı duvara fırlattığında yere süzüldü soluk bedeni yavaşça.

"Bir iki dayağın aşkımın önüne geçebilecek kadar kuvvetli değil."

Judge; Sarışın'ı tekmeledeğinde yandaki küçük sehpada duran karısının resmini fırlattı oğluna. Çerçeve kırılmış, cam parçaları etrafa saçılmıştı.

"Bir daha yanına yaklaşırsan gebertirim o çocuğu."

Sarışın, etrafa saçılan cam kırıkları ve babasının söylediği sözler beynine dolarken; annesinin resmine bakıyordu gözleri dolu bir şekilde. Onu her şeyden çok isterdi şuan, Sora her şekilde desteklerdi çocuklarını. Sanji'yi korurken öldürmüştü zaten eşi onu. Fakat, annesinin acısı ölümden daha büyüktü onun için. Judge, odadan dışarı adımlarken; Sarışın dizlerine sarılmış ve parçalanmış fotoğraf çerçevesini sıkıca kavramıştı. Tuzlu gözyaşları gözlerinden boynuna ilerlerken yüzündeki eski yarayı yakıyordu.

Gece yarısı, kapısını kitlemiş yatakta annesini seyrediyordu. Odasında duran, annesinin diğer resimlerini de saklamıştı. Çünkü, annesinin fotoğrafını kırık cam parçalarıyla birlikte görmek incitiyordu onu. Fakat şuanki en büyük sorunu, sevdiğinden ayrılmak zorunda olmasıydı. Babası ona da zarar verebilirdi, itibari sebebiyle bir şey olmazdı ona nasılsa. Zoro'yu koruyabilecek bir ailesi ya da akrabası da yoktu zaten. Zoro'nun ailesi küçükken ölmesine rağmen, en iyi aile rolünü Zoro oynamıştı Sanji için. Elbette, sarı ve örgülü sakallara sahip ihtiyar hariç.

Sarışın bütün gece düşünmüş, bir damla uyku uyuyamamıştı. Zoro ile yaşadığı her an saniyesi saniyesine aklındaydı. Ve daha fazlasını istediğini biliyordu. Güneş doğduğunda, dağınık saçlarını düzeltmiş; berbat görünen göz altlarına kapatıcı uygulamıştı. Pijamalarını da değiştirip çıktı evden. Bu gün okula gitmek yerine normalde haftasonları gittiği restorana uğrayacaktı direkt.

Yemekle aklını dağıtmaya uğraşıyordu. Fakat aklı o kadar karışıktı ki, bir şeye odaklanamıyordu. Yemekler ya az, ya da çok tuzlulardı. Onlarca kez sigara molasına çıkmıştı. Son sigara molasından da döndükten sonra, hazırladıklarından birini servis etmek için bir tabağa uzandığında; üzerindeki yosun desenleri gördü. Baratie; deniz ürünleri temalı bir restorant olduğu için tabaklarda balık, yosun ya da çeşitli desenler vardı elbet.

Elindeki desenli tabağı sıkıca kavrayıp duvara yaslandı Sarışın Aşçı.
Yere çöktü ve sıkıca sarıldı o tabağa. Sarışın kederle tabağa göz yaşı dökerken; Patty ve diğerleri onu görüp Zeff'e yetiştirmişlerdi. Sanji, tabak için ağlıyordu. Hepsi delirdiğini düşünselerde sonunda Zeff, Sarışın'a yaklaşıp gözlerine baktı.

"Sanji."

Sarışın onun gözlerine bakarken, ardından tekrar tabağın üstüne başını koyup ağlamaya devam etti sessizce. Zeff, Sarışın'a sarıldığında ise başını omzuna koyup devam etti usulca.
Bir kaç dakika sonra ise sakinleşmiş, ayağa kalkıp tabağı kenara koymuştu. Diğerleri ne olduğunu sorsa da hiç bir şey dememişti. Babasından korktuğunu düşünmesini istemezdi kimsenin. O sadece, Zoro'ya zarar gelmesinden korkuyordu.

Akşam saatlerinde, yeşil saçlı genç adam girmişti kapıdan içeri. Sanji'ye mesaj atmış, aramış fakat ulaşamamıştı. Restoranttaki diğer çalışanları selamlayıp oturmuştu bir masaya. Sanji onu görmüş, lakin yanına gitmemişti. Gidememişti aslında. Yine de, ona açıklamalıydı. Söylemeliydi ayrılacaklarını.

Derin bir nefes alıp yanına gitti Sarışın. Zoro gülümseyerek bileğinden kendine çekti Sanji'yi.

"Neden mesajlarım hâla cevapsız, Bay Sanji?"

Sanji bileğini çekti yavaşça. İç çektikten sonra dudaklarını araladı.

"Zoro. Konuşmalıyız."

"Hm?"

Zoro, bir şeyler olduğunu sezmişti. Ne olduğunu düşünüyordu sadece. Sonrasında o da kalktı masadan, Sanji'yi takip etti. Dışarı çıktıklarında, Sarı saçlı genç duvara yaslanıp bir sigara almıştı. Zoro, sigarayı parmaklarının arasından çekip aldı.

"Sigarayı bıraktığını sanıyordum. Öyle anlaşmıştık."

Sanji iç çekip parlak ve bir o kadar da asil olan çakmağını geri cebine koydu. Yağmur sesi, ortama romantik bir atmosfer katıyordu.

"Zoro. Şöyle ki..."

Zoro, Sarışın'ı duvara yaslayıp ellerini duvara koyduğunda konuştu.

"Baban mı bir şey yaptı."

Sanji, irkilerek geri çekildi. Sonra eğdi başını, yumdu gözünü.

"Zoro ben ayrılmak istiyorum."

Sarı saçlı genç, Zoro'yu nazikçe ittirip koşmaya başladığında; Sevgilisi ise arkasından koşuyordu.

"Sanji! Bekle!"

Sevgilisinin çağrılarına kulak vermiyor, göz yaşları rüzgarla birlikte âdeta dans eden saçlarına doğru ilerlerken adımlarını hızlandırıyordu. En sonunda bir bankın önünde duraksadı. Burası, tanıştıkları yerdi. Sarışın, Zoro'ya bir şemsiye uzatmış; sonra beraber Baratie'ye yürümüşlerdi. Yine yağmurluydu hava.

Sarışın'ın duraksamasıyla sevgilisi de bileğini kavradı nazikçe. Fakat bir o kadar da sıkıydı. Zira, bir daha koşmasını istemiyordu.

"Sanji... Anlat bana. Lütfen..."

Sarışın yutkundu, Zoro'nun yüzüne bakmamak için arkasına dönmemişti bile. Göz yaşları yanaklarından süzülürken sessizdi. İkisinin de saçları ve kıyafetleri ıslanmış, su damlaları vücutlarından yere damlıyordu.

"Sanji... Lütfen."

Sarışın bir anda arkasını dönüp yakasını tuttu Zoro'nun. Ardından yapıştı dudaklarına. Bir kaç saniye sonra ayrılıp konuştu titrek sesi ve durduramadığı göz yaşlarıyla.

"Zoro... Bırak... Bırak gideyim... N'olursun..."

Zoro, itiraz etmeden bıraktı Sarışın'ın bileklerini. Onun göz yaşlarını görmeye dayanamıyor, her saniye kalbi sızlıyordu. Sarışın arkasını dönüp koşmaya başladı. Sonrasında ise, Zoro yıkıldı oradaki banka. Sokak lambasından banka gelen loş ışığa bakıyordu sessizce. Göz yaşları gözlerini terk etmiş, yağmur damlalarıyla birlikte süzülüyordu yanaklarından. Her ne kadar orada şarkılarının sözleri kaybolsa da, ikisinin içinde hâla bir melodi çalıyordu. Asla dinmeyecek bir melodi.

.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.

BU COK IYI OLDU ASIK OLDUM

2.BOLUMU GELEBILIR BU ARADA 🤩🤩

833 Kelime

OneShotS | ZosanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin