"Sus artık sus!" diyerek el uzattığım telefonun alarmını kapatıp yatağımdan kalktım. Odamın tüm şehri ayaklarımın altındaymış gibi hissettiren kocaman penceresinin kumandasını elime alıp karanlık ayarını açtım ve karşımdaki dolu görüntüye gece boyunca gördüğüm rüyaları düşünerek birkaç dakika baktım.
Başımın yoğun ağrısı ile duş alıp geldikten sonra telefonuma bakmamla şok oldum. Bugün sergiye çıkacak olan tahmini 3200 yıllık oyma el işciliği kenarları saf altından yapılma tablom çalınmıştı. Ben size kim olduğumu, mesleğimi söylemedim değil mi? Ben İpek Duru, Türkiye'nin en tanınmış Arkeoloji uzmanlarından biriyim. Benim bu kadar tanınmamı sağlayan asıl unsur; mensubu olduğum köklü ailenin de tarih üzerine eğitimleri ve çalışmaları ile tanınmış olmalarıdır.Aynı zamanda ben eski dillerin birçoğunu hiç zorlanmadan okuyabiliyor ve eserlerin kaç yıllık olduğunu hangi döneme hitap ettiğini çok kolay anlayabiliyorum. Bu da beni meslektaşlarımdan çok çok ileri taşıyor.
Söz konusu tablo 3200 yıllık saf altın işlemeli eski bir tablo. Tablodaki kadın ise çok önemli bir krallığın kraliçesi. Fakat hangi krallık olduğunu henüz çözemedim çünkü harfler fazla aşınmış durumda bu yüzden aynı dönemde aynı alandan çıkan diğer eserlerle karşılaştırılmalı. Çalınmasaydı en kısa sürede çalışmalarıma devam edecektim!
Öfkemin verdiği hız ile giyinip bir taksi çağırıp tabloyu kaldırttığım enstitünün önüne geldim. Güvenlikler tatlı bir güler yüzle;
"Hoşgeldiniz İpek Hanım" diyorlardı. Bütün sinirimle;
"Ne bu rahatlık 6 adet güvenliği boşuna mı enstitü etrafında istedim ben! Tek bir tabloya göz kulak olamayacaksanız neden buradasınız siz?! Bugün yönetimle konuşup hepinizin enstitü ile ilişiğini keseceğim. Muhasebeyle görüşseniz iyi olur. KOVULDUNUZ!" deyip ceketimin düğmesini açıp gerginlikle merdivenlere döndüğümde orta yaşlı bir adamın beni izlediğini fark ettim. Fakat buna ayıracak en ufak vaktim yoktu. Ah benim gözbebeğim belki de kariyerimin zirvesini yaşayacaktım. Tüm bu düşüncelerin üstüne derin bir of çektim. Merdivenlerden çıktığımda sonunda enstitü yöneticisi Kadir Bey'in kapısının önünde idim. Kapıyı tıklattım ve içeri girdim. Tüm yönetim ve stajerlerimiz odadaydı. Tablonun fotoğrafı duvara yansıtılmış toplantı yapılıyordu. Kadir Bey bana döndü ve;
" İpek Duru, geç kaldınız. Görünen o ki kendi ellerinizle çıkardığınız eser o kadar da umrunuzda değil."
Elimle alnımı ovalayıp nefes aldım;
"Kusura bakmayın Kadir Bey bildiğiniz gibi bugün mesai günüm değil. Kazı alanından sonra dinlenmeye ihtiyacım vardı. Telefonum sessizde idi geç gördüm mesaj ve aramaları. Görür görmez buraya geldim."
Kadir Bey yanıt vermeden masayı işaret ederek oturmamı bekledi. Yerimi aldıktan sonra tablo hakkında en derin bilgiye benim sahip olduğumu söyleyerek bildiklerimi anlatmamı istedi. Birkaç dakikalık bir konuşmanın sonunda Kadir Bey'e dönerek;
"Güvenlik personelimiz işlerini yeterli bir performans ile yerine getirmiyorlar gördüğünüz üzere, hepsinin bu enstitü ile ilişkisinin kesilmesini istiyorum."
Kadir Bey gülümseyerek;
"İpek Hanım personellerimiz görevlerini yapmışlardır. Hadise nöbetleri görev arkadaşlarına devrederken meydana gelmiş. Biliyorsunuz ki böyle hadiseler en ufak boşluklarda meydana gelmeye çok müsaittir."
Sinirden ellerimi sıkarak ses tonumu korumaya çalıştım;
"Biliyorsanız daha fazla özen göstermeniz gerekirdi. Kaybolan tablo tam 3200 yıllık bir tablo. Belki de bazı yanlış bilinen şeyleri bile değiştirecekti. Öncelikle hadise'nin ehemmiyetini dikkate almanızı sonra da güvenlik birimlerine gereken cezanın verilmesini yerlerine daha kaliteli güvenlik personellerinin getirilmesini rica ediyorum."
Kadir Bey bana şaşkınlıkla bakan meslektaşlarımı görünce kendi otoritesinin aşıldığını düşünmüş olsa gerek ki meydan okurcasına;
"İpek Hanım burada yenisiniz. Farkındayım çok değerli bir eser kurumumuzdan çalındı. Fakat endişeye mâhâl vermeyelim güvenlik personellerimiz polislerle işbirliği yaparak hatalarını telafi edeceklerdir."
Öfkeyle ayağa kalktım ve ses tonumu daha sert kullanarak;
"Kadir Bey 6 adet güvenlik görevlisi bir tablonun başında bekleyemiyorlarsa burada işleri yoktur! Bunun gibi elimizde birçok değerli eser var sergide açık halde duran, hepsinin çalınmasını mı bekliyorsunuz?!"
Kadir Bey tüm masaya baktı;
"Arkadaşlar toplantımız şimdilik bitmiştir. İşbirliğiniz için teşekkür ederim. İpek Hanım'la bize müsade edin lütfen."
Odadaki herkes çıktığında Kadir Bey yanıma oturdu. Benden yaşça büyüktü ve dikbaşlı olmam onu rahatsız ediyordu. Fakat ilk kez onu bu kadar yumuşak bakışlarla görüyordum. Beni odanın camının önüne çağırdı. Kalkıp camın önüne yürüdük ve bana eliyle aşağıyı gösterdi. Çoktan bir sürü gazeteci doluşmuş, güvenliklerle problem yaşıyorlardı. Kadir Bey birkaç saniye sonra bana döndü ve;
"İpek Hanım sizi pek tanımasam da ailenizi özellikle babanızı çok yakından tanırım. Kayıplarınız için çok üzgünüm. Başınız sağolsun. Onların çalışmalarını çok uzun yıllar takip ettim. Onlardan aldığınız ilhamla izlediğiniz yolu da biliyorum. Aileniz eminim sizinle gurur duyuyordur. Bu zamana kadar aileniz burada olduğu için önceki kurumlarda çalışıyordunuz. Oradaki disiplininizi bilemem. Fakat burdaki tüm personelin aile hayatını kim olduklarını bilirim. Hepsinin ailesi ve en önemlisi okutmaya çalıştıkları çocukları var. Bu zamana kadar iki kere hırsızlığa teşebbüs yaşadık ikisini de kurtardılar. Şimdi tek bir hata yaptılar diye hepsini kapının önüne koyup basın ekiplerine kimliklerini deşifre edip hiçbir yerde iş bulamaz hale getiremem. Bu onlarla yıllardır çalışan ve onları dost gibi gören bir yöneticiye yakışmaz. Hatalarını telafi edeceklerinden eminim. Rica ederim siz de biraz ılımlı olun"
Kadir Bey'i hiç böyle görmediğim için bu kadar güvendiği insanlara bir şans tanımak istedim. Dışarıya bakarken derin bir nefes aldım;
"Kadir Bey şimdilik arkadaşların kalmasına müsaade ediyorum. Fakat en ufak hatada..."
Devam edecekken Kadir Bey araya girdi;
"Biliyorum. Biliyorum. Lütfen elinizdeki bilgiler ile çalışmaya devam edin tablonun en net fotoğraflarını çıktı alıp ofisinize bıraktırdım. Gerekenler en hızlı şekilde yapılacaktır. Tablonun geri geleceğine eminim."
Kadir Bey'e onaylar şekilde kafa sallayarak yanıt verip müsade isteyip odadan çıkıp ofisime gittim. Stajerim Duygu fotoğrafları duvara aşmış kendi tarzında düşünmeye başlamıştı. O kadar dalmıştı ki beni bile fark etmedi. Gözlerini kapatmış fotoğraflara dokunarak bir şeyler mırıldanıyordu. Belli ki kendini o kraliçenin yerine koymuş ve odada olabilecekleri anlamlandırmaya çalışıyordu. Hiç ses çıkarmadan masama geçtim ve notlarımı aldım. Yaklaşık iki dakika sonra Duygu bana dönüp şaşırdı;
"İpek Hanım çok oldu mu siz geleli kusura bakmayın ben..."
Araya girdim ve
"Düşünüyordun rahatsız etmek istemedim. Duygu bana bir kahve ister misin aşağıdan?"
Duygu beni onaylayıp telefonu eline aldı ve odaya kahve istedi. Arkadan işaretle kendine de söylemesini istedim. Uykusuz yorgun ve üzgün görünüyordu. Duygu'yla stajerim olduktan sonra tanıştık ve çok kafa dengi bir kız idi. İkizlerini doğurduktan sonra tekrar okula dönmek isteyip arkeolojiyi tercih etmişti. Benim yaşımda varlıklı hayatını kurmuş bir kadın bakıcıya çocuklarını bırakıp okula gidiyor haftada 3 gün de benim yanıma geliyordu. Kahveler geldikten sonra biraz sohbet ettik fakat ne olduğunu anlatmadı bana.
Yaklaşık 3 saat çalıştıktan sonra telefonuma tanımadığım bir numaradan bir mesaj geldi; mesajda tabloyu geri almanın çok kolay olduğu tek yapmam gerekenin kapıdaki taksiye binmek olduğu yazıyordu. Camdan baktığımda gerçekten bir taksi vardı kapıda. Ani bir kararla masadaki fotoğrafları çantama topladım. Aşağıdaki basın ekiplerinin adımla seslenerek röportaj yapma çabalarının arasından güçlükle sıyrılıp taksiye bindim. Taksici gideceği yeri bildiğini sadece rahatıma bakmamı söyledi. Çantamdan fotoğraflardan birini çıkardım ve dikkatle incelemeye başladım. Kim bu kadın? Hangi krallığın kraliçesi? Yanındakiler kim? Fotoğraftaki kraliçenin gözlerinden kendimi alamıyordum. Düşüncelerimin arasında yavaş yavaş beynim karıncalanmaya başladı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Bedende İki Kişi
Historical FictionBir sabah telefonuma gelen, kariyerimin en değerli parçasının çalındığı bildirimiyle kendimi çok kötü giden bir gün içinde aniden çok eski bir krallığın kraliçesi olarak buldum. Bu kitap size kendini iki farklı dünyaya aynı anda geçiş yapabilen genç...