XXII

47 4 16
                                    

Üç Gün Sonra

İpek'ten
Çınar'la iki günlük tatilimizden dönmüş Tuna'nın evinin bahçesinde kahvaltı sonrası ikinci demlik çayı demlemiş sohbet ediyorduk. Gülerken Serkan'a;

- Oğlum sen de şimdi hiç az değildin. Tutturdun ben de gideceğim savaşa diye.

Tuna sigarasını küllüğe basarken;

- Öyle de bir konuşuyordu ki gören beş varisli kral sanır.

Serkan çay bardağı elindeyken;

- Kendime güvenmezsem kimse bana güvenmezdi.

Tuna güldü ve;

- Oğlum daha 16 yaşında bir prenstin.

- Ne olmuş? Gayet yerinde bir yaşmış.

Tuna imalı imalı;

- E doğru şimdi de 14 yaşından beri silahların arasındasın.

Serkan'a ciddi bir bakış attım ve;

- Oğlum? Çekileceğim demiştin.

- Çekileceğim zaten.

Çınar sert bir sesle;

- Ne zaman?

- Polis baskını haberi dolanıyor. Şimdi çekilirsem ve baskınlar başlarsa benden bilirler. Sizi de tehlikeye atarım. Ortalık durgunlaşınca bırakacağım.

Arkasına baktı ve;

- Cüneyt!

Cüneyt hızlı adamlarla yanımıza geldi. Serkan Cüneyt'e;

- Oğlum şu emniyetteki adamı bir yoklat. Sesi çıkmıyor. Kazık yemeyelim.

- Hemen.

Cüneyt telefonunu eline alırken yanımızdan ayrıldı. Ben de sabır dileyerek Serkan'a;

- Serkan'cım acaba senden büyük adamlara oğlum diyerek hitap etmesen mi?

- Annecim ''Abim'' diyerek koltuğumu da vereyim mi?

- Ya sabır! Ne dediğimi anlamıyormuş gibi yapma. Ayrıca bana kalsa hemen verebilirsin o koltuğu.

Serkan bardağını masaya bırakırken;

- Anne bu işler burada böyle yürüyor. Ben bu adamlara torbayla para ödüyorum. Bana ne lazımsa o olmakla mükellefler. Sen hiç karışma, bak canım burnumda, milletin dikkatini sizin üstünüze çekmek istemiyorum. Gizli kapaklı dolanmaya başladım yanınıza gelmek için. Gözünüzü seveyim uzak durun. Karışmayın.

Serkan'ı kolumun altına çekerken;

- Oğlum elimde mi? Korkuyorum. Ne zaman kendi evine ya da ortamına dönecek olsan ödüm kopuyor. Sen bizim huzurumuzsun oğlum. Sen varsan babanla bizim huzurumuz var. Sen gidiyorsun biz başlıyoruz düşünmeye. Ne olacak acaba? Şu an iyi mi? Eve iyi gelecek mi?

Serkan elimi tutup öperken;
Anne ben kimseden korkmuyorum. Siz de benim için korkmayın. Bana hiçbir şey olmaz. Şu baskın söylentileri sussun söz bak hemen bırakacağım koltuğu bir meraklısına.

Çınar bardağını sakince masaya bırakırken;

- O işi bana bırak.

Şaşırdım ve;

- Nasıl yani sana bıraksın?

- Dünyada uzun bir yaşam serüvenin olunca elin kolun uzun oluyor. Araya birilerini koyarız bir baskın varsa Serkan'ı yakmayacak şekilde erteletmeye çalışırız. Serkan sen de gizli tanık olarak ifade verir birkaç kişiyi ifşa eder polisle iş birliği yaparsın. İş birliğin sayesinde de tutuksuz yargılanırsın.

Aynı Bedende İki KişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin