Ara ara Tuna'nın şirketine gidip Çınar'ın yanımda kaldığı ara ara da Çınar'ın gidip Tuna'nın yanımda kaldığı ama asla yalnız kalmadığım üç günü geride bırakmıştık. Tuna'nın dediği olmuş kendimi eskisinden de daha güçlü hissediyordum. Güçlerimi geri kazandığımı düşünüyordum ama henüz hiçbirini denememiştim. İkisi de biraz daha beklememi istiyordu.
Bu sabah Tuna şirketine gitmiş. Ben de Çınar'ın kollarında uyanmıştım. Uykulu gözlerle Çınar'a bakarken;
- Günaydın.
Saçımı öptü ve;
- Günaydın meleğim.
-Aklıma aniden gelen... Daha doğrusu hiç çıkmayan soruyu sordum;
- Bugün benim evime gidelim mi?
- Ne oldu? Rahat edemedin mi burada?
Beni saran kolların arasından çıktım, yatakta bağdaş kurup tam karşısına oturdum ve;
- Rahatlıkta değilim. Mısır'a geleceğini söylediğinden beri düşünüyorum. Toparlanalım bir an önce gidelim istiyorum. Toparlanmak için de evime gitmem gerekiyor.
Biraz düşündü ve;
- Ben seninle inatlaşamıyorum. Abinle konuş izin verirse gideriz.
Sevinçle yanağını öperken;
- O bana ters yapamaz ki!
- O sen tek başına İpek'ken öyleydi.
- Olsun gene yapamaz. Hatırlamıyorsun galiba kılıç kullanmayı bana bizzat kendisi öğretmek zorunda kalmıştı.
Gülerek telefonunu aldı ve Tuna'yı arayıp sesi hoparlöre verdi;
Çalıyor...
- Alo?
- Tuna müsait misin?
- Müsaitim İpek'e mi bir şey oldu?
- Hayır hayır hiçbir şeyi yok. O kadar iyi ki hanımefendi Mısır'a gidip yer altı odalarına girecekmiş.
- Sesim hoparlörde mi?
- Evet.
- İpek otur oturduğun yerde acelesi yok!
En tatlı ses tonumu kullanarak;
- Ama abicim bak şimdi...
- Aması yok!
- Ya abi ben iyiyim gerçekten bak! En azından evime gideyim. Emanet pijamaları giyip duruyorum. Evime gideyim daha iyi olurum.
- Tamam götürsünler seni. Ama uslu duracaksın!
- Öpüyorum Tuna'cım. Kolay gelsin.
Gülerek;
- Teşekkür ederim görüşürüz.
Telefonu kapattık ve Çınar gülerek;
- Ne yaptın sen şimdi?
- Sana ne yaptığımı Tuna'ya yetiştir diye mi söyleyeyim?
- Şimdi itiraz etmek isterdim ama her attığın adımı ikimiz de bilmeliyiz.
Kendi kendime sabır çekerek yataktan kalktım ve mutfağa indim. Hediye Abla'nın hazırladıklarından bir şeyler yedim ve Çınar'ı darlamaya başladım;
- Hadi Çınar doymadın mı?
- Asıl sen ne yedin de doydun?
Karnımı tutarak;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Bedende İki Kişi
Historische RomaneBir sabah telefonuma gelen, kariyerimin en değerli parçasının çalındığı bildirimiyle kendimi çok kötü giden bir gün içinde aniden çok eski bir krallığın kraliçesi olarak buldum. Bu kitap size kendini iki farklı dünyaya aynı anda geçiş yapabilen genç...