Alarmla kavga ederek uyandığım yeni bir güne her zamanki rutinimle başladım. Tüm şehri ayaklarımın altına seren büyük camın karanlık ayarını açtım ve birkaç dakika bu yoğun manzarayı seyrettim. Kahvaltımı yapıp kahvemi de içtikten sonra hızla hazırlanıp evden çıktım. Arabama bindim ve telefonumu radyoya bağlayıp Eurythmics - Sweet Dreams parçasını açıp yolda ilerlemeye başladım. Çok geçmeden enstitüye ulaşmıştım. Ofisime çıktım ve çantamdan ayırmadığım önemli parçaları masama dizdim.
Bugün Duygu olmadığı için çantamdaki bulmacayı saklamam gerekmiyordu, onu da masanın diğer köşesine bıraktım. Önce tablonun fotoğrafına sonra bulmacaya sonra da prizmaya bakıp duruyordum. Bağlantıları çözmek için en ufak bir ipucu yoktu elimde. Neden beni daha normal tekdüze olaylar karşılamaz ki? Hareketsiz bir vakam yok. Gözlüğümün duruşunu düzeltirken gözüm prizmadaki aşınmış küçük noktalara kaydı. 6 küçük nokta. Ailemizin sembolü 6 iç içe geçmiş halkaydı. Bu inanılmaz tesadüflerin beni buluşu başımı belaya sokmazdı umarım.Prizmayı camekandan çıkardım, hassasiyetle dokunmaya başladım. Parmağım anka kuşuna değdiğinde birkaç saniye için kendimi küçük ve içinde mumların yakıldığı bir odada yüzü belli belirsiz heybetli bir adamın yanında gördüm. Gözümü açıp kapattığımda kendimi tekrar ofisimde buldum. Aklımı mı kaçırıyordum? Psikoloğumdan randevu almalıyım. Hemen. Psikolojik sorunlar yaşadığımı düşünüyorum çünkü gördüğüm rüyaların hele ki şu an yaşadığım şeyin başka bir açıklaması olamaz. Psikoloğumu aramak üzere telefonu elime aldım ve Psk. Aren Hn. olarak kayıtlı olan numarayı aradım.
Çalıyor...
-Alo?
-Aren Hanım merhaba nasılsınız?
-Merhaba İpek Hanım iyiyim teşekkür ederim siz nasılsınız?
-İyi olmaya çalışıyorum...
-Bir problem mi var?
-Sanırım çok büyük problemlerim var.
-Ufak bir bilgi verebilmeniz mümkün mü? Neyle ilgili problemleriniz?
-Saçma sapan rüyalar görüyorum... Bir de..
-Bir de?
-Uyanıkken hâyâl gördüm sanırım bugün. Kendimi birkaç saniyeliğine başka bir yerde başka biriyle gibi hissettim. Sonra kendimi tekrar ofisimde buldum. Bana... Ne olduğunu...
-Henüz bilmiyoruz. Eminim stres faktörleri sebep olmuştur. Son zamanlarda gayet iyiydiniz gözlemim altında iken. Yine de seans ayarlayalım olur mu? İhmal etmeyelim.
-Olur olur. Ben de zaten onun için aradım sizi.
- Yarın öğleden sonra 14.45 uygun mu sizin için de?
-Uygundur. Çok teşekkür ederim.
-Rica ederim İpek Hanım. Yarın görüşmek üzere o halde.
-Görüşmek üzere Aren Hanım.Telefonu kapattım ve tekrar korka korka prizmayı tekrar elime aldım. Üçgen yüzlerin yukarda birleştiği kısımda küçük bir desen gibi görünen oyma gibi duran bir çizgi vardı. Elimi çizgi üzerinde gezdirirken bir anda kendimi aynı mum yakılmış odada buldum. Çizginin üst kısmında kalan alanı çevirip, bir kapak gibi ayırdım. Ayırdığımda içinden çıkan toz bulutuyla irkilip küçük bir çığlık attığımda tekrar kendimi ofiste buldum. Elimden fırlatmamak için kendimi zor tuttuğum prizmayı sakince masaya bıraktım. Ofis telefonuna uzanıp mutfağı arayıp su istedim. Sonra da içime anlamsızca düşen kuşku ile hemen çıkıp eser incelemelerinin yapılabilmesi için gereken ekipmanların bulunduğu alana indim. Elime bir büyüteç aldım ve ofisime geri döndüm. Masama oturduğumda suyumun geldiğini fark ettim. Hemen kol çantamdan vitaminlerimi çıkardım ve suyla beraber içtim. 30 saniye gözlerimi kapatıp dinlendirdikten sonra derin bir nefes alıp büyüteci elime aldım. Prizmanın üstündeki bölgeye baktım. Biraz incelediğimde çok minik birbirine geçmeli dişli düzenine benzer bir oyma gördüm. O kadar çok aşınmıştı ki artık ne olduğu bile anlaşılmıyordu. Büyüteci kenara bırakıp prizmayı tekrar elime aldım. Kendimden uzakta tutarken bir yandan üst kısmını çevirmeyi denedim. O kadar yıldır bu şeye dokunulmuyordu ki sıkışmış olmalı. Asla yerinden oynamıyordu. Küçük bir damlalık yardımıyla ara kısma yer yer çok az miktarda su damlatarak arayı az da olsa kaygan hale getirmek istedim. Birkaç defa daha denedim sonunda sadece milim kadar olsa gerek oynamıştı. Oynadığında şoka girdim. Çünkü gördüğüm şeyin saçma sapan bir hayal olduğuna inanmak istiyordum. Hâlâ akıl sağlığımın bozulmaya başladığını düşünüyordum. Kapağın görünümünde hiçbir değişiklik yok gibiydi. Bana öyle geldiğine kanaat getirip prizmayı kenara bıraktım. Elimdeki eldivenler de yırtılmış ellerim mahvolmuştu. Eldivenlerimi çıkarıp ofisimdeki lavaboda ellerimi yıkayıp masama geri geldim. Ellerim acıyordu. Hemen bir krem sürüp ellerimin kremi emmesini beklerken masada kalan suyumu bitirdim. Ağlamamak için zor duruyor, kendimi oyalıyordum. Böyle bir durumda korkmamak elde değildi. Ya hayal gördüğüm esnada saçma sapan bir şey yapsam? Bütün kariyerime mâl olabilir. Bir an önce tedavi olmalıydım. Dolmuş gözlerimle derin bir nefes alıp bulmacaya uzattım elimi. Bulmacanın kutusundaki yazıda gezdirdim ellerimi tekrar tekrar okuyordum yazıyı. Doğru kelimeyi bulma merakı köreliyordu artık içimde. Bu kadar az ipucu ile ne yapabilirdim ki zaten? Son kez okudum yazıyı;
Sen asilsin
Senin kanın bir mucize
Mavera, bırak geçmiş sana gelsin
Dünyanın çeşitli yerlerine gitsin bu mucize
Günler,aylar, yıllar, asırlar sürsün asilliğin.
Geçmiş seni bulduğunda dünyaya yeni bir asil gerekiyordur. Asilliğini senin kanından gelen birine hediye etmelisin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Bedende İki Kişi
Narrativa StoricaBir sabah telefonuma gelen, kariyerimin en değerli parçasının çalındığı bildirimiyle kendimi çok kötü giden bir gün içinde aniden çok eski bir krallığın kraliçesi olarak buldum. Bu kitap size kendini iki farklı dünyaya aynı anda geçiş yapabilen genç...